Kapatılan Furkan Vakfı’nın Başkanı Alparslan Kuytul avukatı aracılığıyla Bolu F Tipi Cezaevinden sorulara cevap verdi.
Furkanhaber’de yer alan habere göre Alparslan Kuytul soruları şu şekilde cevapladı:
Soru: Muhterem Hocam Türkiye sizi tanımaya başlayınca bazı güçler kırpılmış videolarla sizi yanlış tanıtmaya çalıştı. Bu operasyondan önce çok sayıda konuşmanız kırpılarak medyaya aktarıldı. Sizce bundan hedeflenen neydi?
Cevap: Bu aşamaya gelinceye kadar ilk önce duyulmamızı engellemeye çalıştılar. Buna engel olamayınca, kırpılmış videolarla bizi topluma yanlış tanıtma stratejisi izlediler. Konuşmalarımı öyle kırpıyorlar ki bazen ben bile şaşırıyordum. Kırpılmış videoyu izleyenlerin doğru anlaması mümkün olmayacak şekilde kırpıyorlardı. Bununla birkaç maksat olduğunu düşünüyorum.
Birincisi: Kamuoyuna beni yanlış tanıtmak.
İkincisi: Karar vericileri etkilemek ve bize operasyon yapılması emrinin verilmesini sağlamak.
Üçüncüsü: Tepkiler çoğaldığında arkadaşların bundan etkilenip dağılmasını sağlamak.
Dördüncüsü: Bu yanlış tanıtımlarla insanları bizden uzaklaştırıp İslam’ı anlattığımız konuşmaların da izlenmemesini sağlayıp İslam Davasının duyulmasını engellemek.
Soru: Size yapılan bu engellemelere bakınca şöyle bir soru akla gelebiliyor. İslami camiada engellemeler yalnızca size mi yapılıyor? Sizden başka bu konuda konuşan ve engelleme yapıldığını duyuran yok. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?
Cevap: Darbeyle ve herhangi bir suçla alakası olmadığı halde mağdur edilen binlerce insandan sonra en çok bize yapıldığını söyleyebiliriz. Ama bizim dışımızda da daha küçük çaplı baskılara uğrayan vakıf veya cemaatler var ancak kendilerine yapılanları duyurmaya çekiniyorlar. Daha fazla baskıya uğrayacaklarını düşünüyorlar, konuşursak biteriz sanıyorlar hâlbuki sustukça bitiyorlar. AKP’yi destekleyenler dâhil herkes kendini büyük bir baskı altında hissediyor ve korkuyor. Bir kısmı da konuşursak muhalif partilerin işine yarar gibi düşünüyor. Onlar bu yaptıkları ile İslami faaliyetlerinin bitirilmesine razı olurken AKP’nin zayıflamasına razı olmuyorlar. Ayrıca AKP’nin şantaj ve baskı altında olabileceğini, başka güçlerin AKP’yi de ele geçirmiş olabileceğini hesaba katmıyorlar. İslami faaliyetlere vurulmak istenen darbeyi engellemenin tek yolu herkesin konuşması ve yapılanları protesto etmesidir. Susanlar bitecek, konuşanlar da Allah’ın izniyle güçlenecektir.
Soru: Size ve Furkan Vakfına yapılan operasyonların asıl amacı neydi sizce?
Cevap: Bu olayların başımıza gelmesinin asıl nedeni, iddianamenin 18. Sayfasında yer alan Vakfımızın amacının “Bir İslam Medeniyeti Kurmak” olduğu ve “bazı konuşmalarında mevcut hükümetin siyasi politikalarını eleştirici mahiyette söylemlerde bulunduğu” şeklinde gösterilen açıklamalarda gizlidir.
Bazı siyasi eleştiriler yaptığım doğrudur. Ben Müslümanım ve bir hocayım, elbette ‘Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı’ diyeceğim ve Peygamberimin medeniyetinden bahsedeceğim. Kur’an’ın, Peygamberin medeniyetinin üstünde bir medeniyet mi var? Bundan ve hükümeti tenkit ettiğimden dolayı bu zulümlere maruz kaldık. Halbuki hükümet politikalarını eleştirmem de İslam Medeniyetini istemem de suç değildir.
Dava her ne kadar terör davası gibi gösterilse de aslında siyasi bir davadır. Bu operasyonun yapılma sebepleri iddianamenin 18. ve 43. sayfalarında ve emniyetin hazırladığı fezlekede açık bir şekilde görülmektedir. Bu sebepler operasyonun hukuki değil siyasi yürütüldüğünün açık bir göstergesidir.
İddianamenin 18. sayfasındaki bölüm şu şekildedir:
“…En büyük amaçlarının İslam medeniyeti kurmak olduğunu belirttikleri, vakıf adına hareket eden kişilerin bu amaçlarını “biz medeniyetimize dönüyoruz” sloganıyla dile getirdikleri,
Alparslan Kuytul’un yapmış olduğu bazı konuşmalarında mevcut hükümetin siyasi politikalarını eleştirici mahiyette söylemlerde bulunduğu, şüphelinin sosyal medyada yayınlamış olduğu 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimi ve Türk silahlı kuvvetleri tarafından Suriye ülkesinde icra edilen Afrin harekâtı ile ilgili olarak yapmış olduğu söylemler ile halkı kin ve düşmanlığa veya tahrike teşvik etmek ve terör örgütlerini dolaylı olarak destekleyici mahiyette söylemlerinden dolayı…”
İddianamenin 18. sayfasında yer alan açıklamalarda da görüldüğü gibi operasyonun asıl sebeplerinden birisi hükümetin siyasi politikalarını eleştirmiş olmamdır. Ayrıca konuşmalarınız terör örgütlerini destekleyici mahiyette bir söylem içermese bile eğer hükümeti eleştiriyorsanız birileri dolaylı olarak da olsa size terör damgası vurmaya çalışabilir. Hükümeti eleştirmenin terörden yargılanma için yeterli olduğu bir dönem yaşıyoruz.
