Amerika’da birkaç ziyaretimiz olmuştu. Warisüddin Muhammed adına yapılmış bir mescide gitmiştik.
İmam ve idarecileriyle tanıştık. Burasının yeri Muhammed Ali Clay almış ve inşaatına destek vermiş, güzel, temiz hoş bir yer olmuş. İmam Vezir Ali, hutbede çok güzel şeyler anlattı. Dört yüz sene mağduriyet çekip ezildikleri için, mazlumların yanında olduklarını, zulüm ve gadrin defedilmesi için ellerinden geleni yapmaya huzur olduklarını ifade etti.
Cuma namazından sonra oturup sohbet ettik. Onların yaşlılarından İmam Fahmee Al-Ugdah nasıl Müslüman olduğunu şöyle anlattı: “Vietnam’da askerlik yaparken Amleom X’in hayatını anlatan kitabı okudum ve Müslüman olmaya karar verdim. Sonra şehadet getirip Müslüman oldum. Warisüddin Muhammed bir gün sohbet ediyordu. Peygamber Efendimizden bahsetmeye başladı ve çok ağladı. ‘Sanki elimizi uzatsak Ona (S.A.S.) dokunacağız!.. Zaten Ona (S.A.S.) karşı öyle bir hissiyatımız yoksa, biz nasıl kendimize Müslüman diyebiliriz ki?’ dedi. Onun bu sözleri bana çok tesir etti…”
İmam Faruk, Warisüddin Muhammed Mescidinin para büyüklüğündeki bir hatırasını hediye etti. Bir tarafında “Bismillahirrahmanirrahim” yazılı öbür tarafında Mescidin kabartması var… Warisüddin Muhammed mescidin mimari olarak Gineli Müslümanların mescidleri şeklinde olmasını arzu etmiş. Onlar da öyle yapmışlar. İmam Faruk ile daha önceden tanışmıştık. “Ben 1971 senesinde askerliğimi Amerikan ordusunda Frankfurt’ta nükleer başlıklı silahlar bölümünde yapmıştım. 1972’de Amerika’ya döndüm. İslamiyeti tanıyıp Müslüman oldum. 1975’ten itibaren İmam Warisüddin Muhammed’den ayrılmadım.” demişti…
Mühtedilerden Betûl abla ile de tanıştık. İslamiyete geçişini şöyle anlattı: “Ben 16 yaşımda iken herşeyin farkında idim. Çok kitap okuyordum. Bizleri Afrika’dan köle tüccarları getirirken aslında yine bizimkilerin çok ucuza bizleri sattıklarını öğrenmiş ve buralarda çektiklerimizi de kitaplardan okumuş belgesellerden seyretmiş üzülmüştüm. Zaten, biz Hıristiyan Afrikanlara da Mukaddes Kitaptan şu bölümleri aktararak tâ baştan itibaren hep sizin kaderiniz böyle imiş diye telkin etmişler ve Tevrat’ın Yaratılış Bölümündeki, 24-27 âyetlerini göstermişler: ‘Nuh ayılınca küçük oğlunun ne yaptığını anlayarak şöyle dedi: -Kenan’a lânet olsun, köleler kölesi olsun kardeşlerine. Övgüler olsun Sam’ın Tanrısı Rabb’e. Kenan Sam’a kul olsun. Tanrı Yafet’e bolluk versin, Sam’ın çadırlarında yaşasın, Kenan Yafet’e kul olsun…’ Askerlik de yaptım. Bilgisayarcı idim. Tabii askeri yönden bilgisayarla silahların bombaların nasıl yönlendirildiğini biliyordum… Neyse bende bir Müslüman düşmanlığı vardı. Çünkü onları insanlık için çok tehlikeli görüyordum. Onlarla mücadele etmek istiyordum. Planımı yaptım önce İsrail’e gideceğim, oradan İslam ülkelerini dolaşacağım… Ama önce İslamiyet hakkında bir bilgim olmalı diye düşündüm. Para verip kitap almak da istemiyordum. Çünkü vereceğim para kurşun olarak bize döner diyordum. Onun için üniversiteden parasız bir broşür aldım. İslamiyeti anlatan bu broşürü bir akşam okuyunca bana ters gelen hiçbir şey görmedim, çok da hoşuma gitti. O gece Müslüman olmaya karar verdim… Algı operasyonları farkına varmadan beni hiç bilmediğim bir konuda zihnimi kirletmiş ve azılı bir düşman yapmıştı. Sonra Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nur Külliyatını ve Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Pırlanta Serisini okuyunca hem İslamiyet hakkında ufkum açıldı hem de Hizmet Hareketini tanımış, sevmiş ve bir mensubu haline gelmiş oldum. Dünyam değişti, güzelleşti; yepyeni ve çok güzel dostlar ve kardeşler edindim. Hayatımdan memnunum, kardeşlerimle hizmet ediyor, hayatımdan lezzet alıyorum. İnşaallah âhiretim de güzel olur.”
Cenab-ı Hak hepimize hüsn-i hâtime nasip eylesin. Âmin…