Seçimlerin üzerinden şu an itibariyle 5 gün geçmesine rağmen hala başta İstanbul ve Ankara olmak üzere sonuçların netliğe kavuşturulamadığı pek çok yer mevcut.
Son yazımda da belirttiğim gibi Akp özellikle İstanbul ve Ankara’yı kaybetmemek adına her türlü katakulliyi yapacağa benziyor. Seçim akşamı AA’nın seçim sonuçlarını manipüle ederek başladığı, sonra İmamoğlu’nun öne geçmesiyle veri akışını durdurduğu “ketenpere sarmalı” hala değişik taktiklerle devam etmekte.
“Bu saatten sonra bir şey yapamazlar.” diyenler varsa benim cevabım bekleyin ve kesin konuşmayın, olur. Belki gerçekten sonuçları değiştiremeyip İstanbul ve Ankara’yı kaybedecekler ama kazanmak için sonuna kadar gideceklerine de emin olabilirsiniz.
Sonuçlar açısından beni en çok şaşırtan İstanbul ve Ankara’yı CHP’nin kazanması değil (Bu bile hala net değil.) Akp’nin seçimi kazanmak için gereken oranda oy çalamayıp yaptığı seçim hilelerinin yetersiz kalması oldu. Her türlü hırsızlık işinde bu kadar profesyonelleşmiş bir ekibin nasıl böyle bir tufaya geldiğini hala anlamış değilim.
Benim için bir diğer sürpriz ise gecenin geç saatlerinde YSK başkanının yaptığı “Ekrem İmamoğlu önde gözüküyor.” açıklaması oldu. Hele bir de arkasından AA’ya fırça atması ise tam bir şok niteliğindeydi.
Tuvalete bile saraydan izin almadan gidemeyen bu mübtezellerin “yürek yemiş” gibi böyle beklenmedik açıklamalar yapmalarını yadırgayanlar daha sonra Perinçek’in seçim değerlendirmelerini duyunca kayıp parçaları birleştirmiş oldular.
Perinçek, Türkiye’nin çalkantılı bir döneme girdiğini söyleyerek “Ülkede hükümet ve iktidar sorunu var. Artık Akp Türkiye’yi tek başına yönetemez.” dedi.
Her ne kadar 3-4 gün sonra söylediklerini biraz kıvırsa da bence Perinçek denen bu omurgasızın sözlerini yabana atmamak lazım.
Ergenekonla işbirliği yaparak hırsızlıklarını örtüp karşılığında “Hizmet hareketi”ni bitirme sözü vererek iktidarda kalmaya çalışan Erdoğan’ın darbeci ve karanlık Ergenekonla ittifakında zaten var olan çatlaklardan suların sızmaya başladığı aşikar artık.
Ergenekon benzeri yapılar asla tek ata oynamazlar. Her zaman ellerinde oyuncak ettikleri kuklaların son kullanma tarihleri gelmeden tedbirlerini alırlar. Önümüzde ülkeyi bekleyen ciddi bir ekonomik kriz ve onun sonuçlarının doğuracağı “halkın memnuniyetsizliği ve sosyal patlama” ihtimaline karşı seçim sonuçlarıyla Erdoğan’a ikazda bulundular. Gerçek patronun kim olduğunu kuklaya çevirdikleri Erdoğan’a iyice hissettirdiler.
Tüm bunların yanında İstanbul ve Ankara kaybedilse de Erdoğan’ın elinde hala oynamadığı kozlar bulunuyor. Başkanlık sistemi sayesinde neredeyse ülkede işleyen her türlü mekanizmanın doğrudan ya da bir şekilde Erdoğan’a bağlandığını unutmamak lazım.
Milyarlarca borç yükü altında ezilen belediyelerin en büyük umut kaynağı olan İller Bankası, başında damadın bulunduğu Hazineye bağlı. Buradan kesilecek kredi ve ödenek muslukları bile belediyelere havlu attırmaya yeter nitelikte.
Erdoğan boşuna “Maaş bile ödeyemeyecekler, tüm borçları elimizde kayıtlı.” diye tehdit etmedi. Kuvvetle muhtemel İstanbul ve Ankara’yı kaybetme durumunda elinden giden tüm belediyelere kan kusturacağına emin olabilirsiniz.
İlçe belediyelerine bile milyonlarca lira ödenek aktarılırken geçen yıl İzmir’e sadece 30 bin TL ayrılması bunun en güzel örneği.
Seçim öncesi Tunç Soyer’in “Kaynak için Cumhurbaşkanımızın kapısını çalacağız.” açıklamaları ve Ekrem İmamoğlu’nun Erdoğan’ı ziyareti hep bunların çok iyi bilindiğinin işaretleri.
Ekonomik kuşatmanın yanında özellikle İl Belediye Meclislerinde, Büyükşehir belediye başkanlığını kaybetse bile Akp-Mhp ittifakının çoğunluğa sahip olması yapılacak her türlü faaliyetin sabote edilmesine imkan sağladığı gibi adeta belediye başkanlarının başında demoklesin kılıcı gibi sallandırılacak.
HDP’nin kayyum elinden geri aldığı belediyelere tekrar hukuksuzca el konulmasının ise çok uzakta olmadığına emin olabilirsiniz. HDP’nin batıdaki büyük şehirlerde aday çıkarmayıp gayrıresmi olarak Millet İttifakını destekleyerek Akp-Mhp ittifakına vurduğu ağır darbeyi Erdoğan’ın hazmedeceğini hiç zannetmiyorum. “Seni başkan seçtirmeyeceğiz.” diyen Demirtaş’ın başına gelenler ortada!
Unutmamak gerekir ki AKP-MHP ittifakının hala oy oranı %50’nin üstünde, geçen seçimle kıyasla oy kaybı sadece %2 ve önümüzdeki 4,5 yıl boyunca seçim yok. Zaten muhalefetin de erken seçim gibi bir niyeti yok.
25 yıl sonra Ankara ve İstanbul’un el değiştirmesi (bir son dakika hilesi olmazsa) muhalefet için büyük bir moral kaynağı olsa da unutmayalım ki tek çiçekle bahar gelmez. Ülkenin önünde daha çok zor yıllar var ama yine de kış ortasında yaşanan bir iki günlük bahar havası bile insanın içini ısıtmaya yetiyor.
fsemih.yilmaz@gmail.com