Gazetenin dört bir yandan kuşatıldığı, Erdoğan’ın tehdit ve şantajlarıyla reklam verenlerimizin paniklediği günlerdi. Ekonomik prangalarla susturulmak isteniyorduk. İster istemez harcamalarda kısıntıya gidilmiş, sayfa sayısı azaltılmıştı. Daha az personel ile çalışmak geminin yürümesi için kaçınılmazdı. Kapı açıldı, gelen Harun Çümen’di. “Ben ekonomi muhabiriyim, kolay iş bulurum. Zeytinyağı filan satarak bile geçimimi sağlarım. Beni işten çıkarın ekonomik durumu kritik olanlar çalışsın.” Bu Harun’a yakışan bir yaklaşımdı. Ama bir gün zeytinyağı satarken yakalanıp terörist damgası yiyeceği aklına gelmemiştir.
Harun Reşit Çümen başarılı bir borsa muhabiri ve ekonomi editörüydü şimdi o da tutuklu gazeteci. Yaklaşık 12 aydır cezaevinde ve savcı suç bulabilmek için özel hayatının son beş yılını tarıyor. İzlediği ya da izlemekten vazgeçtiği televizyon platformundan, kullandığı telefon hattına kadar bütün tüketim tercihleri sorgulanıyor. Ev hanımı olan eşinin kamuda veya özel sektörde çalışıp çalışmadığı bile soru olarak yöneltiliyor. Kamuda çalışsa KPSS soruşturmasına, özel sektörde ise KHK ile kapatılan kurumlara dahil edip oradan Harun’a isnat edilecek suç bulmaya çalışacaklar. Hiç biri olmayınca devletin denetim ve izniyle faliyet gösteren kurumlarda çalışması veya sendikalara üye olması savcının elindeki son barut.
Bir yıl önceki gözaltı biçimi binlercesi gibi tuhaf. Çümen, 21 yıllık gazetecilik tecrübesinden sonra işsiz kalan yaklaşık 8 bin gazeteci gibi farklı işler yaparak geçimini sağlamaya çalışıyordu. Doğduğu ve ailesinin yaşadığı Manisa şehri bir zeytin ve zeytinyağı merkezi. O da getirdiği yağ ve zeytinleri satarak geçimini sağlıyor. Yılda bir kaç kez Edirne ili Enez ilçesinde ikamet eden kayınbiraderinin yanına ürün götürüyor. Ona ve önerdiği kişilere satış yapıyor. Olay günü polis iki arabayı durduruyor ve yurt dışına kaçmaya çalıştığını iddia ettiği iki aileyi gözaltına alıyor. Üçüncü arabada Çümen tek başına seyahat etmektedir ve arabasında yaklaşık 150 kilo zeytin vardır. Çümen’in arabasında yurt dışına çıktığı iddia edilen kişilere ait herhangi bir eşya bulunmadığı gibi aralarında bir iletişim kaydına da rastlanmıyor. Yurt dışına kaçmak ya da kaçanlara yardım etmek suçlaması ispatlanamayınca, yukarıda söz ettiğimiz tarama faaliyeti gündeme geliyor.
Yargılamayı tutuklu sürdüren mahkemenin talep ettiği soruşturma kalemleri bile ortada bir delil olmadığını ispatlıyor. Mahkeme açıkça “elimde delil yok acilen delil bulun” talimatı veriyor. Ancak talep ettiği delillerin hiç biri evrensel hukuk açısından da Türk ceza hukuku açısından da suç olarak tanımlanmış değil.
