AKP ve MHP yerel seçimde İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin gibi büyükşehirleri kaybetti.
Hazmedemiyorlar. Özellikle de İstanbul’u. Sebep bir değil bin…
İktidar kağıt üzerinde sadece 7 il kaybedilmiş görünüyor. 2004 seçimlerine göre de oyları toplamda yüzde 2 azalmış durumda… Ama sonuç bir hezimet!
MİLLET ‘SİYASET MÜHENDİSİ’ GİBİ…
Türk seçmeni, zaman zaman durup ‘siyaset mühendisleri’nin güç ve kuvvet ile yapamadığını sandıkta yapıyor.
2002’de AKP’yi yüzde 38 ile tek başına iktidara taşıyıp, diğer partileri kıl payı baraj altı bırakması gibi…
2019 yerel seçimleri de böyle. Az bir oy kayması çok dengeleri değiştirdi.
AKP’NİN YENİLGİYİ HAZMEDEMEME SEBEPLERİ
İşte AKP’nin gerçekte kaybettikleri ve hazımsızlığının bazı sebepleri;
Birincisi, AKP halk desteğini kaybetti. ‘Yenilmez armada’ algısı yıkıldı. Muhalefet doğru adaylar ve doğru ittifaklarla kazanabileceğini gördü. Kendisine güven geldi…
İkincisi, İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Antalya, Mersin, Eskişehir gibi büyük şehirleri kaybetmek AKP’nin elinden halkı aldı…
BBC’nin yaptığı analiz habere göre; AKP’nin kazandığı 39 şehirde yöneteceği toplam seçmen oranı yüzde 31.99’a düştü…
Buna karşılık CHP’nin kazandığı 21 şehirde yöneteceği toplam seçmen oranı yüzde 39.68…
AKP’nin ortağı MHP toplamda yüzde 4.5’u yönetirken, HDP de yüzde 5.39’u yönetecek…
Rakamlar, nereden bakarsanız bakın açık ve net şekilde AKP ve Cumhur İttifakı’nın başarısız olduğunu ortaya koyuyor. Kaybettiler…
CHP ve Millet İttfiakı’nın başarısını artırması, artık kazandığı belediyelerde gösterecekleri performansa bağlı…
Üçüncüsü, AKP’nin CHP’ye kaybettiği İstanbul, Ankara, Antalya, Adana ve Mersin’in toplam bütçesi 42 milyar TL. Yani sadece yöneteceği seçmen kitlesi azalmıyor, aynı zamanda yerel yönetimlerde yönetecekleri bütçe de azalıyor…
AKP’nin belediyeleri, ‘arpalık’ gibi kullandığı gayrı resmi ‘para havuzları’ oluşturduğu ve bu kayıt dışı paraları seçim desteğini artırmak için kullandığı herkesin malumu.
DW’ye göre, 23.8 milyar TL olan İstanbul’un bütçesine İETT ve İSKİ de eklendiğinde, bütçesi 35 milyar TL’yi aşıyor ve TÜPRAŞ’tan sonra ‘’Türkiye’nin en büyük ikinci sanayi şirketi’’ haline geliyor…
Sadece İstanbul’dan, bir yılda ‘yandaş vakıflara’ aktarılan paranın 1 milyar TL’yi bulduğu, isim isim ve ödenen paralarla açıklandı. Bir de ‘bankamatik’ memurlarından bahsediliyor ki, bu konuda kesin rakam verebilen yok…
Yine, belediye ve iştiraklerinden ‘yandaş medya’ya yapılan destek alımları ve destek reklamları da kesilmiş olacak…
AKP’nin belediyeleri seçim ‘arpalığı’ gibi kullandığı, en son ‘Tanzim Satış’ noktalarıyla da kendisini göstermişti. Garip şekilde, ‘’karne ile kuyrukta satış’’ İstanbul ve Ankara’da bu algı operasyonu ters tepti.
Yine AKP’nin meydan mitingleri, belediyelerin imkanları ve toplu taşıma araçlarıyla teşvik ediliyordu. Bu da son bulacak.
AKP’nin parti teşkilatı referansıyla torpille kadro atamaları da azalacak…
Başka bir deyişle, muhalefet hem daha büyük bir seçmen kitlesini yönetecek hem de AKP’nin gayrı resmi kaynaklarını keserek önümüzdeki seçimlere daha eşit koşullarda girebilme şansına erişecek…
AKP İÇİN SONUN BAŞLANGICI…
Hassaten İstanbul ve Ankara’yı kaybetmenin psikolojik etkileri de mevcut.
AKP lideri Erdoğan’ın siyaset basamaklarında yükselişi İstanbul seçimi ile olmuştu. 25 yıldır İstanbul’u ‘milli görüş’ geleneği yönetiyordu.
Erdoğan’ın son gün 8 miting yaptığı İstanbul’un, ’son başbakan’ ve TBMM Başkanı Binali Yıldırım aday olmasına rağmen kaybedilmesi, sembolik bir yıkımdır.
