Adam öyle bir öfkeli ki her gün sinirinden ne yapacağını şaşırıyor. Önüne konan anketler hiç iyi değil, her gün oyları eriyor. Kaybetme endişesi her yanını sarmış vaziyette, geceleri korkudan uykuyu unutalı birkaç yıl zaten oldu, artık hepten kafayı yemek üzere...
Kaybederse başına ne geleceğini herkesten iyi biliyor, bundan son birkaç aydır sağa sola deli danalar gibi saldırması…
Bir adamının da dediği gibi “Bir kaybederlerse millet bunları kazığa oturtur.” Tam 25 yıldır kanını emip kuruttukları büyük şehirler artık çantada keklik değil. En iyimser anketlerde bile birkaç puan gerideler. Endişeleri makas açıldıkça çalmaları gereken oy yüzdesinin büyümesi, anlayacağınız minareyi nasıl çuvala sokarız diye zorlanıyorlar.
Zorlandıkça çıldırıyor, çıldırdıkça daha bir asabileşiyor. Kazanmak için her şeyi seferber etmiş vaziyette, özellikle de satılmış medyasını ve içindeki çürümüş adamlarını.
Mansur Yavaş’ı ekarte etmek için olmadık iftiralara sarılırken Meral Akşener’i de davayla, tutuklamakla tehdit ediyor ama tehditler sökmeyince de ucunu kaçırdığı belki de kendisinin bile inandığı yalanlara tutunuyor.
İzmir’e suyu ben getirdim diyor, sanki adamlar daha önce deniz suyu içiyormuş gibi…
Hiç gelmemiş doğal gazı Şırnak’a getirmekle övünürken bir yandan da 1975’te açılmış Malatya Üniversitesini açmakla iftihar ediyor.
1987 yılında açılan Aydın Adnan Menderes Havaalanını kendisinin yaptığını söylerken hastanelerde kullanılan MR ve ultrason cihazlarını bile ilk defa onun devrinde kullandığımızı iddia ediyor.
1955 yılında kullanılmaya başlanan Mercedes otobüslerini ilk defa İstanbul’a kendisinin getirdiğini söyleyip reklamını yaptığı gerekçesiyle bir de Mercedes’ten komisyon bile istiyor.
Tüm bu yalanları söylerken de doğrunun hemen ortaya çıkacağından hiçbir endişesi yok çünkü artık ne doğruları gösterecek televizyon ne de gerçekleri yazacak gazete kaldı. Buna rağmen üç buçuk atıyor ve her gece korkudan titreme nöbetleri geçiriyor.
Durmadan mağdur olması ve bu sayede oy toplayabilmesi için yeni yalanlara ihtiyacı var. “Üstü çıplak 60-70 kişi başörtülü bacımın üstüne işedi.” ve “Camide içki içtiler.” yalanının kullanma tarihi geçince şimdi de “Ezanı ıslıkladılar.” yalanına sığınıyor.
Adamdaki yüz manda derisi, hiç kızarmıyor. Yanındaki yalaka avanelerinin de elbette ondan ayrı kalır yanı yok. Hep birden çemkirmeye başlıyorlar ama o da ne? Bu sefer işler istediği gibi gitmiyor. Bizzat kendi adamları, satılık kalemleri bile “Ortada ezanı protesto yok.” deyince apışıp kalıyor ama geri adım asla atmıyor belki de atamıyor.
Elbette bu arada hazır kıta bazı akmallar da hemen Taksim’e gönderilip etrafta bağıra çağıra bir tur attırılıyor ki ortam hazır olsun…
Zamanında mitinglerde ezanı geç okuttuğu, Cuma namazlarını bir saat beklettiği, kendi adamlarının okunan ezanda susmayıp mitinge devam ettiği ya da İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkmayıp sığır gibi oturdukları görüntüler etrafta dolaşıyor ama onda tık yok. Ezan tutmadı ama onda oyun bitmez, bekleyin, seçime kadar elbet vardır patronun yeni oyunları… Çok acil mağdur olması lazım çünkü keten helvanın yanması eli kulağında.
yilmazhepcakar@gmail.com