“Başlangıçta söz vardı.” diye başlar İncil. “Müjde” anlamına gelen İncil’in tebşir ettiği Kuran ise “Oku” emriyle… Zaten Kuran da “okumak” demektir.
Yaradılışın başlangıcında insana öğretilen ilk şeyse “isim“lerdir. Meleklerin bile bilmediği bir ilimdir insana bahşedilen… Sözün gücü o yüzden ilahi bir anlam taşır.
Bir dilin büyüklüğü ve gücü de sahip olduğu söz varlığıyla ölçülür. O bakımdan “sözlük“ler bir dilin gerçek güç göstergesi ve hazineleridir.
Geçenlerde seyrettiğim “Deli ve Dahi” filmi işte dünyanın en büyük sözlüklerinden olan “Oxford İngilizce Sözlüğü“nün hazırlanma hikayesini anlatıyor.
1998’de yayınlanan Simon Winchester’ın The Professor and the Madman adlı kitabından uyarlanan filmde başrolleri Oscarlı iki büyük oyuncu Mel Gibson ve Sean Penn paylaşıyorlar.
Kibirli ve burnu bir karış havada Oxford hocalarının yıllarca uğraşmalarına rağmen daha başlayamadıkları sözlük çalışması sonunda James Murray’a vazife olarak verilir. Bir üniversite bile bitirmemiş ve aslen İskoç olan Murray o güne kadar hiç yapılmamış bir şeyle işe başlar.
Gazetelere verdiği ilanlarla halktan kendisine günlük hayatta kullandıkları kelimeleri yollamalarını ister. İmparatorluğun her yanından Murray’a kelime yağar ama bir süre sonra halk kelime göndermeyi bırakır sadece bir kişi dışında… Günümüzde Türkiye’de aptalca sebeplerden dolayı erişimi yasak olan Wikipedia’nın da oluşmasında Murray’ın bu yönteminden esinlenilmiştir.
William C. Minor adlı bir Amerikalı tam 20 yıl boyunca 10 binden fazla kelime gönderir. Üstelik gönderdiği kelimelere İngiliz Edebiyatından örnekler ekleyerek…
Sonunda Murray sadece mektuplarından tanıdığı bu adamı ziyarete gittiğinde hayatının şokunu yaşayacaktır. Minor aslında akıl hastanesine kapatılmış bir şizofren ve aynı zamanda katildir.
1879 yılında hazırlanmaya başlanıp ancak 1928 yılında 12 cild olarak tamamlanabilen Oxford İngilizce Sözlüğü, içinde 414.825 kelime barındıran devasa bir sözlük olur.
Sözlüğü tamamlayan ve bir diploması bile bulunmayan Murray’a daha sonra 9 üniversite fahri doktora ünvanı verirken Kraliyet tarafından da kendisi “sir” ilan edilir.
İngilizcenin en büyük söz varlığını bir İskoç ve Amerikalının hazırlayıp üstelik filmi çeken yönetmenin de bir İranlı olması İngilizler için bir ironi olsa da sonuçta Oxford İngilizce Sözlüğü şu anda dünyanın bilinen en yaygın sözlüğü olma özelliğini taşımaya devam ediyor.
Bu sözlüğün hazırlanmaya başlandığı yıllarda dünyaya gelen Bediüzzaman ise bir başka sözlük tutkunudur. 1892 yılında Tillo’da, Kubbe-i Hasiye’de 5 ay kadar süren inzivaya çekildiğinde bir sözlük ezberlemeye karar verir.
Bediüzzaman’ın ezberlemeye çalıştığı sözlük Kamus-u Okyanustur. 1200 sayfaya yakın bu sözlük, içinde 60 bin kelime barındıran Arapça bir sözlüktür ki Bediüzzaman bu sözlüğü “sin” harfine kadar ezberler.
Kendisine bunu yapma amacı sorulduğunda “Bir kelimenin kaç anlamı olduğundan ziyade kaç kelimenin bir anlamı karşıladığını gösterecek bir sözlük hazırlamayı düşündüğünü” söyler.
Daha sonra Mısır’da böyle bir çalışma yapıldığını duyunca sözlüğü ezberlemekten vazgeçse de ileride hazırlayacağı muhteşem eserinin adı “Sözler” olur.
Hayatına sözlük okuyarak anlam katan bir diğer insan ise Malcom X‘tir. Adi suçlardan dolayı düştüğü hapishanenin onun için medreseye dönüşmesi yine bir sözlük sayesinde olur.
Bir gün bir arkadaşının niye beyazlar gibi olmaya çalıştığını sorup “Baksana adamların sözlükleri bile bizi aşağılıyor.” dediğinde hayatı değişir. Sözlükte baktığı “beyaz” kelimesi “temiz, saf, lekesiz, kusursuz…” gibi anlamlar taşırken “siyah” sözcüğü ise “pis, kirli, adi, karanlık…” gibi anlamlar barındırmaktadır.
Malcom X, kalan hapishane yıllarını bir sözlüğü A’dan Z’ye yazarak kopyalar ve tüm anlamları ezberler. Hapishaneden çıktığında ise Amerika’nın hatırı sayılır hatiplerinden biri olmuştur.
İşte sözün gücüne sahip niceleri insanlığın gelişim ve değişimine katkılar yapmışken bunu kötüye kullanan niceleri de büyük yıkımlara sebep olmuştur. Yunus ne güzel söylemiş:
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağılı aşı
Bal ile yağ ede bir söz
fsemih.yilmaz@gmail.com