Bu pazar yapılacak yerel seçimlerden hala ümidi olanları gördükçe istemeden beni bir gülme alıyor. Birileri her şeye rağmen eşit şartlarda yarışacağını zannedip Akp’nin önünde seçimi kazanma rüyaları görüyor ki bence bu bir cehalet eseri değilse olsa olsa hayalperestlik.
Ev sahibi takımın, arkasına federasyon ve hakemleri de alıp üstelik sahaya 22 kişi çıkmasına, üstüne üstlük rakip takımdan tek bir seyircinin stada alınmayıp tribünlerin de ev sahibi takımı destekleyen eli silahlı fanatiklerle beraber polis ve askerler tarafından doldurulmasına rağmen rakip takım hala gol atabileceğini düşünüyor.
Ola ki golü atsa bile hakemlerin bir gerekçeyle saymayacağını, hatta kırmızı kartla en ufak bir temasta oyuncularının atılacağını, ceza sahası içinde düşen her ev sahibi takım oyuncusu için penaltı verileceğini, kaleci penaltıyı kurtarsa bile atışın gol olana kadar tekrar edileceğini bilmiyorlar. Bu demek değildir ki rakip takım hiç gol atmayacak. Elbette yiyecekleri 6-7 golün ardından belki bir tane atmalarına izin verirler, işte o da ancak züğürt tesellisi olur.
Hadi canım sende, bu kadar da olmaz diyenler için eğer izlemedilerse Erdoğan’ın son Atv haber röportajını izlemelerini öneririm. “Adam” açık açık söyledi, daha ne yapsın?
Ysk’yı uyardığını söyleyerek başladığı konuşmasında “Adayların GBT’lerine dört dörtlük bakılmıyor. Seçim akşamı iş bitip neticeler belli olduktan sonra içlerinde teröre yardım ve yataklık yapan falan varsa biz beklemeyiz. Savcılar hemen gereğini yapar. Milletin parasını çar çur edeceklere buralar teslim edilmeyecektir.” dedi.
Daha ne desin adam? Siz kazansanız bile size bir kulp takar oraları asla vermeyiz, diyor. Niyet de belli aslında, milletin parasını ancak ben ve benim adamlarım yiyebilir, başkası sakın yemeye kalkmasın, müsade etmem, diyor.
Madem sonuçlar şimdiden belli o zaman ne yapılmalıydı, diye soranlara da geçen yazımın bir devamı niteliğinde yine Jose Saramago’nun bir kitabından, “Görmek” romanından örnek vermeye çalışayım.
Adı bilinmeyen ülkenin adı bilinmeyen başkentinde seçim günü gelmiştir. Dışarıda öyle bir sağanak yağmur vardır ki kimse oy kullanmaya gidemez. Sandıkların kapanmasına az bir süre kala yağmur diner ve halk oy vermeye koşar. Seçim bitip oylar sayıldığında herkes şok içindedir çünkü oyların %70’i boş çıkmıştır.
Hükümet panik içinde sonucu yağmura verip bir hafta sonra güneşli bir günde oylamayı tekrar eder ama bu sefer sonuç daha vahimdir. Boş oy oranı bu sefer % 83’e çıkmıştır. Sağ, sol ve merkez partiler şok içindedir.
Panik içindeki hükümet yaşananların sebebini anlamak için halkın arasına ajanlar salar ama bir sonuç elde edemez. Sonunda bu durumun “hükümeti yıkmak için çalışan dış güçlerin bir oyunu” olduğuna karar verip sıkıyönetim ilan ederler.
Kışkırtıcı medya haberleri, sokaklarda gezen tanklar, eli silahlı askerler halkı hiç etkilemez, gündelik hayat olduğu gibi devam etmektedir. Sonunda başkan halkı yola getirmek için başkentin taşınacağını ve şehirde hiç polis ve asker bırakılmayacağını ilan eder, amaç halkı paniğe sevk etmek olsa da halk hiçbir tepki vermez.
Başkent taşınır ama şehir eskisinden bile daha güvenli hale gelmiştir. Hükümet şehirde bir kargaşa beklerken tam aksine şehirde tek bir suç bile işlenmemektedir. Bunun üzerine hükümet halkın kendisine ihtiyacı olduğunu hissettirmek için metroya bomba koyup patlatır ve 30-40 kişinin ölmesine sebep olur. (Bilmem bunu bir yerlerden hatırladınız mı?)
Bu saldırının faili olarak da ne kadar muhalif varsa tek tek yakalanıp sorgudan geçirilir. Yakalanan insanlardan “suçsuz olduklarını ispatlamaları” istenir. Devletin kendi halkını bombalayıp öldürmesi hükümetteki pek çok kişinin yapılanları sorgulamasına neden olur?
Saramago, romanında halkın oy vermekten başka hiçbir katılım sağlamadığı sahte demokrasi ile yönetilen ülkelerde, sisteme inancı kalmayan ama gözü açılmış bir toplumun tepkisini anlatır. Bu yüzden romanın adı “Görmek”tir.
İnşallah bizde de başta kendisini muhalefet zanneden akl-ı evveller olmak üzere halkımızın gözü açılır ve gerçek demokrasiye sahip çıkan nesiller elinde ülkemiz hak ettiği güzel günleri görür.
fsemih.yilmaz@gmail.com