Son günlerde yerli yersiz havlayan bir köpek peyda oldu. Saraya kuyruk sallayıp sahibinin havlayamadığı izbe mekanlarda dolaşan bu “ekpekü’l küpekadan tekepküp etmiş köpek” ikide bir yanına aldığı bazı takkeli, cüppeli, sakallı heriflerle birlikte adeta bir miting havasında sağda solda ağzından saçtığı salyalarla birilerine ayar verme derdinde.
En son bir lokmacıyla bir ganyan bayiinin arasında muhtemelen birinin koyduğu bir masanın üstünde nutuk irad ederken görüldü. Okey yancısı kılıklı adamları ve demin saydığım sakallı zerzevat arasında yaptığı konuşmada millete “Silahlanın!” talimatı veriyordu.
Sedat Teker namlı bu patlak dümbeleği, daha önce de “Barış Akademisyenleri” denen ve daha sonra Saray talimatıyla alayı KHK’yla üniversiteden kovulan bazı öğretim üyelerini tehdit ederken görmüştük.
Botokslu suratındaki merkepvari gülümseme, boynunda köpekliğinin alemet-i farikası kalın zincirden hanzo işi madalyon, “laci” takım elbisesinin altına giydiği sonradan görmeler tarafından çok sevilen, manşetinde ismi yazılı kol düğmeli gömleği ve kıpkırmızı meşin gibi bir sıfatla “Kanlarında banyo yapacağız.” diye havkıran bu sokak köpeğine maalesef “Hoşt” çekecek kimse kalmamış memlekette. Yine taşlar bağlı, köpekler serbest dolaşımda…
Aslında adam olacak çocuk küçüklüğünden belli olur derler ya, bu Tekerin de daha “enik“ken ne mal olacağı belliydi. Sarayda tasmasını tutan Faşo Ağayla aynı memleketli olan bu enik “Tehditle tahsilat yapmak, adam öldürmeye azmettirmek, zorla adam alıkoymak, iş yeri kurşunlamak, yağma, evrakta sahtecilik, yaralama vs.” gibi bilumum ahlaksızlık ve şerefsizlikten yargılanıp 14,5 yıl hapse mahkum olmuş bir adi suçlu.
Bunların ardından Ergenekon davasında da yargılanıp 10 yıl hapis cezası almıştı. Ama ne zaman ki hırsızlar suç üstünde basılıp şerefsizler ülkeyi tepetaklak uçuruma yuvarlayınca her şey kumpas oldu ve bu mafya bozuntusu değnekçi de diğer tüm hırsız, darbeci ve haysiyetsizlerle birlikte serbest kaldı.
Saraya yanaşmasının ilk işaretlerini de hapiste yatan masum cemaat mensuplarını kastederek “Önce dışarıdakileri bulup ağaçlara asacağız, sonra da hapishaneleri basıp içeridekileri bayrak direklerine çekeceğiz.” tehditlerini savurarak vermişti. Bu arada Nişantaşı zamparası Ahmet Hakan’ı da adamlarına dövdürüp skorborda saray adına bazı goller yazdırmışlığı da vardı. Gerçi sonra kendisinden iyice bir tırsan Ahmet Hakan’ın böreklerini yiyip demli çayını içmeye evine gidince mevzu tatlıya bağlanmıştı.
Adamın yaptığı her türlü tehdit ve kanunsuzluğa rağmen hakkında açılan tüm soruşturmalar elbette “Majestelerinin satılık savcıları” tarafından üstü kapatılınca bizim sokak eniği palazlandı ve kendini bulldog zannetmeye başladı.
Her ne kadar bir ara en yakın dostu ve hapishanede “ranza” arkadaşı Sivas Ülkü Ocakları eski başkanı Oğuz Bulut adlı kavat, 15 yaşında bir erkek çocuğu istismardan tutuklanınca, karizması biraz çizilip hakkında türlü söylentiler dolaşsa da bir süre ortalardan kaybolup sırra kadem bastı.
Bizim Teker Sedat’ı daha sonra hayır işlerinde görmeye başladık. Zihinsel Engelliler Vakfına yaptığı bağışların ardından Suriye’deki Türkmenlere gönderdiği malzemelerle bir anda tekrar gündem olmaya başladı. Bir de minik mahdumu Boğaçhan, milletin kafasına düdüklü tencere kapağı takıp eline aldığı kepçeyi sallayarak seyrettiği “Deliriş Ertuğrul” dizisinde, Ertuğrul Gazi’nin oğlu rolünde oynayınca popülerliği arttı. Üstüne bir de Yılın İş Adamı, En Hayırsever İş Adamı, Türklüğün Kağanı gibi absürd ödüller alınca havasından iyice geçilmez oldu.
Kendisine iş adamı ödülü verilmesine rağmen bir Allah’ın kulu da “Kardeş sen ne iş yaparsın, bu değirmenin suyu nereden geliyor?” diye sormadı. Tabii herkes sarayın kapısında kuyruk sallayan olduğunu bildiği için sessiz kaldı.
Çocukluğunda caz müziği sevdiği için “Caz Sedat” lakabıyla anılan bu zırtapoz, iyi bilsin ki meydan boşken sallayıp durmak kolay. Belki arkasına saray tasmalarıyla bağlanmış kapıkulları savcı ve polisler şimdilik ona dokunmuyor olabilir ama gün gelir devran döner, kanun yine memlekette işler olur, işte o zaman tüm köpeklerin ağzına da gem vurulur. Hem zaten ne demiş atalarımız “İt ürür kervan yürür.” Varsın biraz daha havlasın bakalım…
yilmazhepcakar@gmail.com