15 Temmuz gecesi, dönemin Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu Savcısı Serdar Coşkun tarafından düzenlenen tutanak, bugün Alman ve Avusturya medyasına da konu oldu.
Türkiye uzmanı deneyimli Alman gazeteci Frank Nordhausen tarafından kaleme alınan haber yorum, Weser Kurier, Frankfurter Rundschau, Rheinische Post Online ve Wiener Zeitung’da yayımlandı.Gazeteler genelde, Erdoğan’ın darbeden önceden haberdar olduğu ve kontrollü bir darbe girişimine izin verdiği yorumunu yaptı.
Avrupa’nın en eski ve en ünlü gazetelerinden Avusturya’nın Wiener Zeitung gazetesi, “Erdoğan darbe girişimden haberdar mıydı? (Wusste Erdogan doch vom Putschversuch?)” başlığıyla verdiği haberde, “Bu belge, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın darbeyle ilgili önceden bilgilendirildiği şüphesini doğruluyor” denildi. Yazıda, 15 Temmuz darbe girişiminin Türkiye’deki demokrasinin kaderini mühürlediği ifade edildi. Erdoğan’ın sert bir elle eleştirileri susturduğuna ve referandum sayesinde otoriter bir rejim kurulduğuna dikkat çekildi.Türkiye’nin en büyük muhalefet partisi CHP’nin ‘kontrolle darbe’ tespitinde bulunduğu hatırlatılırken, darbe gecesi yaşananların, Erdoğan’ın iktidarını kazanmasına yardımcı olacak kontrollü bir operasyon olabileceği vurgulandı.
“Sürgün edilmiş bir Türk gazeteci, Ankara’daki darbe gecesi başsavcısından resmi bir tutanak yayınladı” diyen Nordhausen, Türk medyasının bu belgeyi tamamen görmezden geldiğinin altını çizdi. Türkiye uzmanı gazeteci, “Tutanak hemen sosyal medyada rakip fikirli siyasi gruplar için çekişme aracı haline geldi. Çünkü tartışmalı makaleyi Pazartesi günü web sitesinde yayınlayan serbest gazeteci Ahmet Dönmez, daha önce Erdoğan’ın darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Gülen Hareketi’nin bir gazetesi için çalışmıştı. Net deliller olmasına rağmen, Gülen cemaati başarısız darbe girişimine herhangi bir şekilde dahil olduğunu reddediyor.” ifadelerini kullandı.
Yazıda, gazeteci Nedim Şener’in belgeyi teyid ettiğinden de söz edildi. Tutanağın resmi bir kayıt olduğu hatırlatılarak, şöyle devam edildi: “Türkiye Yargıtay üyeliğine geçen yıl atanan Serdar Coşkun, tutanağını darbe girişiminin başlamasından yaklaşık üç saat sonra, 16 Temmuz günü saat 1’de yazdı. Şu anda, bu belgeye dayandırılan diğer şeylerin yanı sıra, 2700 hakim ve savcının hizmetten uzaklaştırılması ya da tutuklamalar da bu tutanakla başladı. Bu etki, tarih ve saatin yanı sıra tutanağın ‘özel patlayıcılığını’ haklı çıkarır. Çünkü Coşkun, sabah saat 1: 00’de henüz gerçekleşmemiş diğer olayların yanı sıra hiç yaşanmamış olanları da listeliyor. Örneğin, savcı, tutanağın hazırlanmasından en erken bir buçuk saat sonra, sabah 2: 35 ve 3: 24’te meydana gelen parlamentodaki bombalamaları anlatıyor. Fakat Coşkun’un yanlış bir şekilde açıkladığı gibi, parlamentoda hiçbir ölü yoktu. Aynı zamanda gerçekleşmemiş olaylar şöyle yazıyor: ‘Askerler, Ankara’daki Ulusal İstihbarat Teşkilatı merkezini çevreledi’ ve ‘Polisin istihbarat dairesi bombalandı.’”
Alman Gazeteci, yazısında Ahvalnews editörü Ergun Babahan’dan da değerlendirme almış. “Protokol birçok kişinin ne düşündüğünü doğruluyor: Bu hükümetin önceden bildiği bir darbeydi” diyen Babahan, “Ancak Gülenistler tarafından yayınlanması talihsizlik” yorumunda bulunuyor.
