“Yeni Zelanda ibadetteki kardeşlerimizi alçakça öldürenin hesabını sormazsa biz sormasını biliriz. Efendim yasalarında 15 yıldan fazla mahkumiyet yokmuş. Bu insan hayatı ne kadar ucuz ya. Yeni yasal düzenleme yap, bu tür katillere de hayat hakkı tanıma.”
Konuşmayı kimin yaptığını söylemeye gerek yok herhalde. “Bizans artıklarına Osmanlı tokadını indirin” başlıklı Kocaeli konuşmasından.
Şimdi söyleyen malum olsa da iğrenç bir şekilde katliamı sömürse de “Ne yani 50 kişinin katili en fazla 15 yıl mı ceza alacak?” diye sormadan edemiyorsunuz. Herhalde koskoca Cumhurbaşkanı bütün dünyanın takip ettiği bir olay ile ilgili böylesi teknik bir bilgiyi bir yerinden uyduracak değil! Kendisi eline kalem alıp bunu metne yazamayacağına göre konuşmayı hazırlayan adamlar özenle bulup yerleştirmişler.
Yine düşünüyorsunuz yahu bu kadar büyük bir vahşete imza atan katil böyle ceza alıyorsa Yeni Zelanda ne menem bir yer ki kim hangi suçtan ne kadar ceza alıyor?
Ufak bir araştırma yaptığınızda olayın pek de bizim dünya liderinin aktardığı gibi olmadığını görüyorsunuz. Tabii artık yalanlarına alışkın olduğumuz için en ufak bir şaşkınlık yaşamadan. Belki de Wikipedia’yı kapattıkları ve VPN kullanırsa kripto sanılacağı korkusu yaşadıkları için bu kadar fecaat hatalar yapıyor olabilirler. Ama biliyoruz ki kendi yasakladıkları siteleri ve hesapları gece gündüz takip ettikleri için bunun olma ihtimali pek yok.
Yeni Zelanda idam cezasını en son 1957’de uygulamış. 1961’de vatana ihanet hariç bütün suçlar için kaldırmış. 1989 yılında da bütün suçları kapsayacak şekilde idam cezasını kaldırılmış. Ülkedeki en ağır ceza müebbet hapis. Müebbet cezaları da olayın şekline göre şartlı salıverilmeye başvuru tarihleri düzenlenerek veriliyor. Ancak müebbet cezalarda 10 yılı doldurmadan şartlı tahliyeye başvurmak mümkün değil. Tahliye olanlar da elektronik kelepçeye mahkum ediliyor.
Yakın zamanda ülkede verilen en ağır hapis cezasını 2001 yılında bir soygun esnasında 3 kişiyi öldüren bir suç makinasına vermişler. Ömür boyu hapis cezası alan katil William Dwane Bell 30 yıl boyunca şartlı tahliyeye başvurma hakkından mahrum kalacak.
2014 yılında yine bir soygun esnasında 2 kişiyi öldüren ve bir kişiyi yaralayan katil Russell John Tully 24 yıl hapis cezası almış. Yine 2014 yılında bir kişiyi öldüren başka bir katil de 24 yıla mahkum olmuş.
Yeni Zelanda’da katilin ne kadar ceza alacağı birçok hukuk uzmanının görüşlerinin yer aldığı haberlere konu oldu. Haberlerden çıkan ortak sonuç katilin Yeni Zelanda tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir ceza alacağı. Ağırlıklı olarak, şartlı tahliyeden mahrum olarak ömür boyu hapis cezası alacağı tahmin ediliyor. Tartışma konusu olan tek şey olayın bir terör olayı olarak hakim tarafından kabul edilip edilemeyeceği. Her ne kadar başbakanları bunun bir terör olayı olduğunu söylese de hukuk açısından bunun bir terör olayı olması için başka kriterlerin gerektiği dile getiriliyor. Bizde patates üreticisinin, soğan tüccarının, kermese sarma saran ev hanımının, gazetecinin ya da kısaca bütün muhaliflerin terörist ilan edildiğinden dolayı bu tanım bizim için bir sakız olsa da hukukun olduğu ülkelerde bir kişiyi terörist olarak adlandırmak o kadar kolay değil. O sebeple Erdoğan’ın cemaate terör örgütü demesini rüşvetle iş yaptırdığı 3.dünya ülkeleri dışında kimse ciddiye almıyor. Yine bu sebeple artık Erdoğan ve adamları ellerinde her gidilen ülkeye göre değişen ambalajlarla dolaşmaya başladılar.
Girişte alıntılanan konuşmadaki en dehşet kısmı da tahmin edebileceğiniz gibi “Yeni Zelanda öldürenin hesabını sormazsa biz sormasını biliriz” kısmı. Ne demek bu? Gidip katilin işini mi biterecekler? Cezaevinde katili infaz mı ettirecek? Hadi diyelim dedikleri gibi katil komik bir ceza aldı, tetikçi mi gönderecek Türkiye! Konuşmalar bağlamından çıkarıldı diyen Fahrettin’in bunun için de mutlaka bir tavşanı vardır.
Yeni Zelanda hükümetinden bir temsilci bu tür laflar ve katliam görüntülerinin kendi vatandaşlarının güvenliğini riske ettiği gerekçesiyle acil olarak Türkiye’ye gelecek. Burdan kalkıp giden cumhurbaşkanı yardımcısı ile dışişleri bakanı demek ki pek kaale alınmamış. Mesajı muhataplarının direk kendisine vermek istiyorlar.
Bu tür boyundan büyük lafların şöyle sonuçları oluyor:
1-Herkes gülüyor. Çünkü Türkiye’de dizilerle kendinden geçen kitle dışında herkes Türkiye’nin ne kadar güçsüz olduğunu biliyor. Güç dediğin eşşek kadar uçakla iki adam taşımakla olmuyor çünkü.
2-Endişe ediyorlar. Çünkü bu tür sapık lafların başka sapıkları tahrik etmesi her zaman mümkün. Daha da ötesi Erdoğan’ın gizli kalmasını pek beceremediği yöntemlerle eli kanlı insanları beslediğini bilmeyen istihbarat örgütü kalmadı.
3-Önlem alıyorlar. Başta o ülkelerdeki yaşanan T.C. vatandaşları olmak üzere Türkiye ve Erdoğan ile ilintili her şey mercek altına alınıyor. Yani olan yine yurtdışında yaşanan vatandaşlara oluyor.
“Yeni Zelanda hesabını sormazsa biz sormasını biliriz” diyen bir liderin uluslararası sularda sivillerin içinde bulunduğu gemiyi basıp kendi vatandaşı 9 kişiyi öldüren kişiler için benzer şeyleri söylediği ya da yapmaya yeltendiğini hatırlayan var mı? Bırakın hesap sormayı bu kişiler hakkında açılmış davaları bile kapatacağını İsrail’e söz vermişti.
Şimdi ne olacak ben size söyleyeyim; Anzak törenleri için gelecek Avustralyalı ve Yeni Zelandalı konuklara tarihlerinde görülmemiş bir misafirperverliğe, yalakalığa ve izzet-i ikrama tanık olacağız. Tabii gelen olursa…TR724.COM