Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 10 Nisan’da utanç verici bir hukuksuz karara imza attı.Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevlerinden uzaklaştırılan 4 adaya en yüksek oyu almalarına rağmen belediye başkanlığı mazbatası verilmeyeceğini açıkladı.
Diyarbakır Bağlar Belediye Başkanlığı seçiminde en yüksek oyu alan HDP’li Zeyyat Ceylan, Van Tuşba’da HDP’li Yılmaz Berki, Edremit’te HDP’li Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve Çaldıran’da Leyla Atsak’ın KHK ile ihraç edildikleri için, ikinci sırada oy alan AKP’li adaylara başkanlık görevi YSK tarafından verildi.
Diyarbakır Bağlar’da seçildiği halde görev yapması engellenen HDP’li aday Ceylan yüzde 70, koltuğun kendisine armağan edildiği AKP’li aday Hüseyin Beyoğlu yüzde 25 oy almıştı…
YSK ÜÇ NEDENLE HATA YAPTI?
Bu karar keyfi bir KHK ile başlayan insan hakları ihlallerinin son halkasıdır. İşte nedenleri;
Birincisi, YSK daha önce KHK ile ihraç edildiği halde Prof. İbrahim Kaboğlu, Prof. Cihangir İslam ve Prof. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekili seçilmelerine onay vermiştir. Bu konuda yapılan itirazları da reddetmiştir. Şimdi, TBMM’de görev yapabilir belediye yapamaz demek, abesle iştigaldir, hukuken butlandır.
İkincisi, belediye başkanları adaylık için başvurduklarında, seçilme şartlarına haiz değillerse YSK tarafından başvurularının reddi gerekiyordu. YSK, bunu yapmadığı, milletin iradesi sandığa yansıdıktan sonra da yapamaz. Yüzde 70 oy alan HDP adayının hakkını elinden alıp yüzde 25 oy alan AKP’li adaya vermek siyasi mühendislik değil siyasi gasptır… YSK, bu hukuksuz ve çifte standart uygulamasına illa inat edecekse, en azından seçmen iradesine saygı gösterip, seçimi yenilemeliydi…
Üçüncüsü, seçme ve seçilme her Türkiye vatandaşı için eşit bir haktır. Seçilmeye engel hususlar kanunla belirlenmiştir. Bir kimsenin kesinleşmiş bir yılı aşkın cezası var ise, ancak seçilemez. KHK’lar ise, yargı kararı değildir, idari bir tasarruftur. Fişlemelere dayalı, iftira ve işkenceyle alınan itiraflarla şekillenmiş bir istihbari listenin, iktidar tarafından ‘delil’ muamelesi görmesidir. Ne var ki bu hukuku bir delil değildir. Keyfidir. İktidar, KHK ile ihraç edip, yargı ile itiraz yolunu kapatıp, komisyon ile oyalayarak uluslararası hukukun da devreye girmesini engellemeye çalışmakta ve suç üstüne suç işlemektedir.
Hal böyleyken, YSK’nın TBMM’ye seçilen KHK ile ihraç edilen isimler için verdiği karar doğru ve hukuki, belediye başkanlığına seçilen HDP’li adaylar için verdiği aday olabilirler kararı doğru ve hukuki, seçildikten sonra haklarının ellerimden alınması insan hakkı gaspı ve milli iradeye saygısızlıktır…
1990’LARA DÖNNÜŞ YAŞANIYOR
Seçimden önce HDP Cumhurbaşkanı tarafından ‘terör örgütünün uzantısı’ olmakla suçlandığı için, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ‘onlara görev vermeyeceğiz’ diye tehdit ettiği için, HDP’nin seçilmiş vekilleri ve seçilmiş belediye başkanları keyfi olarak hapsedildiği için, muhalefet bu karara yeterince tepki vermemiştir. Vermeyerek büyük hata etmiştir.
Demokrasiye ve sandığa İstanbul’da sahip çıkmak ne kadar öneliyse, Diyarbakır’da Van’da da sahip çıkmak o kadar önemlidir.
Osman Kavala ve Eren Erdem’in, Cumhuriyet yazarları ve Gezicilerin, Cemaat mensubu olduğu için haksız yere hapse atılanların haklarını savunmak ne kadar kutsal ve insanlık göreviyse, haksız yere Demirtaş ve tutuklu HDP’li vekillerin, HDP’den seçilmiş ama hakları gasp edilmiş belediye başkanlarının hakkını savunmak bir o kadar insanlık ve demokrasi görevidir…
Aynı düşüncede olmadığımız için çifte standarda müsamaha göstermek, demokrasiyi hukukun üstünlüğünden uzak belirli kesimlerin istismar ve insan hakları gaspına sütre yapmasına izin vermek olur. Bu insanlık suçunun bizleri de parçası haline getirir.
Geçmişte hatalar yapılmış olması, bugün de benzer hatalara müsamaha göstermek ve tekrarına destek olmak için mazeret olamaz.
AKP uygulamaları ve YSK kararlarıyla, Türkiye’yi demokratik olarak ileri götürmüyor, 1990’ların başında olduğu gibi, DEP vekillerinin tutuklanması ve kapatılması, aidiyet duygusunu zedeliyor ve toplumsal barış ve huzura giden yolu dinamitliyor…
Türkiye, ‘derin devlet’ dönemi uygulamalarına geri dönerek, hukuksuzluk ve hak ihlalleri ile ileri gidemez. Olsa olsa, aynı kısırdöngüleri ve acıları katmerli şekilde yeniden yaşar…
Milli irade ile seçilen başkanların yerlerine atanan kayyımların neler yaptığını, Diyarbakır’da gördük. Olağanüstü Afet Kanunu’na dayanarak, kendilerine ihaleye çıkmadan ‘mini saray’ yaptırmışlar.
