Bu yıl verilen Oscar ödüllerine bakıldığında “öteki olmak” adına çekilen sıkıntıların, acıların, ıstırabların insanlık hafızasına kazınması için adeta tarihe bir not düşüldüğünü görüyoruz.
Özellikle en iyi film dalında yarışan “Green Book, Bohemian Rhapsody ve Blackkklansman” gibi filmler toplum içinde “öteki olma“nın, insan onuru adına mücadele etmenin ve farklılıkların bir zenginlik olduğunu anlatmanın güzel örneklerine ait filmler.
En iyi film Oscarının yanında en iyi özgün senaryo ve en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscarlarını alan Green Book filmi ise güzel bir yol hikayesi.
Gerçek bir hikayeden yola çıkan filmde, biri İtalyan biri zenci iki insanın 1962 yılı sonlarında çıktıkları bir dizi müzikal turne işleniyor.
Dr. Don Shirley (Mahershala Ali) çok yetenekli bir piyanisttir ve yeni çıkardığı albümünün tanıtımı adına Amerika’nın güney eyaletlerine doğru bir turneye çıkacaktır. Kendisine iki Rus müzisyen arkadaşı da eşlik edecektir.
Amerika’da ırkçılığın ve kominist düşmanlığının en zorba şekilde yaşandığı güney eyaletlerine, bir zenci ve iki Rus’un beraber yolculuk yapması oldukça tehlikeli olacağından hem şoförlük yapacak hem de muhtemel tehlikelere karşı onları koruyacak güvenilir ve bileği kuvvetli birine ihtiyaçları vardır. İşte o da bir bar fedaisi İtalyan Tony Lip (Viggo Mortensen) olur.
Tony, İtalyan göçmeni bir beyaz olmasına rağmen aslında o da diğer beyaz Amerikalıların yanında ikinci sınıf muamelesi gören bir göçmendir. Buna rağmen ırkçı bile sayılır. Evine tamir için gelen iki zenciye eşinin ikram ettiği limonataların bardaklarını bir daha kullanılmaması için çöpe bile atar.
İşte film birbirinden farklı ve “öteki” olmanın idrakinde bu iki insanın yol boyunca birbirlerini tanıyıp kaynaşmasını ve yolculuğun ölene kadar sürecek bir arkadaşlığa dönüşmesini anlatıyor.
Dr. Don Shirley her ne kadar bir zenci olsa da halkından kopuk yetişmiş, onların kültürüne uzak, aile bağları zayıf, biraz da züppe biridir. Bu yolculuk aynı zamanda onun için köklerine ait değerleri tanıyacağı bir geziye de dönüşür.
Piyanoyu adeta konuşturur gibi çalıp zengin, kültürlü, elit geçinen beyazların alkışlarını ve takdirini kazanan Dr. Don Shirley, konser arasında en tabii ihtiyacını gidermek için büyük ve şaşaalı bir konakta tuvalet ararken kendisine bahçenin bir köşesinde evdeki zenci hizmetçilerin kullandığı tahta bir kulübe gösterildiğinde acı gerçekle yüz yüze gelir.
“O sahneden iner inmez bir zenciden başka bir şey değilim.” sözleri Dr. Don Shirley’nin hissettiği hayal kırıklığı ve üzüntünün en güzel özetidir. Aynı hayal kırıklıklılarını yol boyunca pek çok defa daha yaşayacaktır. “Zenciler giremez.” tabelalarının bulunduğu barlardan kovulacak, otellere alınmayacak, kendi onuruna verilen davette diğer insanlarla birlikte yemek yemesine bile müsaade edilmeyecektir.
İstediğiniz kadar işinizde başarılı olun, eğer “öteki” iseniz size yapılan muamele bir sirk hayvanına yapılan muameleden öteye geçemez. Alkışlanır, övgüleri alır ama daha sonra sahne arkasındaki izbe yerinize geri dönersiniz.
Filme adını veren “Green Book” ise aslında zenciler için hazırlanmış bir seyahat rehberi. Güvenli yolları, rahatsız edilmeden kalınabilecek otelleri ve yemek yenecek restoranları gösteren bir rehber. Beyazlara bulaşmadan, onların muhitine uğramadan ve insanlık onurunuz aşağılanmadan güney eyaletlerinde sorunsuzca seyahat etmenizi kolaylaştıracak bir kitap. Böyle bir kitabın varlığı bile düşündüğünüzde insanın midesini bulandıracak kadar aşağılık bir uygulamanın nasıl olur da Amerika’da yıllar boyu devam ettiğini sorgulamanıza yol açıyor.
Oscar’a damgasını vuran bu filmi ülkemizde kaç kişi izlemiş diye baktığımda ise sonuç inanın beni hiç şaşırtmadı. Vizyonda kaldığı süre içinde Green Book filmini izleyen Türk seyirci sayısı 19 bin olmuş.
Recep İvedik gibi saçmalıkları 6 milyondan fazla insanın izlediği ülkemizde “öteki” olmayı anlatan böyle filmleri izleyenin çıkmaması çok normal. Ülke öyle bir hale geldi ki artık iktidara yakın değilsen sen de bir “öteki”sin. Öteki olmanın karşılığı da “Sen bir teröristsin, bölücüsün, yıkıcısın ve en önemlisi HAİNsin.”
Yakında bizde de lokantalarda, otellerde, market ve hatta berberlerde “Alevi, Kürt, Suriyeli, Cemaatçi ve AKP dışındaki partililer giremez.” diye tabelaları görürseniz hiç şaşırmayın. Ama ne olursa olsun umudumuzu kaybetmeyelim… Elbette insanlık bir gün tekrar vicdanını kazanacak ve ülkemiz de tekrar taze baharlara uyanacaktır.fsemih.yilmaz@gmail.com