Hazır cevaptı. Zeki espriler yapıyordu.
Karşısındaki özellikle hükümet yanlısı gazetecilere verdiği her cevap sosyal medyada neredeyse viral oluyordu.
Uzun bir süre kendisinin adını ağzına almayarak görmeme, ciddiye almama taktiği güden rakibine bu taktiğini yedirmişti. Siyasetin yeni bir lider kazandığı yorumları yapılıyordu.
Partisinde “Madem böyle bir adayımız vardı şimdiye kadar neden başka ortak çatı adaylarla vakit kaybettik’ dedirtecek kadar başarılı bir performans sergilemişti.
Seçilemese bile partinin başına geçeceği neredeyse kesindi.
Seçime en rahat giren adaydı. Partisinden daha fazla oy alacağı garantiydi. Siyaseten önü açıktı. Hatta seçimler ikinci tura kalırsa büyük bir sürpriz yapma fırsatı bile kazanacak, belki kimse ihtimal vermese bile cumhurbaşkanı olacaktı.
Ama seçim akşamı ortadan kayboldu. Bütün seçim dönemi boyunca kendisine destek verenler çıkıp konuşmasını n’oluyor, ne bitiyor, gerçek rakamlar nelerdir kendisinin anlatmasını istedi. Ama bu olmadığı gibi bütün kampanya boyunca psikolojik olarak önde götürdüğü yarışı ‘Adam kazandı’ gibi hafızlara kazınacak bir berbat finalle noktaladı.
Şimdi Muharrem İnce’den bahseden kimse yok. Bir zamanların popüler siyasetçisi bir açıklama yapınca ilgilenen yok. Hatta Kılıçdaroğlu ile başabaş kurultayda yarışsalar yenmesi pek mümkün değil.
Meydanlarda ve rakip medyada lider oldu ama seçim akşamı lider değilmiş dedirtti ve hikayesi şimdilik bitti.
Hikayesinin bitmesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi de şüphesiz Ekrem İmamoğlu.
Bir çok kişinin adını bile duymadığı bir adaydı.
Başbakanlık yapmış epeydir göz önünde bulunan Binali Yıldırım karşısında tüy siklet yorumları yapılmıştı.
Alttan alışı, rejimle, sistemle daha doğrusu Erdoğan ile kavga etmeyeceği mesajları tepki çekmişti.
Bütün tahriklere rağmen, hatta bu tahrikler zaman zaman ilginçtir HDP’den gelmesine rağmen kazanması için ihtiyaç duyduğu en önemli şeye, Kürt oylarına zarar verecek bir hamlede bulunmadı.
Kazanacağına az ihtimal verildiği için havuz tarafından ve hükümet tarafından Mansur Yavaş gibi nefret objesi yapılmadı.
Bir kere katıldığı yandaş programında altın vuruş yaptı. Aklı sıra kendisini rezil etmek için pusu kurmuş televizyoncu kendi mahallesinde bile dayak yedi.
Yıldırım’ın İstanbul seçimleri için söylediği doğru bir tek şey var: Seçimlerde adaylar yarışmadı. Haklı. Erdoğan yarıştı. Ekonomik göstergeler yarıştı.
Referandumda İstanbul’da hayır oyları kazanmıştı bir kez daha muhalif oylar birleştiğinde adaydan bağımsız aynı şeyin gerçekleşmesi ihtimali vardı.
Seçim akşamı, Anadolu Ajansı’nın manipülasyonularına ve provakasyonlarına hazırlıklı bir başkan adayı vardı. Defalarca kamuoyunun önüne çıktı. Bir çok insan ilk kez kendisini o zaman tanıdı. Önceki adayların yapamadığı şeyi yaptı, “Elimde tutanaklar var, kimin ne oy aldığını biliyorum” dedi. Üslubu, pozitif enerjisi ve konuşması ile takdir topladı.
Seçimin zayıf adayı o gece lider olmuştu. Kendisine oy vermeyenlerin dahi bir gıcıklık kapmadığı, oy verenlerin mutluluk duyduğu bir lider doğmuştu.
Mazbatası verilmediğinde de meclisteki oturumlarda da iyi sınav verdi.
Ve nihayet beklenen oldu, İmamoğlu’nun kazandığı seçimi Erdoğan talimatlı YSK darbesi ile iptal ettiler.
Şimdi bir önceki seçimden bambaşka bir kampanya izleyeceğiz. Erdoğan’dan bütün AKP’lilere siyasetin en çirkin örneklerini göreceğiz, iktidar medyasının bu kadar da alçalmaz insan diyeceğimiz yayınlarını. Belaltı belki de tek stratejileri olacak.
Baksanıza seçimin iptali için başlattıkları kampanyayı çünkü seçimi çaldılar diye duyuruyorlar. Halbuki seçim iptalinin oy çalma ile falan bir ilgisi yok. Hem de hiç yok. Neymiş sandık başkanları kamu görevlisi değilmiş. Bu gerekçe ile Yıldırım kazansa dahi seçimlerin iptal olması gerekirdi değil mi? Ama olmayacağını hepimiz biliyoruz.
Şimdi en rahat olması gereken aday İmamoğlu
Kazanırsa, kendisi kazanamasın diye devletin bütün imkanları ile 39 ilçenin hepsinde miting yapmış Cumhurbaşkanını, son başbakanı, TBMM başkanını, Bahçeli’yi, bütün medyayı, YSK’yı tabiri diğerle alayını bir daha yenmiş olacak. Artık İstanbul belediye başkanlığının dahi pek kesmeyeceği bir sükse ile koltuğa oturacak.
Kaybederse, kimse onun kaybettiğini düşünmeyecek. O her zaman hakkı yenmiş koltuğu elinden alınmış seçilmiş bir belediye başkanı olacak. Bir nevi seçilmiş bir belediye başkanının şiir okuduğu için başkanlıktan atılması hapse yollanması gibi. Ve CHP’de lider arayışlarında bir numaralı favori olacak.
Çelik gibi sinirlere sahip olması gerekiyor. Çünkü bu kez hiç görmediği bir kampanya ile karşı karşıya kalacak.
Erdoğan’ın hileyle hurdayla iptal ettirdikten sonra İstanbul’u bir kez daha kaybetme lüksü yok. Bu kez tamamen kendisini koydu ortaya. Kaybederse her şey çok güzel olmayacak. Ülkeye demokrasi gelmeyecek, ekonomi düzelmeyecek ama İstanbul’u bu şekilde bir daha kaybedenin uzun süre götürme şansı da yok.