İddianame ve Emniyet Fezlekeleri değerlendirildiğinde operasyonun asıl sebeplerini şu başlıklarda özetlemek mümkündür:
“Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalıdır” dememizden, yani Kur’an’ın gerçek mesajını, Tevhid davasını anlatıyor olmamızdan ve amacımızın İslam Medeniyetini inşa etmek olmasından derin güçlerin duyduğu rahatsızlık
Derin devleti ve planlarını açığa çıkarmış olmam
Hükümetin bazı politikalarını tenkit ediyor olmam
İddianameden çıkardığımız bu sebeplere bakıldığında bize yapılan operasyonun asıl amacının;
Tevhid Davasının duyulmasını engellemek,
Ülkemizdeki İslami faaliyetleri bitirmek,
Derin devletin ve planlarının açığa çıkmasını engellemek,
Beni susturmak, olduğu anlaşılmaktadır.
Soru:Dört terör örgütüne üye olmakla suçlandınız. Medyada günlerce konuşuldu hatta hala konuşulmaya devam ediliyor. Ne söylemek istersiniz?
Cevap: Dünyada bundan daha trajikomik bir suçlama olduğunu zannetmiyorum. İddia edilen örgütlerin hepsi birbirine düşman örgütlerdir. Bir insanın birbirine düşman dört örgüte üye olması mümkün müdür? Bu silahlı terör örgütleri böyle bir insanın yaşamasına müsaade eder mi? Bu dört örgütten birinin DAİŞ olduğunu söylemişlerdi. Ben bizi tutuklayan mahkemede DAİŞ’in beni ölümle tehdit ettiğini, bu yüzden Adana Emniyeti’nin koruma isteyip istemediğimi bana sorduğunu ve bunla ilgili bana 4 defa tebliğ- tebellüğ belgesi imzalattıklarını ifade ettim.
Diğer örgütleri de tenkit ettiğim eski konuşmalardan misaller verince terör örgütü üyeliği iddiasının tutmayacağını anlayıp terör örgütü propagandasından tutukladılar. Daha sonra 20 bin sayfalık dosyanın içinden Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, Adana, Mersin, Sakarya Emniyet Müdürlüklerinin benimle ve vakıfla ilgili “Hiçbir terör örgütüyle bağlantıları yoktur” şeklinde raporları ortaya çıkınca iddianamedeki dört örgüt ikiye indirildi, örgüt üyeliği de iptal edilip F..’ye yardım ve PKK propagandasına dönüştürüldü. Bu durum operasyonun ve iddianamenin ne kadar acemice ve kötü niyetli hazırlandığını, tamamen siyasi bir operasyon olduğunu ispat eder.
Soru: Dosya gizli olduğu halde vakıftan para fışkırdı denilerek haberler yapıldı. Gizli olan dosya neden basına servis edildi? Bu para gerçekten kayıt dışı bir para mıydı?
Cevap: Vakfın parası vakfın kasasından çıktı. Evlerimizdeki ayakkabı kutularından çıkmadı! Makbuzunun olup olmadığı henüz belli değilken böyle bir haber yapılması, bundan amacın ne olduğunu herkesin anlayabileceği bir meseledir. İlk anda arama çok baştan savma yapılmıştı. Kasadan çıkan para 314.000 TL iken 364.000 TL olduğu söylendi. Bu da bir çelişkiydi. O paraların makbuzları, ilk arama çok baştan savma yapıldığı için ve birçok dokümanı almadan gittikleri için bulunamamış, altı gün sonraki ikinci aramada makbuzlar ve daha birçok resmi evrak bulunmuştu. Ama makbuzların bulunduğunu hiçbir medya kuruluşu söylemediği gibi altı ay sonra iddianame hazırlayan savcı bile makbuzun bulunduğunu ifade etmemekte ve hatta bu paranın kayıt dışı olduğunu söyleyerek iftira atmakta, makbuzun bulunduğunu saklamaktadır. Bir sene tutuklu tutularak zulmettikten sonra yapılan ilk mahkemede tahliye olmamızda da bunun gibi daha birçok konuda gerçeği ortaya koymuş olmamızın payı büyüktür. Bu kadar paranın çıkması, vakıfta her zaman bu kadar para oluğunu göstermez. Ancak o gün yılda bir gün yapılan bağış günüydü. Emniyet bu operasyonu yapmak için o günü beklemiş, ertesi gün sabah erkenden operasyon yapılmıştı.
Soru: Bir yıldır cezaevindesiniz, cezaevinde en önemli kazanımınız ne oldu?
Cevap: Yıllarca anlattığım sabır, şükür, teslimiyet, tevekkül, kadere rıza ve tefvid gibi meseleleri burada daha ileri düzeyde yaşadım. Dışarıda yaşamadığım kadar yaşadım. Dışarıda anlamadığım kadar anladım. Bunun dışında devleti ve derin devleti daha iyi tanıdım. Sistemi korumak için ne gibi yöntemlere başvurduklarını gördüm. Cezaevlerinin durumlarını, keyfi muamelelerle insanların haklarının verilmediğini, birçok meselede yasalara göre davranılmadığını gördüm. İslam fıkhında neden uzun süreli hapis olmadığını, bunun hikmetlerini anladım.