Çağımızın iman ve tefekkür programı Risale-i Nur’u sistemli bir şekilde okuyup anlamak için uygulanan şahsî okuma, yazarak öğrenme, müzakereli ders ve normal ders gibi faaliyetler vardır. Bunların hepsi de güzeldir ve önemlidir. Ancak bunların tümünü içinde barındıran, okuma ve öğrenme faaliyetini asıl taçlandıran “Risale-i Nur okuma programı”dır.
Okuma programı, yaş, bilgi ve mesaileri birbiriyle uyuşan bir grubun, Risale-i Nur’u öğrenme ve yaşama konusunda özel zaman ve mekân ayırıp yoğunlaşmalarıyla gerçekleşir.
Bu programlar, insanların dünyanın fâni yüzünden sıyrılıp âdeta ebediyet âlemiyle irtibata geçtikleri, bir nevi maddiyattan ve insanlıktan çıkıp maneviyat soluyup melekleştikleri bir ortamdır.
Çünkü bu programlarda, para pul, makam mevki, iş güç konuşulmaz. Sadece ve sadece, Allah ve Onun yüce dini, yüce kitabı konuşulur. Herkes mârifetullahta ve muhabbetullahta merhale kazanma hedefine kilitlenmiştir. Beyinler, “Rabbimizi nasıl daha iyi tanırız, imanımızı nasıl daha fazla inkişaf ettiririz? Ona daha güzel nasıl ibadet ederiz?” arayışı içindedir.
İnsanın akıl, kalp, ruh, sır, hattâ nefis ve sair duyguları, iman derslerinin eşsiz hazinesi olan Risale-i Nur’la dolar, onunla meşgul olur, onunla huzur bulur.
Sanki Cennet hayatının bir küçük numunesidir bütün ruhu kaplayan… Burada riya, ihtiras, kıskançlık, benlik gibi basitlikler, bayağılıklar yoktur. Herkes yücelmeye, nuranîleşmeye, manevîleşmeye odaklanmıştır.
Sabahlar bir başka olur, günler bir başka geçer ve akşamlar bir başka lezzetlidir. Gündüzler gibi geceleriniz de mübarektir. Hatta rüyalarınız bile ötelerden müjdeler getirir size…
Bir okuma programına katılan 13 yaşlarında masum bir kızın rüyasında zil çalıyor. Bulundukları mekâna Hz. Fatıma Validemiz (r.a.) geliyor. “Size Resulullah’ın selâmı var. Yaptığınız programdan memnundur” diyor. Evet, bu rüya sadıktır ve tam hakikattir. Bu bir müjdedir ve teyid-i İlâhîdir.
Melekler sizinledir; belki veliler, nebiler gözcünüzdür, koruyucunuzdur, misafirinizdir. Bu ifadelerimizi mübalâğa sanmayın. Birçok hadis-i şerifte, “Allah’ın anıldığı, Ona ibâdet edildiği yerlere meleklerin geldiği ve mü’minlere dua ettikleri” belirtilmiyor mu?
Okuma programı yapılan mekânların etrafını nurlar kuşatır, katılanların üzerine feyiz ve nur yağar, simaları nuranîleşir. Çünkü onlar sırf Allah rızası için bir araya gelmişler, başka hiçbir şeyi maksat yapmamışlardır.
Eğer böyle bir okuma programı fırsatı yakalamışsanız, sakın kaçırmayın! Eğer fırsat yok gibi görünüyorsa, siz meydana getirin.
İster talebe, ister esnaf, memur, öğretmen, ev hanımı, çalışan kadın, ne olursanız olun, okuma programını hiç ihmal etmeyin. Allah’ı tanımak, mârifet ve muhabbette terakki etmekten daha mühim hangi iş ve uğraş olabilir?
Okuma programı sanki sadece gençlere ve öğrencilere mahsus zannedilir. Oysa herkes yılın belirli bir bölümünü yoğunlaşma, yenilenme ve yücelmeye ayırabilir.