****
Aynı içerik Almanya’nın Frankfurter Rundschau gazetesinde, “Ankara darbeden haberdar imiş (Ankara soll vom Putsch gewusst haben)” başlığı ile verdi. FR’ın kullandığı metinde şu detaylar da var: “Savcı Coşkun hiç zaman vermeden: ‘Askerler, Ankara’daki Ulusal İstihbarat Servisi’nin (MIT) karargahını çevreledi’ ve ‘Polisin istihbarat dairesi bombalandı’ diye yazıyor. Bu olaylar yaşanmadı. Coşkun’un cumhurbaşkanlığı sarayındaki olaylar hakkındaki notları da yanlış. Devasa ikametgahın darbeciler tarafından kuşatıldığını yazıyor. Ancak darbe gecesi Erdoğan’ın resmi konutuna (Cumhurbaşkanlığı Külliyesi kastediliyor) sadece 13 asker gitti. Ayrıca, tutanakta belirtilenlerin aksine, kompleksin üzerine bomba atılmadı. Ancak yalnızca bir otopark ve yakındaki bir kavşak bombalandı – saat 6: 19’da, tutanak sonundan beş saat sonra. Ayrıca, asla gerçekleşmeyen şeylerden biri de ordunun yeni komutanlarının darbeciler tarafından atanmasıydı.”
Nedim Şener’in bu belgeyle ilgili haberi ‘dezenformasyon’ olarak nitelendirdiği ifade edilen haber, şöyle devam ediyor: “Gülen tarikatının darbe girişimine katılımı, aslında destekçilerinden birinin yayınını sorunlu kılıyor. Dönmez, Hareket’in darbe gecesindeki rolünü netleştirmeye çalıştığını belirtti: ‘Ne olursa olsun, protokol önemli çünkü hükümetin darbe girişimi hakkındaki anlatısını geçersiz kılıyor. Bu skandal belgesi, darbe için hazırlanmış bir simülasyon olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor.’ “
Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin en etkili gazetelerinden Rheinische Post’un internet sayfası RP Online ise yazıyı, “Darbe tutanağı soruları gündeme getiriyor (Putsch-Protokoll wirft Fragen auf)” başlığı ile gördü. Burada da Nordhausen’in metni hemen hemen aynı cümlelerle yer aldı.
****
Bremen ve Aşağı Saksonya gazetesi Weser Kurier ise yazıyı, “Başarısız Türk darbe girişimi bir bataklık (Der gescheiterte türkische Putschversuch ist ein Sumpf)” başlığı ile verdi. Diğerlerinin aksine daha çok yorum olarak veriler yazının spotunda, “‘Son zamanlarda yayınlanan darbe tutanağı, demokratik bir ülkede araştırma komisyonlarının konusu olurdu, Türkiye’de ise bir sessizlik hakim’ yorumunu yapıyor muhabirimiz” denildi. Yazının devamında şu ifadelere yer verildi: “Aradan zaman geçtikçe başarısız darbe üzerine kuşkular çoğalıyor. Erdoğan’ın darbeden haberdar olup bilerek kontrol etttiği ve yönettiği kanısı ortaya çıkıyor. Manşetlere düşen ve darbe gecesi hazırlanan tutanak, şüphe bırakmayacak kadar gerçek olup komplo teori kurgulayanlar tarafından ortaya atılmışa benzemiyor. Türkiye’deki yeni ‘derin devlet’in işleyişine dikkat çekiyor. Hükümet ve adalet çevrelerinde, düşmanlarına isnat ettikleri -düşmanlarını ortadan kaldırmak için orduyu sivil bir darbe için kullanmak-suçunu kendilerinin yaptığı ortaya çıkıyor. Kendilerinden o kadar emin olmalılar ki, hazırlamış oldukları talihsiz belgenin mahkeme kayıtlarına kontrolsüz girdiğinin bile farkına varamamışlar. Türkiye’nin darbe girişimi ile ilgili şaibeleri, gittikçe daha fazla kokan bir bataklığa dönüşüyor. Bu aynı zamanda Gülen tarikatı açısından da, gizli komandoları hükümeti yıkma azmi ile tuzağa düşmüş olsalar da muhtemelen demokrasideki birçok soruşturma komitesi için bir malzeme teşkil edecek niteliktedir. Türkiye’de hiç kimse bunun hakkında konuşmaya cesaret edemiyor. Daha ne kadar?” ahmetdonmez.net