Bazı insanlar dünyânın sâdece kendi eksenleri etrafında döndüğünü zannederler.Bunlar “egosantirik” tiplerdir.
Çocukken yaşadıkları travmaların gayr-i meşrû veledi “ben” ve ben merkezciliği büyüyünce bir türlü terk edememişlerdir. Ezilmişlikleri ters tepme ile “kibir” hâlini almıştır.
Aslında tedaviye muhtaçtırlar,ama çoğu zaman hasta olduklarını da kabul etmezler.
Eğer iktidâr ve güce sahip değillerse, bulundukları hiçbir yerde etrâflarında insan barınamaz, hiç kimseyle arkadaş olamazlar, hiç kimseyle geçinemezler, devamlı yalnız kalırlar, dostları, arkadaşları yoktur, hattâ eş ve çocukları tarafından da terk edilirler.
Kendince “hep haklı” olduğundan, gidenlerin tümü haksız yada hatalıdır.
Terk edilmemiş, kendince terk etmiştir, sonuna kadar haklıdır.
Her şeyi terk eder, ama bencilliği aslâ terk etmezler.
Eğer kazâra güç ve iktidarı elde ederlerse tam bir despot, tam bir diktatör, tam bir felâket olurlar.
Dünyâmızı zehir eden diktatörlerin hepsi işte bu tiplerdir.
Kendilerinden başka hiçbir varlığı, hiç kimseyi sevmez-sevemez, sevdiklerini söyleseler bile yalan söylerler, hiç kimseye hakk-ı hayât tanımazlar.
Neredeyse bilmeden kendilerine taparlar, belkide bilerek. Evet büyük bir aldanmışlık içindedirler.
Halbuki dünyâ herkes için aynı şekilde dönmektedir, hep aynı dönmektedir, dünyâ ve hayât hiç kimsenin durağında durmaz, akar gider.
Tabiki herkesin kendine ait bir dünyası, herkesin kendine ait, içinde büyüttüğü bir cenneti, cehennemi vardır.
• Nefret, hevâ ve hevesi cehennemini,
• Sevgi ve hüdâya tebâiyeti cennetini besler, farkında olmadan.
Bununla berâber hiçbir zamân unutulmamalı ki başkalarının da dünyâ ve hayâtları ile içiçe yaşıyoruz.
İşte insanlar sâde nefislerini gören-gösteren “şeytânî” at gözlerini çıkarıp kenara bırakabilseler, etrâflarındakileri birer nesne değil, kendileri gibi, ne eksik ne fazla, birer insân olarak görebilseler, bekledikleri-istedikleri saygının beşte birini varlığa gösterebilseler, dünyâdaki bütün problemler ortadan kalkacak, çözülecektir.
Zaten din, ahlak, ya da hukuk bunu ön görmez mi ? bu değil midir ?
Başkalarının hürriyetinin, mülkiyetinin, özelinin başladığı yerde seninkiler biter. Herkes bu kesişme yahut kesişim-birleşim kümelerine saygılı olmak zorundadır.
Bu, her şekilde, maddi-manevi bütün yönleriyle böyledir …
Meşhûrdur ki,
” insân iç âleminde sırça saraylara sâhipse başkalarının camına taş atmamalı, kendini ona göre ayarlamalıdır ki, hem kendisi hem başkaları zarâr görmesin.”
İşte bu egosantrik tipler, dünyevî ve uhrevî olarak yanlızlığa, kaybetmeye mahkûmdurlar, çünkü ne halk, nede Hakk tarafından sevilirler.
Evet farkında değildirler.
Her şeyin kendi etrâflarında döndüğünü zannettikleri gibi bütün sevgilerin, muhabbetlerin kendilerinde odaklandığını zannederler, “hâşâ” nefislerinde sanki “varlığın kâ’besi olma” duygusunu ismi konulmamış, resmi çizilmemiş bir aldanmışlıkla yaşarlar.
Sâdece kendilerini görmenin şiddetinden, başka hiçbir şeyi göremezler.
Evet, çok kötü aldanırlar ve kaybederler.
Böyle bir aldanmışlıktan Rabbimiz bizleri muhâfaza buyursun.
Böyle bir imtihâna tâbi tuttuklarını da rüyâlarından uyandırsın ve yardımcıları olsun.
mansurturgutk@gmail.com