ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
Vatandaş olarak Sydney’de oyumuzu kullandık.İki ülkenin seçmeni, yerel seçime bir hafta arayla gitmesi nedeniyle, Avustralya ile Türkiye arasındaki büyük farkı anlatacağım. Ama önce kısa bir bilgi verdikten sonra… Avustralya’da işin güzel tarafı, Türkiye’deki gibi seçmeni Pazar gününe hapsetmeden, günler, hatta haftalar öncesinden oy kullanma işleminin başlatılıyor olması.
Dolayısıyla, biz de oyumuzu yaklaşık 10 gün önce kullanmış olduk. Sandığımızın galibi, tahminler doğrultusunda İşçi Partili Lynda Voltz oldu. Hem de seçmenin yüzde 48.41’lik desteğiyle. Liberallerin adayı Christina Kang ise oyların yüzde 31.77’sini ancak alabildi.
Böylece, Avustralya’nın en önemli ve büyük bölgesi Yeni Güney Galler (NSW) Eyaleti’nde seçimler yapılmış oldu. Seçimin galibi, üç partiden oluşan ve iki dönemden beri iktidar olan Liberal Ulusal Koalisyon hükümeti oldu. Eyalet parlamentosuna 46 milletvekili sayısına ulaştı koalisyon. Ana Muhalefet İşçi Partisi ise 35 Milletvekili ile temsil edilecek. Yeşiller 3 sandalye kazanırken, diğer partiler ise toplam 9 Milletvekili ile mecliste temsil edilecekler.
İlk kez seçime kadın bir başbakan ile seçim yarışına giren Liberaller, yeniden yetki aldı. Aslen Ermeni asıllı olan Eyalet lideri ve Başbakan Gladys Berejiklian, ilk kez bir kadın Başbakan olarak seçime girerek, iktidar olmayı başardı. Aslında Liberaller tek başına iktidar olamadılar. Çünkü liberallerin tek başına sandıktan çıkardığı Milletvekili sayısı 34. Yani Ana muhalefet İşçi Partisi’nden bir Milletvekili daha az.
SİYASETİN ÇİRKİN YÜZÜ VE İSTİFA MÜESSESESİ
İşçi Partililer ile ilgili iktidar beklentisi vardı. Ancak ana muhalefet İşçi Partisi’nin lideri Luke Foley, yaklaşık dört ay önce bir taciz iddiasıyla istifa etmek zorunda bırakıldı. Eyalet seçimlerine dört ay kala yaşanan bu gelişme, İşçi Partililer adına büyük bir talihsizlik oldu.
Parti Genel Başkanı Foley, ABC muhabiri Ashleigh Raper’ın taciz iddialarının ardından istifa etmişti. ABC muhabiri, Foley’in iki yıl önce bir partide kendisini taciz ettiğini iddia etmişti.Yani iki yıl önce olduğu iddea edilen bir olayı seçime aylar kala ortaya attı. Luke Foley, “ABC’nin bugün kamuoyuna açıkladığı aleyhimdeki iddialar asılsızdır. Adımı temize çıkarmak için mahkemeye gideceğim” diyerek siyasi hayatını noktalamıştı. Foley’nin halefi Ana Muhalefet İşçi Partisi Lideri Michael Daley, böylesi bir atmosferde seçime girdi ve kampanyayı bu iddia zorlukları gölgesinde yürüttü.
Görüldüğü gibi siyasetin çirkin tarafı zaman ve zemin tanımıyor. Belden aşağı oyunları, hep benzer. Ama önemli tarafı, ‘İstifa’ müessesinin güzel işletilmesidir.Görüldüğü üzre; Siyasal İslamcıların Baykal’a yaptığı gibi, Sydney’deki Eyalet seçiminde, meydan meydan dolaşarak; “ne özeli genel genel” diye bangır bangır bağıran hiçbir Liberal Partili, böyle ahlaktan yoksun, seviyesizce bir seçim kampanyasını yürütmedi.
