Insan hakları ihlallerinin önüne geçilmesi için adeta tek başına mücadele veren HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Türkiye’nin fotoğrafını çekti.
Devletin ve kurumların çürüdüğünü, ülkenin çöktüğünü vurgulayan Gergerlioğlu, insanların ümitsiz, yargının güvenilmez hale geldiğini kaydetti.
Ahval News’te Gülten Sarı’nın sunduğu Konuşa Konuşa programına konuk olan Ömer Faruk Gergerlioğlu, seçim skandallarından, cezaevlerinin durumuna kadar ülkenin geldiği noktayı anlattı.
Gergerlioğlu’nun açıklamaları özetle şöyle:
“Tüm yargısal kurumlar siyasallaşmış, toplum yargıdan ümidini kesmiş durumda. Demokrasinin en önemli göstergesi olan seçimlerde bile YSK inanılmaz kararlar alıyor. YSK mazbataları vermeme kararı ile inanılmaz bir ortam oluşturuyor. Ülkede yaşam hakkı anlamında birçok sıkıntı var. Anketlere bile cevap vermiyor insanlar, ‘Silivri soğuk’ diyerek cezaevine girme korkusundan bahsediyorlar.
Din üzerinden oy devşiriliyor
Din ve vicdan özgürlüğü alanında da Türkiye, din istismarı alanında önemli sıkıntılar yaşıyor. İnsanların dini duyguları istismar ediliyor ve bunun üzerinden oy devşiriliyor.Türkiye boğucu günler yaşıyor. Her geçen gün kötüye gidiyor.ABD, 35 ülkeye vatandaşlarının gitmemesini istiyor, kaçırılma ihtimali nedeniyle. Çoğu geri kalmış ülkeler. Aralarında Türkiye de var. Her kesimden insan, özgürlükler anlamında sıkıntı yaşıyor.
Sıkıntı yaşamayan da var. Bunlar hayatlarını iktidara eklemlenmekle idame ettiriyorlar. Hakka, hukuka, özgürlüğe düşkün olan insanlar bu ülkede sıkılmaya başladı.
Cezaevlerinde ranzalar üçüncü kata çıkıyor
İnsanlar düşüncelerini özgürce söylediği zaman cezaevlerine dolduruluyor. Cezaevlerinin mevcudiyeti her geçen gün artıyor. 270 bini geçti cezaevlerindeki tutuklu sayısı. Kapasite ise 210 bin. Keyfi tutuklamalar bunlar.
Ranzalar üçüncü kata çıkıyor, tavanla birleşik yatıyorsunuz. Yerlerde, tuvalet önlerinde yatıyor insanlar. Koğuşların kalabalık olması, yemeklerin yetmemesi, görevlilerin kötü davranması söz konusu. Cezaevine giren perişan hale geliyor.
Ya cezaevi, ya yurt dışı görünüyor insanlara
Mahir Mete Kul artık bu ülkede yaşayamama düşüncesiyle yurt dışına çıkmak istemiş, maalesef Meriç Nehri’nde botu delikmiş, batmış ve vefat etmiş. OHAL döneminde, Meriç ve Ege sularında 23 kişi hayatını kaybetmişti. Aralarında bebek ve çocuklar da vardı. Çok üzücü. Bu insanlar niye Türkiye’yi terk etmek istesin?
Ya cezaevine ya yurt dışına gitme yolu görünüyor insanlara. İktidarın istemediği kişi olursanız adresiniz cezaevi oluyor.
KHK’lıların yüzde 83.9’unun yurt dışına gitmek istediğini gördük. KHK’li olmanıza gerek yok, Kürt muhalif, solcu ya da dindar muhalif olmanıza gerek yok. Her kesimden insan için hak ve hukuk mevzu bahisse Türkiye artık gittikçe boğucu bir hal alıyor.
