28 Şubat döneminde Batı Çalışma Grubu’nun başkanı olan emekli orgeneral Çetin Doğan: O dönemde (28 Şubat) atılanların çok önemli bir bölümü Gülencidir.
28 Şubat döneminde Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) başkanı olan emekli orgeneral Çetin Doğan, süreçle ilgili BBC Türkçe‘nin sorularını yanıtladı.
Balyoz davasının bir numaralığı sanığı olarak yaklaşık beş yıl hapis yatan Doğan, yargılandığı 28 Şubat davasında ise müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bu davada, sanıkların temyiz süresi boyunca hapis yatmamasına karar verildi.
O dönem askerin siyasete müdahale etmediğini ileri süren Doğan, BÇG’nin de hiçbir kuruma emir ve talimat vermediğini savundu.
Doğan, “Gülencilerin 28 Şubat’ı desteklediği iddiaları var. O dönem Gülen yapılanması mensuplarının TSK içinden yeterli derecede temizlendiğini düşünüyor musunuz?” sorusuna ise, “Silahlı Kuvvetler’de irticadan her dönem adam atılmıştır. Ama o dönemde atılanların çok önemli bir bölümü Gülencidir.” yanıtını verdi.
’15 TEMMUZ’LA İLİŞKİLENDİRİLEN GÜLENCİLER YÜZDE 5′
Çetin Doğan sözlerine şöyle devam etti:
Bir kere kesinlikle üst kademelere çıkma olanakları yoktu. Bu, 28 Şubat’tan önce de böyleydi. Orduda Gülencilere yer açan tasfiyelerle mevcut iktidar olmuştur. 2003’ten itibaren, hükümet irtica vesilesiyle atılmalara şerh koydu. Harp okullarına hepsine senede sekiz yüz civarında öğrenci alınır. Bunların kaynağı askeri liselerdir. Ama dışarıdan da yaklaşık yüzde 5’i geçmeyen oranda, sivilden personel alınır. 15 Temmuz darbe girişimine iştirak eden, cumhurbaşkanının yaveri olan falan hepsi o dönemlerde sivillerden gelenler. Askerlerden de vardır. Askerlerden de genç olanlardır.
‘YARGILAMALAR YARIM YAPILIYOR’
Emekli orgeneral Çetin Doğan, Gülen Cemaati ile mücadeleyi desteklediğini, yargılamaların yarım yapıldığını söyledi.
Ergenekon-Balyoz süreci ile ilgili herhangi bir pişmanlığının olmadığını söyleyen Doğan, “Yok. Attığım adımlarda, söylediğim sözlerde hepsinin hesabını veririm.” derken irticanın bir tehdit olmaktan çıktığını söyleyerek şu ifadeleri kullandı: “Laik, demokratik bir cumhuriyette olması gereken şeyler olmuyor, olmaması gereken şeyler oluyor.”
Doğan, BBC Türkçe’ye verdiği söyleşide özetle şunları söyledi:
28 ŞUBAT
O günkü olayları, irticai faaliyetleri yaşamanız, görmeniz lazım. Bunlar hazmedilir şeyler değildi ve bunlara karşı toplumda geniş bir huzursuzluk vardı. Bunun orduya sıçramaması imkansız. Tencere, tava, malum, ışıkları söndürme olayları var ortada. Meşru zeminde yani Milli Güvenlik Kurulu’nda toplantı yapıldı ve 18 maddelik karar alındı.
BATI ÇALIŞMA GRUBU NASIL KURULDU?
Silahlı Kuvvetler’de irticayla mücadele için bir kurum kuralım, bu konuda katkı sağlayalım deniyor ve bu görev bana veriliyor. Ben bir taslak genelge hazırlıyorum, görev talimatı aslında bu. Görev talimatı evvela Çevik Bir’e veriliyor, Çevik Bir de Genelkurmay Başkanımızın onayına sunuyor.
Hatta bu süreç içerisinde kendisiyle enteresan konuşmalarımız da var. “Bir zamanlar kibrit kutusu üzerinde orak çekiç gördüğümüz için birçok insan takibata uğruyordu şimdi de masum, mütedeyyin insanlara kesinlikle herhangi bir şey, rahatsız edici bir emir yayımlanmayacak, biz sadece bilgi vereceğiz. Zaten ana (görevimiz) yetkililere ve ilgililere uygun ve yasal platformda bilgi vermektir” diyoruz.