Aynı şekilde, İstanbul da 25 yıldır ‘milli görüş’ geleneğinin elindeydi. Başkenti kaybetmek AKP için ikinci bir yıkımdır.
AKP için alınan yenilgi, iktidarının bittiği anlamına gelmez ama sonun başlangıcının işaretidir…
MIZMIZLANDIKÇA YENİLGİYİ BÜYÜTÜYORLAR
AKP için İstanbul sonuçlarını daha da yıkım haline getiren unsur, 1 Nisan 2016’dan bu yana ortaya koydukları ‘mızmızcı’ tavırdır.
Önce, AA vasıtasıyla Binali Yıldırım’ı kazandı göstermeye çalıştılar. Yıldırım da ‘kazandım’ açıklaması yaparak, ‘‘Atı alan Üsküdar’ı geçti…’’ denemesi yaptı.
Ancak CHP’nin ıslak imzalı tutanakları topladıklarını ve kendilerinin de verileri girdiklerini, önde olduklarını açıklaması üzerine 8 saat, CHP tüm verileri girene kadar beklediler…
Kaybettikleri YSK verileri ile de ortaya çıkınca bu kez de, farklı yollarla çamura yatma seçenekleri aramaya başladılar.
İlçelerde sonuçlara itiraz ettiler, olmadı.
İptal oyları yeniden saydırdılar, olmadı.
Sondaj yapıp 51 sandığa itiraz ettiler, olmadı.
Utanmadılar, seçime ‘şaibe’ karıştı, ‘FETÖ yaptı’ dediler… Kimse yutmadı.
Halen ‘olağanüstü itiraz’ gibi ‘iptal ettirme’ çabalarını sürdürüyorlar.
Kendi atadıkları sandık başkanlarını, müşahitleri ve hatta YSK üyelerini suçlamaya başladılar.
Seçimden önce itiraz ettikleri, ‘hayali seçmen’ gerekçesine bile sığınabilmek için Büyükçekmece’de evlere hukuksuzca polis gönderdiler…
CHP’nin sandık sonuç tutanaklarının ıslak imzalı kopyasını toplamış olması ve İl ve İlçe Seçim Merklezleri’nde nöbet tutması tüm oyunlarını bozdu.
AKP, bu tavrı ile yıllardır kutsadığı ‘sandık ve milli irade’ye aslında saygısı olmadığını tüm dünyaya gösterdi.
Sandıkta kaybetmeleri halinde saygı göstermeyeceklerini ortaya koydu.
İSTANBUL İPTAL OLURSA, HEZİMET FELAKETE DÖNÜŞÜR
AKP, İstanbul’da kaybetti. Hezimet yaşadı.
Ancak seçimi iptal ettirirse, ‘felaket’i yaşayacak.
Bu hukukun üstünlüğünü yok eden, yargı, yasama ve yürütme arasında kuvvetler ayrılığını kaldıran, hesap verme ve şeffaflığı, özgürlükleri bitiren AKP’nin, ’demokrasinin tabutuna son çivi’yi çakması demektir.
‘’Seçimle gelip, seçimle gitmek’’ demokrasi de meşruiyetin tek kaynağıdır.
AKP, seçimi iptal ettirirse, meşruiyeti sorgulanır hale gelecektir ve Türkiye az gelişmiş demokrasi liginden ‘otoriter’ veya ‘totaliter’ Tek Adam rejimi ligine düşecektir.
Bu lig değişikliğinin, siyasi sonuçları kadar ekonomik sonuçları da yıkıcı olacaktır.
MUHALEFET, PROTESTO EDECEĞİNİ AÇIKLAMALI
İstanbul’da seçimlerin, YSK eliyle bile olsa hukuk dışı şekilde iptal edilmesi halinde, muhalefetin stratejisini şimdiden açıklaması gerekir.
7 Haziran’da kazanılan genel seçimlerin 4 ay oyalanarak 3 Kasım’da tekrarlanması ile kaybeden muhalefet, sahada kazandığı her seçimi masada kaybetmekten vazgeçmelidir.
Muhalefet, ‘’demokrasinin tabutuna son çivi çakıldığında’’ seçime girmesi halinde, yüzde yüz kazanacak bile olsa, AKP’nin hukuksuzluğuna meşruiyet sağlayan bir konuma düşecektir.
Nasıl 15 Temmuz sonrası verilen destek ve ‘’FETÖ sakızını çiğnemesi’’ Tek Adam rejimine geçiş için istismar aracı yapıldıysa, bu kararı meşrulaştırmak da ‘demokrasi’ dışılığa bir araç haline gelecektir…
***
31 Mart Yerel Seçimleri, beklenenin ötesinde bir etki dalgası oluşturdu ve daha da oluşturacak gibi…
Milletin ‘siyaset mühendisliği’ AKP’yi panikletmiş durumda… Panikle daha büyük hatalar yapıp yapmayacağını ve muhalefetin aklı selimle hareket edip etmeyeceğini bekleyip göreceğiz…