‘Tek adam’ rejimlerinin ömrü dünya örneklerine göre 20 ila 30 arasında değişiyor. İstisnai olarak 40 yıla çıkanlar da var…
Tek adamların siyasi ömrünü belirleyen şey, ülkelerin demokrasi kültürleri, eğitim durumları, ekonomik durumları, adillik oranları, ülke içinde etnik veya dini sorunlar, ve dış ülkelerle ilişkileridir.
Bir alanda başarılı ve çok güçlü görünseler bile bu sizi aldatmasın!
Sonu mutlu biten tek bir ‘tek adam rejimi’ yoktur.
Tarih boyunca hayırla yad edilen tek bir ‘tek adam’ bile yoktur…
Hiçbir tek adam rejimi, ülkesine huzur ve refah getirmemiştir.
Aksine, hepsi zamanla fakirleştirmiş, ülkesini geriletmiş, halkını bölmüş, geriye tedavisi onlarca yıl sürecek derin yapısal sorusal bırakmıştır.
İsim isim zikretmeye gerek yok aslında… Türk halkının yakından tanıdığı, yakın zamanda şahit olduğu Esed, Saddam, Mübarek, Kaddafi ve son olarak Ömer Beşir’in yaşadıkları ve yaşattıkları ortada…
***
‘Tek adam’ rejimlerinin ömrünün 20-30 yıl olmasını, ‘kayıp nesil’ diye açıklamak mümkün!
‘Tek adam’lar çoğunlukla hitabeti güçlü, kitleleri yönlendiren, karizmatik ve pragmatik kişilikler.
Medya ve algı operasyonlarıyla, bir nesli adeta ‘efsunluyorlar’. Düşünce sistematiğini yalan ve propaganda ile mefluç ediyorlar.
Birbirine yüzde yüz zıt bile konuşsalar alkışlanıyorlar. Yalanları gerçek kabul ediliyor. Zülümleri adalet sanılıyor.
Toplumsal çatlakları çok iyi kullanıyorlar. Bir gruba insan hakları kıyımı yaparken, onunla aynı düşünen kitleler de seyirci kalıyor. Parça parça, yıldırım hızıyla kitlesel kıyım yapıyorlar…
Kendinden güçlülere her türlü tavizi verirler.
Koltukları, kurdukları lüks hayatı ve kontrolsüz gücü sürdürebilmek için derin yapılarla anlaşmaktan, ülkeyi peşkeş çekmekten, hatta bölmekten çekmekten çekinmiyorlar.
Her felaketi, zafer diye pazarlıyorlar. Gerçekleri yazacak, duyuracak mecraları yok ettikleri için de yaptıkları her şeyi ‘kayıp nesle’ yutturuyorlar…
***
Acı gerçek! Sonu felaket olmayan ‘tek adam’ rejimi hiçbir ülkede yok!
Büyük şoklar yedikleri halde uyanabilen ‘kayıp nesil’ de bir o kadar azdır…
Uyananlar, yeni nesillerdir. Gençlerdir. Gözleri ‘tek adam’ dışında bir lider görmeyen, gençlerdir. Gariptir, ‘tek adam’ları sorgulayan ve yalanlarına kanmayan onlar…
Onun için ‘tek adam’ rejimleri çoğunlukla ‘tek adam’ nesli tarafından yıkılıyor.
‘Tek adam rejimleri’nin yıkılması ‘kayıp nesil’ tarafından değil, ‘tek adam’ döneminde yetişen ‘genç nesil’ eliyledir… Onun için de siyasi ömürleri 20-30 yıl gibi nispeten uzun oluyor…
***
Evet! AKP, tabii siyasi ömrünün son demlerini yaşıyor artık.
Güneşin doğup batması, yazın yerine kışa bırakması, baharın engellenememesi gibi kaçınılmazdır mülkün (siyasi hükmün) el değiştirmesi de…
AKP’nin ‘güç sarhoşluğu’ gerçekleri görmesini engelliyor. Ama zirveden iniş sürecine girdiler. Tükendiler…
Ekonomik ve siyasi krizler, yolsuzluklar, lüks harcamalar, nepotizm sarmalında tıkandılar.
‘Devrim çocuklarını’ yedi… Yola çıktıkları ‘kardeşleri’ artık ‘hain’!
Artık suçlayabilecekleri bir ‘sütre’ kalmadı… Bütün eleştiri okları kendilerini hedef gösteriyor…
***
Yerel seçim kim ne derse desin baharın müjdecisi gibi…
AKP, kaybetmedi hezimet yaşadı. Bu seçim yenilgisi AKP için sonun başlangıcıdır.
AKP artık MHP ve işbirliği yaptığı Perinçek zihniyetindeki ‘derin yapılar’ın mengenesinde, gözleri açık ‘genç nesli’n yükselen bilinci arasında eriyip gidecektir.
Siyasi ömrünü belirleyecek olan, bundan sonra atacakları adımlardır.
Akl-ı selim ile hareket etmek, hatalarından ders çıkarıp telafi etmek siyasi ömürlerini uzatır. Ancak bunu yapabilecek ‘tek adam’ rejimi yok gibidir.
Hukukun üstünlüğüne, demokrasi ve özgürlüklere dönemezler. Zira boğazlarına kadar hukuksuzluk ve yolsuzluğa saplanmış durumdalar…
İstanbul’u verseler de, vermeseler de tükenişlerini durduramazlar. Vermezlerse aksine daha da hızlandırırlar…
***
Peki İstanbul’u niye vermiyorlar?
Bunu yine bu köşedeki önceki yazılarımızda ayrıntılı analiz etmiştik.
Geciktirerek, belediyelerde ‘bahar temizliği’ yapıyorlar.
Suç delillerini yok ediyorlar.
AKP’nin yenilgisinin tartışılmasını, tavanın sorgulanmasını önlüyorlar. Tabanı tedrici olarak kayba alıştırıyorlar.
Seçimi iptal edecek mazeretler üretiyorlar.
Bu dakikadan sonra, AKP seçimi iptal etse de mazbatayı verse de kaybetmiştir.
Statlara kadar uzanan protestolar, İmamoğlu’nun oylarını çaldırmama ısrarı, üslubu, halk nazarında onu kazanan yaptı.
Bu aşamadan sonra, koltuğun gaspı sadece iktidara yönelik öfkeyi artırır.
Sandığa inancı bitirir. AKP’nin ‘’otoriterleşen ama seçilmiş meşru iktidar’’ algısını bitirir.
AKP’yi ‘totaliterleşen ve milli iradesi ile iktidarda olmayan’’ bir iktidara dönüştürür.
Daha önemlisi, ekonomik krizi tetikler ve hızlandırır.
***
Evet, AKP hezimeti tattı. Hazmetseler de hazmedemeseler de kaybettiler.
En güçlü hissettikleri bir dönemde en zayıf anlarından birini yaşıyorlar.
‘’Her kemalin bir zevali vardır…’’ kudsi hadisinde olduğu gibi, yokuş aşağı durdurulamayan iniş başladı.
Bu iniş ne zaman son bulur, bunu muhalefetin başarısı iktidarın hataları belirleleyecek.
***
Unutmayın! Ne kadar zulm ederlerse etsinler, sonu felaket ile bitmeyen hiçbir ‘tek adam rejimi’ yoktur ve tarih boyunca hayırla anılan tek bir ‘tek adam’ da yoktur…
Yüzbinlerin ahını alan AKP, kamu vicdanında ve tarih önünde kaybetmeye mahkumdur.
Bilemeyeceğimiz tek şey, kaçınılmaz sonun ne zaman tahakkuk edeceğidir…