İtalya’nın köklü gazetelerinden Corriere della Sera’dan Monica Ricci Sargentini, Sanatçı Ferhat Tunç ile röportaj yaptı.
Tunç, gazetedeki röportajında, “Sanat hayatımda 35 yılı geride bıraktım. Şarkılarımda daima toplumun acılarını dillendirdim, konuşurken, yazarken de bunu yaptım. Maddi imkanları, imtiyazları seçmedim; ne olduğunu bilerek sanatçılığıma sahip çıktım.Son açılan soruşturmada ‘terör örgütü üyeliği’ iddiasıyla 20 yıl hapsim isteniyor. Hiçbir somut dayanak olmadan. Türkiye’de hiç kimsenin, iktidarın elinde muhalifleri dize getirme sopasına dönüşen bu yargıya güvenim yok” dedi.
Röportajda, Tunç’un, “4 Mart’ta ayrılmaya karar verdim ancak ülkem özgür ve modern olana kadar mücadele etmeyi bırakmayacağım” ifadesine de yer verildi.
Tunç, “Yüz binlerce insan aynı kararı veriyor. Ülkenin laik bölümü artan İslamlaşmadan bıkmış mı” sorusuna da şu yanıtı verdi: “Tüm dünyanın başına bela olan IŞİD’e karşı savaşan ve zafer kazanan Kürt savaşçıları ziyaret ettiğim için hakkımda “örgüt propagandası” suçlaması yapıldı ve hapis cezası aldım.
Türkiye, terör uygulayan IŞİD yerine, kendisine karşı hiçbir tehdit içermeyen Kürtlere karşı konumlandı. Türk-Sünni eksenli bu politika, laisist kesimleri de Türkiye’de ‘yabancılaştıran’ bir seviyeye ulaştı. Bilimselliğin değil, dinin referans alındığını söyleyebilirim. Hükümetin diline, yasalarına kadar işleyen din sömürüsü hakim. Yerel seçimler öncesinde adayları, cenneti vadeden imalarla oy istemeye bile çekinmiyor. Avrupa’nın Türkiye ile sıkı ilişkileri var ve ne yazık ki Suriyeli mülteciler iki tarafın elinde pazarlığa dönüşmüş durumda. Avrupa’nın, Türk hükümetinin bu kozu nedeniyle medeni değerlerine sahip çıkmayı unutması çok üzücü ve uzun vadede kendisine de kaybettirecek.”
Tunç, AKP politikalarının toplumsal sonuçlarının ne olacağı sorusu üzerine de şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bir ülkenin akademi, sanat camiası, demokratik siyaset yürütenleri böyle bir yolculuğa çıkıyorsa, bunun sonuçları pekala iç açıcı olmayacak. Türkiye’nin ilerici, çağdaş akademisyenleri üniversitelerden kovuluyor, sanatçıları sahne bulamıyor, barış isteyen siyasetçilerin etkinlikleri yasaklanıyor. Toplumun yarısı endişeli ve aidiyet duygularını sorguluyor.
Özel olarak Kürtleri, Alevileri, laikliği benimseyen kesimleri hedef alan politikalar ise aidiyet duygularını yerle bir ediyor. Bizler birlikte yaşamın imkanlarını artırmak isterken, hükümet bu imkanı ortadan kaldıran tatbiklere başvuruyor. Hükümet bir an önce diktatörlük hevesinden vazgeçmezse, muhalefet bir an önce etkili bir ivme kazanmazsa, birbirini boğazlayan insanlar görmeye de şaşırmayacağız!”
Tunç, “AKP iktidarı, ilk yıllarında toplumun önemli bir kısmı için umut vericiydi. Fakat bundan faydalandılar ve artık kimse kendini güvende hissetmiyor. Absürt iddialarla özgürlüğünü ve dahası canını kaybedebileceği riskli bir döneminde Türkiye” dedi.
Sanatçı Ferhat Tunç, son olarak İtalyan gazetecinin, “Ayrılanların çoğunun zengin insanlar, artık kendilerini rahat hissetmedikleri için ülkelerini terk etmeye karar veren aileler olduğu doğru mu” sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Türkiye son yıllarda ciddi oranda göç verdi. Bunların neredeyse tamamının politik ve ekonomik sebepleri var. İş çevreleri Türkiye’deki kriz, kaos ortamından olumsuz etkilenmemek için ülkeyi terk etti.
Çok sayıda uluslararası işletme de aynı gerekçeyle Türkiye’deki şubelerini kapattı. Türk hükümetinin iç ve dış siyasette izlediği gerginlik politikası bu krizi tetikledi ve derinleştirdi. Dolayısıyla bugün devletin kendisi soğan, patates satmak için stant kurmak zorunda kaldı. Hükümet yanlısı zenginlerden başka zengini de yoksulu da mağdur. Zengin ya da fakir, muhafazakar ya da solcu, Müslüman ya da Hıristiyan, hepimiz kurbanız.”