Elli yaş, hayatla yeniden yüzleşmek için erken mi ?
Geç mi ?
Bilmiyorum…
Önümüzdeki günler ne getirecek ?
Yahut ne götürecek ?
Hayata geç mi başladık ?
Hayır.
Bir şekilde hayattan umduğunu almış ve fakat yarın için umudu kalmamış insanlar mıyız ?
Yoksa ?
Umutlarımız, ümitlerimiz yeniden dirilip bizi geleceğe taşıyacak mı ? taşımayacak mı ?
Bilmiyorum…
Sevgili Avusturalya Zamân okurları derdimi sizlere açmak istiyorum, Allâh nasîb eder sizlerde benimle olursanız, düşüncelerimi sizlerle bu güzel mecrâdan paylaşmak istiyorum.
Bizler dünya için yaşamadık, dünyayı düşünmedik malımız, menâlimiz, evimiz, barkımız olsun, istemedik…
Gel gör ki, kader ellisinde tekrar dünya ile yüzleşmeye, dünya ile mindere çıkmaya-cedelleşmeye mecbur etti bizleri…
Beklemediğimiz bir şeydi bu…
Dünya, gaddâr-mekkâr bir kurt ! Biz ise bir kuzu sâfiyetinde, bilemiyorduk-beklemiyorduk…
Seksenlerde çocuk, doksanlarda gençliğin sarhoşuydum, o yıllarda güzelim ülkemizi terketmek zorunda kalanları anlayamadım.
Şimdi “Anadolu İnsanı’nın dönüp duran mâkus kaderini ve onları” yaşadıklarını aynen yaşayarak anlıyorum.
Etrafıma bakıyorum, iyi okullarda okumuş, iyi eğitim görmüş, bugüne kadar iyi şeyler yapmış, ortaya iyi şeyler koymuş, güzel bir topluluk…
Kardeşlerimiz…
Fakat her şeyi sıfırlanmış, her şeyi elinden alınmış, imân ve ümîdi hariç, hiçbir şeyi kalmamış…
Garîb.
“Müjdeler olsun o garîblere” kimelere hitaptı acaba ?
Çoğumuz itibariyle madden zayıf ve orta dereceli aile çocuklarıyız , anne ve babamızda yok, elimizde avucumuzda yok…
Bu insanlar, bugün tekrar-tamamen hayatla karşı karşıya, memleketlerinden çıkmışlar, bâzıları hicret ettikleri diyârı dahi terk etmişler yepyeni bir ufka “cebren” kanat açmışlar, göçmen kuşlar gibi, ama yıkılmamışlar.
Meşhûr sahâbinin hicret edip,aç kalmama adına, pazara inmek için, birilerine,
“- bana bir ip verin, pazarın yolunu gösterin” demesi, ömrünün dünya ile ikinci yüzleşmesi yada üçüncü yüzleşmesi miydi ?
Kaç yaşındaydı acaba ?
Aklıma Minyeli Abdullah filmindeki Minyeli’nin, hâkimin,
– neye güveniyorsun, sorusu karşısında
– ipime güveniyorum demesi geldi….
Benim ipim var mı?
İpimiz var mı ?
O kadar yiğitmiyim, acaba ?
İpine Güvenen insanlar icin yeniden pazara inmek, elli yaş için erken mi ? geç mi acaba ?
Her şey yabân,
Yer bakır, gök demir.
Olmazlar, nasıl olur acaba ?
Bu yaştan sonra dünya adına bir şey elde edilebilir mi ?
Çok zor.
Şimdi âileye bakmak lâzım, ayakta kalmak lâzım.
Bugüne kadar yaşamış oldukları standartların altına düşen hanımlar, çocuklar fark etseler de, fark etmeseler de büyük bir travma yaşayacaklar, yaşıyorlar.
İnsanlar kafalarında pizza mı dağıtsam, inşaatta mı çalışsam, acaba taksicilik mi yapsam ? gibi işleri alıp veriyorlar.
Garipsiniz, yol bilmiyor, iz bilmiyorsunuz, dil bilmiyorsunuz, elinizde hazır para yok, fakirsiniz.
Ne yapacaksınız en kısa zamanda yapmalısınız.
Bugüne kadar elinize bakan, bugüne kadar sizden birşeyler bekleyen insanlar, şimdi çalışmanın “ç” harfi ile karşı karşıya kalınca size ne diyecek ? Bütün bunları kaldırabilecekler mi ? kaldıramayacaklar mı ?
Duvarı nem yiğidi gam yıkar, yıkılacak mıyız ?
Nâmerdin büktügü dudak, dostun attığı gül ciğerimizi pâre pâre eder mi acaba ?
Hizmet ettinde ne geçti eline diyecekler.
Sanki dünyâlık için hizmet etmişiz gibi…
Nâdanlar bizi anlamadılar, yoksa biz mi kendimizi anlatamadık ?
Hazır mıyım ?
Ya siz bu imtihâna hazır mısınız ? Karşınıza daha büyük imtihânlar-problemler çıkabilir, Allâh korusun, hazır mısınız ?
Yorulmayacak, darılmayacaksınız, bunların hepsini birer birer yaşayabilirsiniz, yaşayacağız, Allâh yardımcınız-yardımcımız olsun.
Evet Allâh yardımcınız-yardımcımız olsun, herşeye rağmen ayakta duracaksınız-duracağız, yeniden kazmayı toprağın bağrına vurup yeniden âb-ı hayat çıkaracaksınız- çıkaracağız.
Abdurrahmân bin Avf (ra) hicrette ipini sırtına vurduğunda kırk yaşını henüz geçmiştir, hepimiz Rahmân’ın kullarıyız, hepimiz Abdurrahmânız.
Îmânımız-ümîdimiz kavi, inşâAllâh.
Kervanımız dağılsa, hânımız, hânümânımız yerle yeksân olsa da, yeniden kuracak, yeniden rûhumuzun ve gâye-i hayâlimizin heykelini dikeceğiz.
Herşeye rağmen yine hizmet edeceğiz.
Darılmayacak,
Dağılmayacak,
Yorulmayacak,
Dönmeyeceğiz…
Biiznillâh.