Görev süresi hukuksuz şekilde bir yıl uzatılan YSK, KHK’lı seçilmiş başkanlar için verdiği kararla açık bir hukuksuzluğa imza atmıştır.
AKP’DEN YENİ TALEP: KHK’LILAR OY DA KULLANAMAZ
KHK’lıların siyasal haklarının gaspı konusunu kapatmadan önce gündeme damga vuran iki açıklamaya daha değinmekte fayda var.
Birincisi, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’a ait.
‘Hukukçu’ Yavuz, İstanbul’da seçimlerin iptali için yaptıkları başvuruyu değerlendirirken şöyle dedi:
‘’KHK ile ihraç edilmiş birisinin kamu hizmeti dahi görmesi engelli olan hatta ve hatta KHK ile ihraç edildiği için mazbatası iptal edilenler var. Ben burada bir tartışma daha başlatayım o da 298 sayılı yasanın 8. maddesi ‘kamu hizmetinden yasaklı olanlar seçme hakkına da sahip değillerdir’ diyor kanun. Biz şimdilik böyle bir iddiada bulunmadık bunu da oturup düşünmekte fayda var. YSK’nın bu yönüyle de düşünmekte fayda var.” dedi
Nasıl ama?
Önce hukuksuz şekilde KHK ile insanları kamudan ihraç et. Hapse at. İş bulmalarını engelle. Açlığa mahkum et. Seyahat haklarını elinden al. Yokluğa mahkum et. Sonra da çık, ‘’KHK ile kamu hizmetinden mahrumlar, seçilme hakları yoksa seçme hakları da yok’’ diye konuş.
‘’Dilin kemiği yok..’’, ‘’Ağzı torba değil ki büzesin…’’ diyor atalarımız. Zulmediyorlar… Zulme ettikleri insanların ‘mazohist’ (kendilerine acı çektirilmesinden zevk alan) değillerse, kendilerine oy vermeyeceklerini biliyorlar. Böylece hukuksuz uygulamalarına ve kitlesel insan hakları kıyımlarına tepkilerin sandığa yansımasının da önüne geçmeye çalışıyorlar. Yüzsüzlükte sınır tanımayan vicdan yoksunu bir anlayış!
KHK ile keyfi ihraç etmek, kesinleşmiş yargı kararı değildir. Nitekim, mahkemeye başvurup görevine dönen binlerce KHK’lı var ve on binlercesi de başvurularının bağımsız olmasa da bir komisyon da değerlendirilmesini bekliyor. YSK, HDP’li seçilen belediye başkanlarıyla ile ilgili verdiği kararla bir kaosun kapısını açmıştır.
’’KHK’LILAR OY VERDİ, SEÇİMLER İPTAL OLMALI’’
İkincisi, AKP Genel Başkan Yardımcısı Yavuz’un sözlerinin ne anlama geldiğini iktidara yakınlığıyla bilinen AKİT gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Ali Hasan Karahasanoğlu’na ait. Son yazısında şöyle diyor;
“O KHK’lıların büyük çoğunluğu, İstanbul’dadır… Şimdi onların içinden oy kullananlar, YSK tarafından tespit edilecektir. KHK ile ihraç edilenlerin toplamı, 13.726’dan bir fazla ise… Seçim iptal edilecektir” dedi.
YSK’nın kararı ‘adil’ ve ‘doğru’ ise, Yavuz ve Karahasanoğlu’nun çıkışları da dikkate değer…
Seçilme hakkı olmayan, seçme hakkına da sahip değilse, seçimin sadece İstanbul’da değil, tüm Türkiye’de iptal edilmesi gerekir.
1 oy farkla belediye başkanı seçinilen yerler var. KHK’lıların kime oy verdiğini bilemezsiniz…
O halde, tüm Türkiye’de seçim iptal olmalı. Dahası da var. KHK’lıların TBMM’ye seçildiği ve KHK’lıların oy kullandığı 2018 Genel Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri de, 2017 ‘Tek adam rejimi’ referandumu da ‘sakıt’ olur, geçersiz olur ve düşer. Yenilenmeleri gerekir…
Kazandıkları zaman, işlerine geldiğinde KHK’lılar oy kullanabilir. Kaybedince, işlerine gelmediğinde de oy kullanamaz ise, sonuç işte böyle sistemi mefluç eder, felç eder. YSK, iktidarın baskısı ile hukuksuz bir karar vererek, sistemi tıkamıştır.
KHK’LILARI FIRINLAR DA YAKACAK MISINIZ?
Son olarak, KHK mağdurlarının durumu giderek vahim almaktadır. Sadece kamu hizmeti veremediklerine, seçme ve seçilme hakları olmadığına göre, yakında ‘kamusal hizmetlerden’ de mahrum bırakılırlarsa şaşırmam!
Utanmasalar, fırsat bulsalar, günahlarının üstünü örtmek için, hatalarıyla yüzleşmemek için Hitler’in Yahudileri fırınlarda yaktığı gibi, fırınlarda yakacaklar…
Türkiye için hukukun üstünlüğüne ve ileri demokrasiye dönmekten başka çıkış kapısı yok.
İktidar, ‘güç sarhoşluğu’ için kitlesel insan hakları kıyımlarıyla bir hukuksuzluk sarmalında ilerliyor. Çamurda kurtulmak için çırpınan ve çırpındıkça batan birinden farkları yok.
Yüzbinleri aşkın KHK’lı mağdurun ahları, iktidarı hukuksuzluk sarmalında bir uçuruma doğru sürüklüyor.