Yerel seçim yaklaştıkça iktidar kanadının kaygıları gün yüzüne çıkıyor.8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yürüyüş yapan kadınların, kendilerine polis müdahalesini protesto ettikleri anların ezana denk gelmesini yalanla provokasyona çevirdiler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da meydanlarda hiç ilgisi olmayan bir yorumlama ile yürüyüş yapan kadınları ‘ezanı protesto ettiler’ diyerek yaftaladı…
Ardından, 28 Şubat günlerini hatırlatan, ‘sakallı ve cübbeliler’ sloganlarla Taksim sokaklarında boy gösterdi. Yürüdü, sloganlar atarak kadınları protesto ettiler…
***
Birincisi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü tüm dünyada kutlandı. Sadece Türkiye’de kadınlar yürümedi. Ancak içlerinde plastik mermi ve biber gazına, polis engeline takılanlar sadece Türkiye’de. Bu Türkiye için bir utanç tablosudur.
İkincisi, kadınların protestosu düdük ve ıslık ile ezandan önce başlıyor ve sonrasında devam ediyor. Ezana denk gelmeyen saatlerde ve yerlerde de aynı protestolar yapılıyor. Hatta, yürüyüşe katılanların o sırada ezan okunduğunu duymuş olmaları bile imkansız… Yani, protestoların bir kısmının ezana denk geldiği doğru ancak ‘’ezanı protesto ettiler’’ iddiası tam bir uydurma. Kaldı ki yürüyüşe katılanlardan tek bir kişi bile ezanı protesto ettiklerini iddia etmiyor…
Üçüncüsü, Mavi Marmara’da eylemcilere gazı verip gemi hareket etmeden inen Abdurrahman Dilipak da ‘8 Mart’ta gece yürüyüşüne katılanlar fahişelikten yanalar’ gibi ağır bir hakareti kaleme aldı.
Provokasyona giden taşlar böylece döşendi.
28 Şubat’ta da, başörtülü kızlar için bugün yine iktidar medyasında yazan bir kaleme, ‘fahişe’ dedirtmişlerdi…
Tersine bir provokasyon ve gerilim tırmandırma modeli uygulanıyor…
***
Anketler, iktidar için hayal kırıklığı sinyalleri veriyor. Anketleri yalanlıyor veya yayınlatmıyorlar.
Seçim kampanyasını üzerine bina ettikleri ‘beka’ söylemi de tutmadı.
Ekonomik kriz, halkı haklı olarak iktidarı uyarmaya ve ‘kulak çekmeye’ sevk ediyor.
İktidar da böyle olunca, daha önce Kabataş yalanına sarıldığı gibi, bu kez de ‘ezan’ üzerinden provokasyona yöneliyor.
Tabanını, ‘’ekonomi kötü olabilir, hukuk katliamı yapıyor olabiliriz ama yerimize gelecekler dininizi yaşamanıza izin vermeyecekler’’ mesajı vererek, kerhen de olsa kendilerine mahkum etmeye çalışıyorlar.
Ortada ezan protestosu yok. Ezan okunurken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını sürdürdüğü, AKP’nin propaganda şarkılarını çalmaya devam ettiği görüntüler de mevcut. Taksim’de ‘ötekileri’ protesto için yürüyenler, AKP’ye neden sessiz?
AKP mitinginin başlama ve bitiş saatleri nedeniyle namazını kaçıran kitlerler var. Farz olan namazı terke zorlayana da ses çıkaran yok.
Hatta, kendisini ‘şeni rububiyet’e ait kararların yerine koyup, ‘’Oyunuzu AKP’ye verirseniz Cennet’e gideceksiniz’’ diyenler, gizli veya açıktan şirk koşanlar da var. 8 Mart’ta yürüyen kadınları dini hassasiyet adına protesto edenler, tam bir iki yüzlülük ve iktidar teslimiyeti içinde bütün bu din istismarına da sessiz. Tam aksine, oylarını AKP’ye vermek için bu açıklamaları bir teşvik unsuru gibi görüyorlar…
***
İktidar panikledikçe, acınacak bir şekilde tabanını da bataklığa sürüklüyor.
Panik, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş hakkında yapılan yersiz ve aşağılayıcı açıklamalarda kendisini net olarak hissettiriyor.
Muhalefeti, PKK ile aynı safta olmakla itham ediyorlar. Kandil’den emir almaklar itham ediyorlar.
Son olarak, Yavaş hakkında iddianame hazırlatarak, seçilmesinin önünü kesmeye çalışıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İyi Parti lideri Meral Akşener’i meydanlardan ‘tutuklamak’ ile tehdit ediyor…
Daha önce hapse attıkları ve seçim yarışına sokturmadıkları HDP lideri Demirtaş ve HDP’li vekilleri Akşener’e neler yapabileceklerine kürsüden ‘emsal’ gösteriyorlar…
***
31 Mart tarihi yaklaşırken, panik büyüyor.
İktidarın, çıkması muhtemel sonuçlardan kaygılı olduğundan şüphe yok.
En büyük korkuları, sokak protestoları…
Kobane Olayları ve Gezi, en büyük korkuları. Bu nedenle sindirmeye çalışıyorlar. Tabanlarını korkutarak kendilerine oy vermeye zorluyorlar.
Sonuç alamayacak gibi olurlarsa, 31 Mart’ı ‘sopalı seçim’e dönüştürebilirler.
İktidarın, koltuğunu korumak için halkı rahatlıkla sokağa dökebileceğini örnekleriyle gördük…
Taksim’de ‘Cübbeliler’i görünce, Cübbeli Ahmet’in yakın zamanda yaptığı açıklamaları hatırlamamak mümkün değil:
”Yapacağım önemli bir duyuru var… Memleketi karıştırmak istiyorlar. Bu noktada size duyuruyorum. Hiçbir cemaatin, şeyhin, müridin, alimin, hiçbir şahsını gözetmeye çalışan kişinin ve kurumun aleti olmayalım. Askere ve polise karşı durmayalım… Böyle bir mesaj veriyorum. Uyanık olalım. Müslüman kanına girmeyelim, öldürülen olalım öldüren olmayalım. Bir sıkıntı yaşanırsa, askerle polisle birlikte olalım. Anlayan anlar anlamayan yanlar…’’
Görülen o ki, birileri ‘’tezgahı kurmuş’’ durumda. Yalanlar ve provokasyonlarla ülkeyi bu kirli oyunun içine çekiyorlar.
Ateşle oynuyorlar… Allah akıl fikir versin!!!