Görevimiz bu yönergede vardır. Siyasi İslam’a geçit vermemek için, yurt çapında meydana gelen irticai faaliyetlerle ilgili, yetkililere uygun ve yasal platformda bilgi vermek için kurulmuştur. Ne üniversitelere, ne kurumlara, ne de herhangi bir bakanlığa tek bir talimat yoktur. Hepsinin evrakları ortadadır. Mahkemede “Eğer bir evrak bulursanız kendimi Kızılay Meydanı’nda yakarım” dedim.
Dediler ki askerlerden talimat alıyorlar, ben Batı Çalışma Grubu başkanıyım Allah için bana talimat verdiğim bir kimse gösterin.
‘DARBECİ İSTERSENİZ, TANSU HANIM’I İŞARET EDERİM’
Biz bu süreçte, hükümetin meşru zeminde önlem almasını istedik. Aslında darbe yapan aramak isterseniz, Tansu Hanım’ı işaret ederim. Bunu işaret edenler de var çünkü partisi eriyor, bu koalisyondan rahatsız olanlar var, kendisi başbakan olursa o zaman kurtulacağını sanıyor.
31 Mayıs’ta Muhsin Yazıcıoğlu’nu aralarına alarak bir yeni protokol yapıyorlar. Bu protokolle (ortaklık) bir yıla indiriliyor ve seçim şartıyla, Haziran’ın ortasında devredecek. “Ne için istifa ettin” diyor Cumhurbaşkanı Başbakan’a, “senin istifanı isteyen mi var?”, “Yok ama sıkıntı var ülkede” diyor.
‘YARIN DIŞARI ÇIKMAYIN!’
O dönemde çok saygın bir politikacıya bir resepsiyonda şaka yollu şöyle dedim: “Yarın çocukları dışarı çıkarmayın, eşiniz de çıkmasın, hatta dedim sen de çıkmazsan iyi olur”. Bana cevabı şu oldu: “Ben zaten bekliyordum”. “Yahu ne bekliyorsun dedim, Aczmendiler, ellerinde sopalar var, geziyorlar, mahalleye girerler, kafa kırarlar bunun için” dedim. Karşılıklı güldük. Yani olay bu.
BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI
Bir yasak varsa yasak uygulanır. Yasağı gevşek uygulama, bilmem ne uygulama diye bir şey olamaması lazım. Kaldı ki 1989’da Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda kararı var ve daha evvel alınmış karar da var. Daha sonra da devam etti, daha önce de vardı.
O yasakların getirilmesi için bizden tek bir emir çıkmamıştır, Genelkurmay’dan o konuda tek bir müdahalede bulunulmamıştır.
YÖK üyelerine bizim ‘Giydirmeyin, etmeyin’ gibi tek bir lafımız yok, brifing metinleri açık.
ERBAKAN EFENDİ, SAYGILI…
Erbakan mütedeyyin bir kimse, dini inançlarıyla İslami düşünce ile belli bir çizgide olan bir kimse ama aynı zamanda Türk milliyetçisi, Türkiye’yi öne çıkartan vatanını öne çıkartan bir insan. Bir Osmanlıcı değil.
Çok saygılı, efendi, çok nazik, gerçekten de çok centilmen bir kimse. Kafa yapısı olarak çağdaş diyoruz biz. Yani o çizgide olmasa bile, çağdaş çizgide olanlarla aynı pota içerisinde bu ülkeyi savunan bir kimse. Türk insanına karşı bir yakınlığı, bir adanmışlığı vardır.
Erbakan’ın İslam ülkeleri için de olumlu düşünceleri vardı. Malum D-8 hikayesi falan var ama bu, onlara ağabeylik etme, onlara yol gösterici olma çerçevesinde. Yoksa onları alırım, onları bütünleştiririm, Osmanlı’yı ihya ederim gibi bir düşüncesi olmamıştır. Kendi temaslarımız çerçevesinde de Türkiye dışında bir arayış içerisinde olduğunu görmedim o yüzden de kendisine saygı duyarım.
‘ERBAKAN MİLLİ, ÖBÜRÜ DEĞİL’
Erbakan’ın diğer doğurduğu partiden farkı milli olmasıydı. Öbürünün milli olma davası yoktu. Milli olma davası yok ki bugün milli olan ne varsa elimizden gitti.
Söyleşinin tamamını okumak için tıklayınız.