CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün Ankara’da katıldığı şehit cenazesi töreninde linç girişimine uğramasıyla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Olayın organize bir terör saldırısı olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bizim geldiğimizden de haberleri vardı. Olay sırasında hazırlanmış sopalar bile dağıtılıyordu” dedi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hedef alan Kılıçdaroğlu, “Onu İçişleri Bakanı olarak görmüyoruz.” dedi.Sözcü’den Saygı Öztürk’ün haberine göre, gazetelerin Ankara temsilcilerine konuşan Kılıçdaroğlu o gün yaşadıklarını anlattı ve soruları cevapladı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları özetle şöyle:
“Gideceğimizi söylemiştik ama güvenlik zafiyeti vardı”
“Korumalar sağ olsun güzel görev yaptılar. Ciddi bir güvenlik zafiyeti vardı zaten. Bilinçli olarak mı yaratıldı, onu bilemiyorum. Zaman gösterecek. Güvenlik ekibine, cenazeye katılacağım önceden bildirildi. Gittiğimiz evde Emniyet Genel Müdürü, jandarma komutan yardımcısı, Ankara Emniyet Müdürü de vardı.(Savunma Bakanı Hulusi Akar’a) Konuşurken duymadım. Hulusi Bey, atmosferin etkisi ile mi yoksa başka bir gerekçesi mi vardı bilmiyorum. Oradaki konuşmayı çok farklı düşünmek istemiyorum. Kalabalık var dağılması lazım, onların dağılmasını isteyebilir.Şehit cenazelerine en çok katılan benim. Bir şehidimiz var. Ona katılmak aileye taziye dilemek sabır dilemek baş sağlığı dilemek hepimizin ortak görevi. Ben böyle bakıyorum. Aile ile gitmeden önce temas kuruldu. Daha sonra gittim. Gittiğimde farklı bir tablo vardı, tabloyu gördük. Birden fazla yerde görevlendirilmiş insanlar vardı. Normalde önlemlerin alınması gerekiyordu.
“Linç girişiminde bulunmak istedikleri belli”
Dışarıdan çok kişinin geldiği belli. Çünkü küçük bir köy. O kalabalıkların linç girişiminde bulunmak istedikleri belli. Onları görüyordum zaten. Bunlarla ilgili olarak özel bir bilgi gelmedi.(Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun arayıp aramadığı sorusuna) Sayın Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu mesajla üzüntülerini dile getirdiler. Erdoğan’ın özel kalemi, bizim özel kalemi arayarak gelişmeler hakkında bilgi almak istemişler. Özel kalem nasıl bilgi verecek? Bilgi alınacaksa İçişleri Bakanlığı’ndan alınır, bakanlardan alınır. Bilemiyorum. Özel bir şey de beklemiyorum.
“Organize bir linç girişimi, terör saldırısı”
Aslında bir terör saldırısı. Sıradan rutin bir protesto alarak düşünmemek lazım. Bu bir siyasetçiye karşı organize bir linç girişimi.Türkiye’ de kaos çıkmasını isteyen çok çevre var. Türkiye’nin demokratik standartlarını yükseltmesi gerekiyor.81 ilde il başkanlarımız; sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları ve siyasi parti temsilcileriyle açıklama yaptı. Alanda, sokakta bir eylem yapılmasının doğru olmadığını ifade ettik. Provokatörlere fırsat yaratır. İstanbul’da miting var iken onunla bile temasımız oldu, orada bir sorun olmasın diye. İmamoğlu ile toplumu yatıştırması için görüştüm. Olay çıkmasın diye özen gösterdik. Aslında devleti yönetenler de göstermeli. Ama bunun bile farkında değiller. En büyük tehlike bu.
“Ayrıştırıyorsa ona İçişleri Bakanı denmez”
Onu herkes görüyor, biliyor. Sorun şu; onu İçişleri Bakanı olarak tanımlayalım mı, tanımlamayalım mı? İçişleri Bakanı denen kişi Türkiye’nin huzuru için her türlü önlemi almalı. Bir kişi İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturup toplumu ayrıştırıyorsa ona İçişleri Bakanı denmez. Onu İçişleri Bakanı olarak görmüyoruz. Kutuplaşmadan, kandan medet uman kişiye içişleri bakanı denmez. Onun başka görevi var. Koruma sayısının artırılması yönünde talebimiz olmadı. Yeni bir talepte de bulunmayacağım.
“Gerekirse aynı köye yine giderim”
(Sığındığı ev hakkında) Diyaloglar iyiyidi. Aileden birisi Mansur Bey’e diğeri de AKP adayına oy verdiğini söyledi. Evlerine gelince evleri taşlanır, yakılır diye paniğe kapılmışlar. Emniyet Genel Müdürü, polisler öyle bir şey olmayacağını söyleyince rahatladılar. Ayrılırken, çocukları Muhammed elimi öptü, ben de yanaklarından öptüm. Gerekirse aynı köye yine giderim.
Siyasette rakiplerimizin ayrımcı bir dil kullanmaları, bu ayrımcılık hani gittikçe derinleşen, kini ve öfkeyi besleyen dile dönmüş. Bu dil medya tarafından acımasızca kullanılıyor. Hiç düşünmediğimiz pek çok olay oralarda günlerce söyleniyor. Garip bir dünya var karşımızda. Bu dünya var diye biz düşüncelerimizden vazgeçmeyeceğiz. Kendimize çeki düzen verelim diye bir durum yok. Ne söylediğimiz, ne yaptığımız belli. CHP’li PKK ile beraber gösteriyorlar.
“İşi sadece savcıya bırakmadık”
Ben iki kez güvenlik güçlerinin akrep aracına bindim. Bir PKK saldırısı bir de bu saldırı. İkisi arasında bir fark yok. Onlar da terörist bunlar da terörist. Açıkça korumalar olmasa açıkça linç olacak. Bununla ilgili olarak da özel bir araştırma kurduk. Şu anda bizim arkadaşlarımız görüntüleri izliyorlar. Tespitler yapıyorlar. Köyde vatandaşlarla temasa geçtik. İşi sadece savcıya bırakmadık. Kim nedir, ne değildir… Provokatör var, önde olanlar var, arkada olanlar var. Bizim geldiğimizden de haberleri vardı. Olay sırasında hazırlanmış sopalar bile dağıtılıyordu.