Mahkeme şunları talep ediyor:
–ByLock ve başka haberleşme programı olup olmadığının araştırılarak mahkememize bildirilmesinin istenmesine,
–Asya Katılım Bankası’na yazı yazılarak varsa hesap numaralarının ve 5 yıllık geriye doğru hesap hareketlerinin dökümünün gönderilmesinin istenmesine,
–Turkcell (Süper Online tv), D-Smart, Dijitürk, Türk Telekom (tivibu tv) şirketlerine ayrı ayrı yazı yazılarak aboneliği olup olmadığı, abonelik varsa iptal edilip edilmediği iptal edildiyse iptal edilme nedeni ve abonelik tarihlerinin ne olduğu ve Samanyolu Tv, Bugün Tv, Kanaltürk Tv’nin yayından kaldırılış tarihinin ne olduğu hususlarının sorulmasına,
–Sanıklar hakkında UYAP sisteminde bulunan örgütlü suçlar bilgi bankasından sorgu yapılmasına, bilgi ve belge bulunması halinde dosyaya eklenmesine,
–İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğüne ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sendika Üyeliği ve İstatistik Daire Başkanlığı’na müzekkere yazılarak sanıkların herhangi bir dernek, sendika yada meslek odasına üye olup olmadığı, üye ise üyelik tarihleri, üyelikten ayrılmış ise sebebi ve tarihi, ayrıca üye olduğu dernek, sendika veya meslek odasının Temmuz 2016 dan sonra çıkarılan KHK’lar ile kapatılıp kapatılmadığı hususlarının araştırılarak toplanan bilgi ve belgelerin mahkememize gönderilmesinin istenilmesine,
–İstanbul SGK İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak sanıkların SGK kayıtlarının gönderilmesinin istenilmesi ile çalıştıkları kurumlar içerisinde FETÖ ile iltisaklı olduğundan bahisle kapatılan kurum olup olmadığı hususunun sorulmasına,
–Adli Emanetin 2018/16601 sırasında kayıtlı, sanıklardan el konulan dijital materyallerin resen seçilecek uzman bilirkişiye tevdi edilerek rapor aldırılmasına,
Bütün ticari faaliyetleri devlet denetiminde olan bir basın kuruluşunda resmi kayıtlı olarak çalışmak, kanuni prosedürleri tamamlayarak kurulmuş legal bir sendikaya üye olmak, bir televizyon platformuna olan aboneliği bitirmek hâlâ Türk ceza kanununda bile suç olarak yazmıyor. Ama mahkemeler kendini kanun koyucu yerine koyarak kanunlarda yazmayan suçlamalar ihdas edip ceza veriyor.
Çümen 10 aylık tutukluluğun ardından ilk defa 8 Ocak 2018’de İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesine çıktı. İkinci duruşması 28 Mart 2019’da yapılacak. Hakkında terör örgüt üyeliği suçlamasıyla 10 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Edirne’nin Keşan ilçesinde gözaltına alınan Çümen, kendisine Yunanistan’a kaçmaya hazırlandığına dair yöneltilen iddiaları reddetti. “Hakkımda tek bir soruşturma yoktu, neden kaçayım?” diyen Çümen, kayınbiraderinin Keşan’a 40 km uzaklıkta bir köyde yaşadığını ve bu yüzden bölgeyi sık sık ziyaret ettiğini söyledi. Çümen ayrıca gazeteci olarak çalışamadığından, geçinebilmek için tarım ve hayvancılık ürünleri ticareti yapmaya başladığını ve gözaltına alındığı sırada zeytinyağı satışı için bölgede bulunduğunu, arabasında da çok sayıda zeytinyağı olduğunu söyledi. Aynı zamanda komşusu olan avukatı Gökçen Yaşar, Çümen’in evini zeytinyağı ticareti için depo haline getirdiğine şahitlik yapacağını mahkemede dile getirdi.
Kendisiyle ilgili herhangi bir iddia bulunmadığından kaçma gibi bir niyeti olmadığına dikkat çeken Çümen, “Keşan’a gitmeseydim, örgüt üyesi olmayacaktım. 311 gündür bu garipliği çözmeye çalışıyorum,” dedi. Gözaltına alındıktan sonra sorgu hâkiminin kendisini kaçmakla değil, aksine “göçmen kaçakçılığı” yapmakla suçladığını ve bu iddiaya dayanarak soruşturma başlattığını belirten Çümen, “Bu da iddiaların tutarsızlığının göstergesidir” diye konuştu.
Çümen, Edirne’de yakalandı, İstanbul’da ikamet ediyor ve yargılanıyor ama Balıkesir Cezaevinde tutuklu. Ailesi ve iki yaşındaki kızı görüşlere gidebilmek için 300 kilometre otomobille yaklaşık 4 saat yol gitmek zorunda. Hukuksuz tutukluluk uygulaması sadece tutuklulara değil ailelerine de yönelik bir cezalandırma haline geldi. Bu ihlalin binlerce mağduru var. t724.com