Seçim günü demokrasi tezahür etmedi
Seçim günü demokrasi tezahür etmedi. AA ve YSK rezaletleri ile uğraştık. Devletin ajansı AA, istemediği rakamları vermedi. AKP’nin oy oranlarını ön plana çıkardı. Üstünü örttü istemediği rakamların. Saatlerce insanlar haber alamadı. İnanılmaz bir şey.
AA hakkında bir soru önergesi verdim. İstifa etmesi ve görevden alınması gerektiğini söyledik. Liyakatın esas alınmadığı, eş-dost amir pozisyonundaki kişilerin hiçbir verim sağlamayacağı ortada. İktidar kendisine zararı dokunana kadar devam ediyor.
Vatandaşın devlete olan bağı kopuyor
Dejenerasyon ve kokuşma artıyor ve devlet çöküyor. Birilerinin şahsi ikbalinde ilerleme olabilir ancak devlet çürüyor ve çöküyor. Vatandaşların devletle olan bağında çok büyük kopmalar yaşanıyor.
Türkiye demokrasiye dönmediği müddetçe insanlar mutlu olamayacak.
Kayyım atamaları çok keyfi bir karardı. Mazbataları hala vermiyorlar. Erdoğan’ın sadece farklı partilere değil, kendi partisine de siyaset yaptırmayan bir yaklaşımı vardı. En çok haksızlığı kendi partisine yapan biri Erdoğan. Belediye başkanlarını istediği gibi alıp değiştiren bir anlayış.
Yaşlı, hasta gibi gülünç iddialarda belediye başkanlarına mazbata verdirmeyen bir duruma gelindi.
YSK üyeleri, iktidarın büyük baskısı altında
KHK’li adaylara adaylık sürecinde sorun çıkarmadı şimdi ise mazbatalar KHK’lı oldukları gerekçesiyle verilmiyor. Demokrasi ve hukukun üstünde adeta tepiniyorlar.
Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’e yönelik iddia, işin keyfiyet ve komedi sınırlarına girdiğini gösteren bir başka ifade. Neresinden tutsanız elde kalan bir hal var ortada.
YSK’nin çok büyük baskı altında olduğunu düşünüyorum. YSK’deki hukukçular da çok zor durumdalar. İktidarın büyük baskısı altındalar. Hukuku nasıl evirip çevireceklerini bilemediklerini düşünüyorum.
Çok açık bir YSK ve devlet tuzağı var
‘Seni cezalandırmazsam bana terörist derler’ diyen bir hakim/savcı tablosu var.
Seçim gecesinden itibaren, utanç verici şekilde İstanbul seçimlerinin iptali konuşuluyor. Sayıp sayıp duruyorlar. Sanırım, ta ki Erdoğan kazanana kadar oylar sayılacak ya da seçimler tekrar edilecek.
Bu çok açık bir YSK, devlet tuzağıdır. Siz bir yere başvuruyorsunuz, ‘aday olamaz’ denmiyor, ardından seçimler oluyor, AKP’nin hiç kazanamayacağı yerler buralar. Seçim sonucu ortaya çıkınca, kazanının KHK’lı olduğu öne sürülerek mazbataları verilmiyor ve ikinci sıradaki partinin adayına veriliyor.
Kaçırılan kişilerden iki aydır haber yok
Bu apaçık kayyum atamak, tuzak durmak demektir. Şimdi tuzak kurularak kayyum atanıyor. Bunun devam edeceği de ortada. Mazbatası verilen başkanlara da aynı tavrın devam edeceğini tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok.
Türkiye’de şu anda altı kişi kayıp. Kaçırılan kişiler. İki ay oldu. Hiçbir devlet yetkilisi açıklama yapmıyor. Daha bu sabah, 108 gün işkencenin ve 30 kilo kaybının ardından Ankara Emniyeti’nin önüne bırakılan bir kişiyle ilgili soru önergesi verdim. Kaçırılan bu kişiler nerede?”