‘Vatan haini’, ‘terörist’ yaftalamaları en ağır hakaretlerdir.
Hukukun olduğu bir ülkede, suçu mahkeme kararıyla sabit olmayan bir insana bu tarz bir yaftalama yapılamaz.
Yapan da ağır ceza alır.
Anayasamıza göre de bu ifadeler bir suçtur. Ancak hukuk yok edildiği, siyasi bağımlı hale getirildiği için işlemiyor…
***
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) eski milletvekili ve Anayasa Profesörü Osman Can, geçtiğimiz hafta TV5’e bir röportaj verdi.
Can, Türkiye’de Cemaat’e karşı mücadele edilirken hukukun sınırları dışına çıkıldığına dikkat çekiyor, ‘sanırım evin kolonlarını kestik’ diyor ve uyarıyor; ’Sadece hukuk çökmez devlet de çökebilir…’
Bad’el harab’ül Basra!
Can’ın kendisi AKP vekili olduğu dönemde bu hukuksuzluğa çanak tutanlardandı. Basra harap olduktan sonra yaptığı bu uyarılar çok geç. Ancak içeriden bir itiraf olması nedeniyle önemli…
***
Evet, ülkenin ayakta durmasını sağlayan kolonları kesildi…
‘Terörist’ ve ‘vatan haini’ yaftalamaları hukukun değil iktidarın iki dudağı arasında.
Hukuk sadece, siyasilerin talimatlarını yerine getiren bir ‘demoklesin kılıcı’… Hukuksuzluklara giydirilen bir kılıf!..
Yüzbinlerce insana, ellerine değil silah çakı almamış, değil bir taş bir fiske atmamış insanlara ‘’silahlı terörist’’ yaftası yapıştırdılar.
İşlendiği dönemde yasal olan eylemleri de, ‘uydurma terör örgütü’ için sonradan keyfi şekilde suç ilan ettiler.
Hukuksuzluk ve insan hakları ihlallerinde zirve yaptılar…
***
Durumun vahametinin daha iyi anlaşılması için iki konuşmaya yer vereceğim.
Birincisi, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ankara Mamak konuşmasından.
Erdoğan diyor ki;
‘’CHP’nin başını çektiği yıkım ittifakı, 31 Mart seçimlerini son 17 yılın hesaplaşması olarak görüyor. 31 Mart’ta millete ders vermek için sizlerle hesaplaşmak için adeta gün sayıyorlar. Yanlarını kimi almışlar? Kandil’den verilen emirle bölücü terör örgütünün siyasi uzantısı olan HDP’yi almışlar, İYİ Parti’yi almışlar, Saadet Partisi’ni almışlar. Dörtlü bir ittifakla karşımızdalar ve bu zillet ittifakı, illet ittifakı, biz ise Cumhur İttifakı’yız…
Karşımızda CHP, bölücü terör örgütünün siyasi uzantısı HDP, İYİ Parti, Saadet. Bunlar da dörtlü malum zillet, illet ittifakı. Bu partilerin çoğu belediye başkan adaylarını, maalesef partililer ve delegeler değil lobiler, terör örgütleri, marjinal çevreler belirliyor…
Gençler, CHP ne demektir biliyor musunuz? CHP, çöp, çukur, çamur demektir. CHP, yokluk, yoksulluk, yolsuzluk demektir. CHP, hırsızlık, haksızlık, hukuksuzluk demektir. CHP, kavga, kaos, kutuplaşma demektir. CHP, bakımsızlık, başarısızlık, beceriksizlik demektir…’’
***
Yani, AKP ve MHP dışındaki partiler ‘terör örgütü’ uzantıları ile işbirliği yapıyor, dolayısıyla onlara oy verenler de ‘terörist’…
HDP, Meclis’te yasal olarak temsil edilen bir parti. Çıkan yasaların altında imzaları var. Bütçeyi onlar da onaylıyor. Meclis’ten bir savaş kararı çıkacaksa, onlar da karar mekanizmasının parçası. 6 milyona yakın oy aldılar. Ama aynı Meclis çatısı altında, ‘terör örgütünün uzantısı’ diye suçladıkları parti ile yan yana oturuyorlar. En hafif ifade ile ‘ayıp’… Utanç veren, nefret içeren bir siyasi kampanya bu…
