15 Temmuz darbe girişimine dair Mersin çatı davasında yargılanan Başkomiser Süleyman Akçin, darbe sonrası gözaltında işkenceye maruz kaldığını iddia etti.
Mersin çatı davasında Hizmet Hareketi’yle ilişkili olarak yargılanan Başkomiser Süleyman Akçin, 15 Temmuz’dan sonra meslektaşlarından gördüğü işkenceleri tek tek anlattı.
Medya Bold’tanSevinç Özarslan’ın haberine göre karar duruşması 23 Mart 2018‘de görülen Mersin çatı davasında, aralarında Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Nejat Atilla Demirhan ile eski 3’üncü sınıf Emniyet Müdürü Hasan Basri Dağdelen’in bulunduğu 8 kişi “anayasal düzeni bozmak” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Darbe davasında Mersin Tece Polis Merkezi Başkomiseri Süleyman Akçin de müebbet cezası alan isimler arasında. Akçin, 16 Temmuz’u 17 Temmuz’a bağlayan gece saat 02:00 sularında Mersin Terörle Mücadele (TEM) ekipleri tarafından gözaltına alındı ve 20 Temmuz 2016’da tutuklandı. Haberde yer alan iddiaya göre Akçin’in tutukluluk gerekçesi, ‘Gülen cemaati üyesi olmak’.
İddiaya göre Tarsus Cezaevi’nde bulunan Akçin, gözaltında kaldığı iki gün boyunca işkenceye maruz kaldı. Gözaltı süresince yaşadıklarını 20 Haziran 2017 tarihinde Mersin 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşmadaki savunmasında anlattı.
Başkomiser Süleyman Akçin 11 sayfalık müdafaasını, parmaklarını kullanmadığı için bir koğuş arkadaşına yazdırdı.
Savunmasını yazılı olarak hazırlayan Akçin, “Gözaltında iken kamera sisteminin olmadığı bir odada sorgulandım. İşaret ve baş parmaklarımı duvara dayatılıp, kalçalar geride ve ayak parmaklarımın ucuna basılı vaziyette saatlerce fiziki ve sözlü şiddete maruz bırakıldım. Parmaklarım yorulunca elinde cop ile bekleyen memur tarafından cop ile baldırlarıma ayaklarımı düzeltmem için uyarı vuruşu yapıldı. Önüme resimlerden oluşan şema getirdiler. Tanıyıp tanımadığımı, örgütsel konumumun ne olduğunu sorarak ‘isim ver kurtul’ şeklinde fiziki ve psikolojik baskıya, sistematik işkenceye devam ettiler. Bu da yetmedi, ‘aileni de buraya getirir, gözaltına alırız’ diyerek sevdiklerimiz ve ailemiz ile tehdit ettiler.” dedi.
Akçin savunmasında işkenceye uğrayan diğer isimleri ise şöyle aktarıyor:
“Aynı odaya eli, ağzı, yüzü, üstü kanlar içerisinde Hasan Basri Dağdelen müdürü de getirdiler. Aynı işkenceye Hasan Basri’yi de dahil ettiler. İşkence olayları yaşanırken odada TEM’den Sorumlu İl Emniyet Mdr. Yrd. Halil İbrahim Dilek ve Tem Şb. Müd. Yrd. Berat Günçiçek de vardı. Zorla bazı evrakları imzalamamı istediler. Avukatımı talep ettiğim halde bana ‘Sana CMK avukatı yeter’ dediler.
Sürekli uykusuz bırakıldım. Nezarethanede daha sonra Hasan Basri’ye ait olduğunu öğrendiğim kanlı gömlek günlerce yerde bekletildi. Nezarethanede yan koğuşumuzda bayanlar, hatta bayan hâkim bile vardı. ‘Sizlerin de akıbeti bu olacak’ dercesine gömlek yerde duruyordu.”
Daha sonra sağlık raporu için devlet hastanesine götürüldüklerini ifade eden Akçin, hekime işkence gördüğünü söyleyemediğini belirtiyor:
“Doktor hasta mahremiyeti ihlal edildi, doktor üzerinde bile psikolojik baskı oluşturularak, görevini yapması engellendi. Fiziki işkence sonrası parmaklarımdaki rahatsızlığı doktora anlatmak istediğim halde polis tarafından engellendim.”
Süleyman Akçin’ kızı Şeyma Akçin ise babasının gözaltında Filistin askısına asıldığını ileri sürüyor:
“İfadesinde bahsettiği o kamerasız odada babamı askıya asıyorlar. Kendisi askının zincirine bütün gücüyle asılınca zincir kopuyor ve bacaklarına copla vuran memuru dövmeye başlıyor. Gürültü olunca diğer memurlar içeri girip 8-10 kişi babama saldırıyor. Babam ve diğer tutuklular ilk ifade verdiklerinde işkence gördüklerini söylemişler, fakat kayda alınmamış, doktor raporlarında belirtilmemiş. Cezaevine girince dilekçe yazmışlar, dilekçeler savcılığa iletilmemiş, sonrasında mahkeme tutanaklarında belirtilmiş fakat ondan da bir sonuç çıkmamış.”
Babasına gizli tanık olması yönünde baskı yapıldığını savunan Şeyma Akçin şöyle devam etti:
“Babam sağ, sol başparmak ve işaret parmaklarını his kaybından dolayı kullanamıyor, meyve suyunun kapağını dahi açamıyor. Kulağı duymuyor, omzunda da sıkıntısı var. Baldırları çok ağrıyordu, doktora hiç çıkartmadılar. Hâlâ rapor alamadı.”
15 Temmuz gecesi ve sonrasında Mersin TEM ekipleri tarafından gözaltına alınan asker, polis ve sivillere dönemin Mersin TEM Şube Müdürü Yaşar Gidiş’in (Şimdi Siirt Emniyet Müdür Yrd.) talimatıyla işkence yapıldığı iddiasının mahkeme tutanaklarında yer aldığı ileri sürülüyor.
Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davalarda bazı tutuklular bu işkenceleri aktardığı ifade ediliyor. Davaların büyük bir bölümünü takip eden ve şu anda yurt dışında yaşayan Şeyma Akçin, tanık olduğunu söylediği bir savunmayı şöyle aktarıyor:
“Davada tutuklu İlhan Tabur (eski binbaşı) adında rütbeli bir asker var. İlhan Tabur’un itirafçısı Muğla’da dershanede rehber öğretmenlik yapan Yahya Karakaş adında bir öğretmendi. Öğretmene işkencenin her türlüsü yapılıyor. Copla tecavüz ediliyor. Artık dayanamıyor ve verilen 300 kişilik isim listesini imzalıyor. Kurtulmak için imzalıyor. Ama yine de tutuklanıyor ve Ankara Sincan Cezaevi’ne gönderiliyor.
Karakaş mahkemeye SEGBİS ile bağlandı. Cop ile yapılan işkenceyi tek tek anlattı. Ağladı, İlhan Tabur’dan helallik istedi, ‘ben seni hiç tanımam, dershanede görmedim, ama kurtulmak için verilen listeyi imzaladım. Sen imzala, zaten hepsi tutuklanacak dediler’ dedi.”