1970’li yıllarda okuma kampı adı verilen bu programlar, 15 gün veya bir ay sürerdi. Bir hafta olduğu zaman çok az ve kısa bulurduk. Şimdi ise iş, okul, kurs ve değişik meşguliyetler sebebiyle uzun programlar yapılamıyor. Ama bir yıl içine serpiştirilmiş şekilde birkaç günlük veya bir günlük, hatta 10-12 saatlik okuma programları yapmak mümkündür. Hiç yapmamaktansa az da olsa okumak, tefekkür ve müzakere etmek büyük bir kazanç değil midir?
Diyelim, işiniz çok yoğun… İş yerinden bir türlü ayrılamıyorsunuz. Farz edin ki bir hafta ağır bir hastalığa yakalandınız ve işe gidemediniz… Sayın ki ameliyat oldunuz ve bir ay çalışamadınız… Okuma programıyla manevî dünyanızda yapacağınız ameliyat, maddî sağlıktan yüz defa, bin defa daha hayırlıdır.
Belki yorucu bir yıl geçirdiniz, çok çalıştınız; dinlenmeye ihtiyacınız var… Bence otellerde tatil geçirmek için yer ayırtmayın. Gelin, tıpkı öğrencilik yıllarınızda olduğu gibi okuma programı yapın. Belki de o günleri çok özlemişsinizdir.
Herkes bir programa tâbi olamaz. Mutlaka cazip ve farklı bir yerde tatil geçirecekseniz, hiç değilse bir grup oluşturun ve orada güzel bir program uygulayın.
Eğer bir program uygulayacak kimseyi bulamadıysanız, eşiniz ve çocuklarınızla bir program yapın. Yaşadıklarınız, sizi dünyada ve ahirette mutlu edecek, Cennette güzel manzaralar olacaktır. Okuduğunuz her kelime, Cennet meyveleri suretinde size dönecektir. Hem de sonsuza kadar…
Okuma programları, hem öğrenme faaliyetidir, hem de uygulama fırsatıdır. Nice insanlar var ki, maalesef Kur’an okumayı bile öğrenememiş. Oysa yıllardır namaz kılıyor, Ramazan geçiriyor, kim bilir kaç kez hatim merasimine iştirak ediyor. İşte bir okuma programında, az bir meşguliyetle, bir hafta içinde Kur’an’ı öğrenebilirsiniz… Belki Risalelerin tümünü veya belli başlılarını tekrar okuyabilir, derinlemesine tefekkürler yapabilirsiniz… İmanı mükemmelleşen ve bunu hayatına aksettiren güzide insanların samimiyetinden, ihlâsından, fıtrî hallerinden, ibadet ve takvadaki gayretlerinden, ahlâkî özelliklerinden yararlanır, onları örnek alırsınız.
Eskiden Risale-i Nur’u yeni tanıyanlar büyük bir aşk ve iştiyakla okumaya başlar, kısa sürede külliyatın tamamını bitirirdi. Şimdi bu iman hazinesini on, belki yirmi yıl önce tanıyan nice kimsenin henüz külliyatı doya doya okuyamadığını üzüntüyle görüyoruz.
Peki, neyi bekliyorlar? Her geçen gün ölüme ve kabre yaklaşıyoruz. Dünyada değil de kabirde mi okuyacağız?
Risale-i Nur’u güzelce okumakta geç kalmak demek, aynı zamanda onun manevî hayatımızda yapacağı değişikliği de ertelemek demek. Bir bakıma iman, ibadet, tefekkür, ahlak ve hizmette elde edeceğimiz kaliteye geç ulaşmış olacağız.
İşte beş on kişiyle de olsa yapacağımız okuma programları bize birçok alanda, bilhassa tahkikî imanı elde etmede ve kâinatı bir kitap gibi okumakta nice beceriler kazandıracaktır.