İktidar, daha önce de ‘dörtlü çete’ diyordu ve içlerinde MHP’yi de sayıyordu. MHP, ‘iktidarın bastonu’ olmayı kabul edince, ‘terör’ ve ‘çete’ olmaktan çıktı ve ‘ak’landı…
Şimdi, muhaliflerin geri kalanı, ülkenin yüzde 50’si terörist…
***
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu TV24’te açıkladı:
Bugüne kadar 550 bin insana FETÖ soruşturması açıldı…’
Yani, tek bir eylemi ve tek bir çakısı bile olmayan 550 bin insana ‘silahlı terör örgütü’ soruşturması açılmış. İşlerinden, aşlarından edilmişler. Açlığa mahkum edilmişler. ‘Ağaç kabuğu yesinler’, ‘Onlara su bile yok’, ‘Köklerini kazıyacağız’ denilerek hukuksuzca nefret ve ayrımcılık suçuna maruz bırakılmışlar, soykırımı teşebbüsüne uğramışlar…
Sadece onlar da değil. İktidara göre;
Dolar alanlar da ‘terörist’…
Soğan depolayanlar da ‘terörist’…
Gıda ve yiyeceklere zam yapanlar da ‘terörist’…
Geziciler de ‘terörist…
Kabzımallar da ‘terörist’…
Gazeteciler, aydınlar, akademisyenler, öğretmenler, doktorlar, avukatlar, hakimler, askerler, polisler de ‘terörist’…
Neredeyse ülkede ‘terörist’ ilan edilmeyen kalmadı.
Herkesin ‘terörist’ ilan edildiği yerde, bu gidişle olmayanlar ‘suçlu’ ilan edilecek.
***
Zincirin son halkasını dün Meclis’te HDP Milletvekili Ahmet Şık tamamladı.
Türkiye’nin getirildiği noktayı özetleyen ikinci önemli konuşma bu…
Şık, Leyla Güven’in açlık grevi ve tecridin kaldırılmasına ilişkin kürsü konuşması sırasında kendisine sataşan AKP’li Bülent Turan’a şöyle seslendi;
‘’En büyük terör örgütü sizsiniz ya, sizsiniz! Bu ülkenin gelmiş geçmiş, cumhuriyet tarihinin…
…bir terör örgütüsünüz siz ve bunun için yargılanacaksınız hepiniz.
Ama sizler gibi yapmayacağız, düşmanımız için bile hukuk talep ediyoruz, sizi evrensel hukuk normlarıyla yargılayacak bir yargıya teslim etmek istiyoruz…’’
Tırnak içi bu satırları Meclis tutanaklarından alıyorum.
Her önlerine geleni ‘terörist’ veya ‘vatan haini’ olarak niteleyen AKP, şimdi kendi silahları ile vurulmuş…
Türkiye’nin yarısı, AKP ve AKP’ye oy verenler de artık birileri için ‘terörist’…
***
Evet, Osman Can’ın ifadesiyle ‘kolonlar kesildi’ ve ‘devlet çökebilir’ bir noktadayız.
Kaynağının Hz. Ömer olduğu bilinen ’’Adalet mülkün temelidir’’ sözünde geçen ‘mülk’ ifadesi Arapça’da ‘devleti’ temsil eder.
Adaleti yok ederseniz, devletin temeli de çöker.
AKP, hesap vermemek için hukuku ve hukukun üstünlüğünü topyekün yok ederek, ülkenin temelini dinamitledi.
Artık herkes ‘terörist’… AKP’ye göre tüm muhalifleri, muhaliflerine göre de AKP…
Böyle seçim yarışı olur mu?
Böyle iktidar olur mu?
Bu kadar kutuplaşan bir ülkede huzur kalır mı? Refah olur mu?
***
Akıllı telefonlar da olduğu gibi, ya devleti ‘fabrika ayarlarına’ geri döndürecekler ya da iflas edecekler.
İktidar ve güç sarhoşluğu içinde ülkeye de halka da kendilerine de yazık ediyorlar….