İki dönem önce iktidarı İşçi Partisi’nden devralan Liberallerin Eyalet Lideri dönemin Başbakanı Barry O’farrell de, beş yıl önce kendisine hediye edilen bir şişe şarap (üç bin dolar değerinde) söylentileri ayyuka çıkınca ‘isrifa’ etmişti. Hatta siyaseti tamamen bırakma erdemliliğini göstermişti. Yani mezara kadar siyaset demedi. Aynı şekilde, İşçi Partililer de, Eyalet Başbakanını rüşvet aldığı şarap şişesine mahkûm etmedi.
‘Şarap istifası’ başta Türkiye ve dünyada, bilhassa Müslüman ülkelerde şaşkınlıkla karşılanmıştı. Çünkü üç bin dolar değerindeki bir hediye için, bir politikacının, siyasi hayatına nokta koyması, şarklının aklına pek yatkın bir durum değildi. Akıl alacak gibi değildi bu hal…
Sydney’de muhalefet ve iktidar liderinin seçim afişi yanyanı ve şehrin en önemli noktası olan sydney harbour bridge köprüsünde …
BÖYLE BAŞA BÖYLE TARAK…
Maalesef Türkiye bu pişkinlik kategorisinin dışında değil, algılarıyla oynanmış geniş kitlelerin de yolsuzlukları onaylamasıyla, siyasiler de ömürlerine ömür katıyorlar. Yani, nasılsan öyle yönetilirsin, ya da böyle başa böyle tarak…
Ayrıca seçmenin cezalandırdığı parti lideri de nadiren, siyasi hayata yeni dönüşler yapabiliyor Avusturalya’da. Mesela dün NSW Eyaleti’nde yeniden iktidar olan Gladys Berejiklian, ilk teşekkürü rakibi Michael Daley’e yaptı. İşçi Partisi Lideri Daley de, resim sonuçlar açıklanır açıklanmaz, rakibi Berejiklian’ı arayarak, tebrik etti.
Bu nezaket durumu da bizden uzak. Bizim siyasi atmosfere hâkim olan, seçimin öncesi ve sonrasıyla bitmeyen bir didişmedir. Uzlaşı kültürünün yerleşmediği doğu ve Ortadoğu dünyası, birbirinden beter örneklerle dolu. Ne acı ki, henüz cahiliye asabiyetini aşamadık.
Elbette sadece seçim, seçmen ve lider farkıyla atlatılmıyor seçimler, anketler de ahlaki düzeyi yüksek değerlendirmelerde ve tahminlerde bulunuyorlar. Yani, ‘parayı verenin düdüğü çaldığı’ bir durum yok. Ver parayı al istediğin tahmini kurnazlığı da, yok buralarda. Doğrusu bu cambazlıkları yutacak halka da yok buralarda.
Mesela Newspoll, yüzde 49’a karşı yüzde 51 ile Liberal Koalisyon Hükümeti’nin kazanma olasılığı tahmininde bulunmuştu. Ve böyle de oldu.
Ülkenin Ana Muhalefet İşçi partsi’nin Federal Lideri Bill Shortten’nin, seçim bölgesindeki afişi…
GÜRÜLTÜSÜZ VE KAVGASIZ BİR SEÇİM
Bir şölen havasında geçti seçim, gürültüsüz patırtısız. Sandıklar 18.00’da açıldı. 22.00 gibi her şey netleşmişti. Canım ülkem, Anadolu bu sakinliği unutalı uzun yıllar oldu. Aşiret ve kabile asabiyetini aşamadık.
Koltuğa yapışanın bırakmayı aklından geçirmediği, bu hırsla her türlü hileyi normal gördüğü bir yarımada oldu, Anadolu. Dün böyleydi, bugün mü oldu?
Hayır, hep böyleydi böyle devam ediyor.
Devlet denen kutsanmış mitos, başının döndürüyor, iktidar koltuğuna oturanların. Bu gücü mümkün olduğunca elde tutmak gelenin en büyük hevesi oldu.
Ne diyelim, darısı doğup büyüdüğümüz toprakların başına…
Medeni ülkelerde olup bitenler, bizde niçin olmasın?
Ülkenin en işlek caddesinde, Federal eski Başbakanı Malcolm Trunbull ve diğer parti adaylarının afişi...
