Meriç Nehri’nde botu devrilen TAYAD’lı Ünzüle Araz’ın oğlu Mahir Mete Kul’dan haber alınamıyor. Anne Araz, Türk ve Yunan yetkilileri göreve çağırarak şunları söyledi: “Faşizminden kaçtı bizim çocuklarımız, baskıdan kaçtı. Ben de politik bir anneyim. Ben de onun için buradayım. Onlarca yıla varan cezalar aldım. İşkenceler gördüm. Çocuklarım da gördü.”
Yunanistan’a geçmeye çalışırken Meriç Nehri’nde botu devrilen Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD) üyesi Ünzüle Araz’ın oğlu Mahir Mete Kul’dan haber alınamıyor.Anne Araz, “24 Mart sabahı oğlumla birlikte aynı botta Yunanistan’a geçmeye çalışan diğer kişi bot devrildikten sonra kendisini kıyıya atabilmiş. Oğlumun nehre batıp çıktığını görmüş. Bize daha sonra telefonla ulaşarak haber verdi.”dedi.Beykent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği öğrencisi 22 yaşındaki Mahir Mete Kul’la ilgili, “Oğlum gencecik bir üniversite öğrencisiydi. Hapishaneye attılar. Tahliye olduktan sonra okuluna gidişi de engellendi. Yurtdışı çıkış yasağı da olduğu için bu yolu tercih etti.” ifadelerini kullanan Ünzüle Araz IPA News‘ın yayınladığı videoda Türk ve Yunan yetkilileri yardıma çağırdı.
’10 AY HAPİS YATTI VE OKULUNDAN OLDU’
Kendisinin de politik nedenler yüzünden Türkiye’yi terk ettiğini söyleyen ve 5 aydır Atina’da bulunan Kul’un annesi Ünzüle Araz, “Yunan ve Türkiye kamuoyuna sesleniyorum. Demokratik kitle örgütlerine sesleniyorum” diyerek şu çağrıyı yaptı:“Benim çocuğum 22 yaşında. Mahir Metin Kul. Üniversitesi öğrencisi. Türkiye’de liseli gençliğin devrimci faaliyetlerine katıldı. Demokratik eylemlere katıldı ve bunların hepsi yasaldı. Bir itirafçı yüzünden tutuklandı. 10 ay hapishanede yattı ve okulundan oldu. Bilgisayar Mühendisliği okuyordu. 24.03.2019 tarihinde karşıya geçmek isterken botu alabora oldu.”
‘ÇOCUĞUM ÖLÜ YA DA DİRİ BULUNSUN’
Oğlunun yanında bir kaçakçı bir de arkadaşı olduğunu, bot alabora olunca arkadaşının yüzerek kendisini kurtardığını, zar zor ve arkadaşının anlatımıyla çocuğunun nehirde kaybolduğunu belirten anne Araz, oğlunu aramaya başladığını ve Aleksandrapoli’ye (Dedeağaç) geldiğini söyleyerek şöyle devam etti:“Karakollara başvurdum ve sağ kurtulan arkadaşını bulmak istediğimi söyledim. Beni Ferez Polis Merkezi’ne yönlendirdiler. Orada çocuğu buldum. Çocuk samimi bir şekilde anlattı her şeyi. Kaçakçı da bunu görüyor ve kaçakçı kaçıyor. Üç polisle gelip oraya bakıyorlar, sonra çocuğu geri götürüyorlar. Tekrar haritadan noktasını gösteriyorlar. Ondan sonrasını bilmiyoruz. Benim talebim çocuğumun ölü ya da diri bulunması. Ben çocuğumun yanına gitmek istiyorum, o arama çalışmalarına katılmak istiyorum.”
‘BU BÜTÜN MÜLTECİLERİN SORUNU, SAHİPLENELİM’
“Annelere sesleniyorum, babalara sesleniyorum, duyarlı insanlara sesleniyorum. Bu sorun sadece tek başıma benim sorunum değil. Bu bütün mültecilerin sorunu. bunu bize yaşatanlara gösterelim. Son olsun benim oğlum. Mülteciler sahipsiz kalmasın. Sahiplenelim. O nehrin altı ölülerle dolu lafını duymayalım. Gerçekten duymayalım. Çocuklarımız orada ölmesin.”
‘BEN DE ÇOCUKLARIM DA İŞKENCE GÖRDÜ, BASKIDAN KAÇTI ÇOCUKLARIMIZ’
“Faşizminden kaçtı bizim çocuklarımız, baskıdan kaçtı. Ben de politik bir anneyim. Ben de onun için buradayım. Onlarca yıla varan cezalar aldım. İşkenceler gördüm. Çocuklarım da gördü. Benim çocuklarım onurlu namuslu. Biz böyle büyüttük çocuklarımızı. Duyarlı insanlara sesleniyorum. Çipras madem sosyalistim diyor görsün, devrimciler burada neler yaşıyor görsün… Yalvarıyorum size, ben bir anneyim, eğer şu an ağlamıyorsam çocuğum için ağlamıyorum, yüreğimin acısını içime atıyorum. Lütfen anlayın bunu. İnsanlar baskıdan dolayı geliyor buraya. O duruma düşürenler kim? Onları sorgulayın. sizden talebim bu. Ne mal ne mülk istiyorum.”