NEDEN ÜLKEMİZ DE MEDENİ ÜLKELER SEVİYESİNE ÇIKAMIYOR?
Bu hafta sonu, Yeni Güney Galler Eyaleti’nde olduğu gibi, tüm Türkiye, belediye seçimlerini yapacak. Türkiye’de iş, beka sorunu ciddiyetiyle ele alınıyor, ülke savaşta sanki.
Birleştirici olması gereken Cumhurbaşkanı, yani tüm cumhurun (halkın) başkanı, oldukça ötekileştirici bir tavır, ayrıştırıcı bir dil kullanıyor. Basının yüzde doksanı bir partinin tekelinde, adaletsiz bir seçim kampanyasıyla seçime gidiyişon. Ana muhalefet liderleri idamlar ve hapislerle tehdit ediliyor.
Gün görmüş, bir hayli seçim atmosferinden geçenler, ‘böylesi görülmedi’ hayretleriyle olan biteni takip ediyorlar.
İki ülke, benzer seçimler, ama tümüyle zıtlıklar zinciri…
Liderler, liderlerin yapısı, ahlaki tutumları…
İki halk, bilinç düzeyindeki farklılıklar, eğitim farkı.
Olaylara bakıştaki anormal farklar…
Ahlaksızlıkları onaylayan, normal gören, algı ayarlarıyla oynanmış, koyunlaşmış kitleler…
Beri yanda Avusturalya’da, en küçük kayırmayı, araklamayı meşru görmeyen bir yaklaşım düzeyi…
Basın dünyası, basının durumu. Türkiye artık basının olmadığı bir ülke gibi görünüyor buralardan…
Var olanın can çekiştiği, bir medya dünyası.
Yani her şeyin canına okunmuş gibi…
Mesela, seçim sathına giren NSW Eyaleti’nde partilerin karargahları canlı yayın araçlarının istilasına uğramadı. Federal seçimlerde de bu böyle oldu. Ellerindeki mikrofonlarla milletvekilleriyle kovalamaca oynayan, kışkırtıcı sorularla ortamı geren, tetikçi medya mensupları görmedi buralar.
Üç ay gibi kısa sürede, lider değişikliği, seçim tarihini belirleme, seçim kararını alma, mitingler ve nihayet sandık…
CENNETİN ANAHTARINI KİMSE VAAD ETMEDİ
Seçmenlerden bahsedecek olursak, kısmen halkın farklılığına değindik biraz daha açalım:
Kuru vaadlere kanan yok buralarda, belediye seçimiyse belediye hizmetleri konuşulur, halkın duymak istedikleri bu hizmetlere dairdir.
Yok efendim ‘beka sorunuymuş, üç tarafımız düşmanlarla çevriliymiş, bütün dünya bizi kıskanıyormuş, biz girersek haliniz yaman, aç susuz kalırsınız‘ gibi boş lakırdılara karnı tok bura insanının. Bu türlü masallar anlatanlara deli der, tımarhanelere gönderirler. Yada başına yumurta kırarlar.
‘Yahu ne alakası var, bırakın bu masalları’ diyecek bir bilinç düzeyine erişmedikçe, memlekette huzurun hayal olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. “Oy verin, Cennetin anahtarı cebinizde” diyenlere, acaba doğru mu söylüyor saflığıyla kulak kesilirseniz, sittin sene kendinize gelemezsiniz.
Hizmetkâr değil, ağa, reis seçmeye devam edersek, ‘eller mersine biz tersine’ gitmeye devam edeceğiz. Karadenizli Temel’in, ters istikamette aracını sürüp, herkesin trafik ihlali içinde olduğunu söylemesi gibi, tüm dünyayı ters kafamızla yorumlamaya ve görmeye devam edeceğiz.
Kısacası, hafta sonu Türkiye’deki seçmen, iftira, yalan ve yolsuzluğu, yoksulluğu, yasakları, adaletsizliği, taciz, tecavüz, işkence ve dikta rejimi oylayacaklar. Karar kendilerinin. Kendi düşen ağlamazmış…e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au