İmam Gazali (ö:1111)der: geriye baktığımda hayatım boyunca ne zaman iyi olduğunu zannettiğim bir şeyin reddedildiğini veya yapamadığımı düşünmüşsem, aslında daha iyi bir şeye yönlendirilmişim. Hayır, Cenabi Allah’ın seçtiğidir. Buna inanmaniz gerekir.”
Gazali böyle bildiği ve inandığı için gönüllere sultan olmuş.
İşte muvaffakiyetin sırrı burada.
Abdullah ibni Abbas anlatıyor.
“Peygamberimizin devesinin terkisine binmiştim.
Bana “Ey Abdullah, hoşuna gitmese de Allah’tan gelene razı ol. Çünkü o kitapta (levhi mahfuz)da yazılmıştır.”
FAHRETTİN RAZİ:HAKKINDA ŞER GÖRÜLENLER, HAYIRLARIN MUKKADİMESİDİR
Büyük müfessir Fahrettin Razi derki “hem razı ol hatta sev ve ona sıkı sıkı sarıl. Hakkında şer görülen çok şeyler, gelecekteki büyük hayırların mukaddimesidir.”
Sofilerin piri Kuşayri ise, tefsirinde, bedeni rahatlık te’hir ediliyorsa nefis terbiyesi ve kalbin rahatlığı içindir.
Kalbin rahatlığı acele ettiriliyorsa, o da Allaha yakınlık içindir.
Bedeni rahatlığı, kalbi rahatlığa tercih edenler en yüce yoldan sapmış olurlar” der.
Gazali’nin yukarıdaki sözlerini alın, mihenk taşı yapıp Hizmetin tarihine uygulayın veya kendinize uygulayın.
Hoca Efendi Edirne’de üç beş öğrenci ile ilgilenirken iken zulüm görmüş fakat sabretmiş, sonra İzmir’de on binlere hitap etmiş, yüzlerce genç ile ilgilenmiş.
12 Mart muhtırası olmuş, kendisine yakın bütün talebeleri ile beraber hapse atılmış, Hizmet dikkat çekmemek için İzmir’den 12 vilayete taşmış.
12 Eylül zulmü başlamış, yurtların kapanmaması için cebri olarak okullara dönüştürülmek zorunda kalınmış. 28 Şubat hissedilince dünya açılınmış.
Yani Cenabi Allah zulmü hep daha hayırlı şeylerle mükâfatlandırmış. O günleri yaşayanlar, adeta iyiki olmuş, diyorlar. Yoksa ne okullar olur, ne de yurtdışına açıla bilinirdi.
Son zulüm surecinde nifak, küfür ve haset ittifak edince zahiri acısı çok şiddetli oluyor, fakat mükâfatı da o kadar büyük olacaktır inşallah tıpkı geçmişteki zulümler gibi.
İMAMA GAZALİ: SIKINTILARIN KAYNAĞI, NEFSİNİN ESİRİ OLMAK
Peki, niye hiç bir zorlukla karşılaşmadıkları halde bazıları sıkıntı çekiyorlar, ümitsizler ve huzurları yok. Sözü, söz sahibi İmam Gazali’ye bırakalım.
“Bütün mutlulukların kaynağı, nefsine hâkim olmaktır. Bütün sıkıntıların kaynağı da nefsin esiri olunduğu içindir.”
Gazali derki “böyle durumlarda herkes kusuru dıştan çok önce kendisinde aramalı.” Acaba eksiğim kusurum ne?
Hak rızası için günde kaç saatimi harcıyorum, malımın ne kadarını hak yolda harcıyorum. Aklimi, kalbimi, ruhumu ve bedenimi insanlara, insanlığa faydalı olmak için ne kadar kullanıyorum. Yoksa ümitsizlik gemisine binmiş, dünyanın şu geçici cazibesine mi kapılmışım.
Başkalarını bilmem. Fakat ne kadar dünyaya bağlanmışsam, o kadar sıkıntı çekiyorum, ne kadar da dünyayı bırakıyorsam, kalben o kadar mutlu oluyorum. Dünyayı gaye edinip onu doğru koşuyorsam , yetişemiyorum, kaçıyor.
Ne zamanki dünyayı arkama atabiliyorsam, bu defa o arkamdan tabiri caiz ise tıpış tıpış geliyor. İslam tarihinde dünden günümüze kadar bakın. Hangi idareci küçük büyük dünyayı terk etmişse, halkı, cemaati onu sırtında taşımış. Çünkü gönüllere sultan olmuş.
Kim de dünyayı gaye edinmiş, dünyevileşmiş, sarayleşmiş ise, o taktirde halkı veya idare ettiklerini sırtında taşıyacak kadar zor bir işe girmiş. İlki rahat etmiş, muvaffak olmuş, ikincisi kaldıramayacağı yükün altına girdiği için, çok zahmet çekip, sonu da hüsran olmuş.
Bu süreçte öncelikle nefsimizle, kendimizle hesaplaşıyoruz. Kaybedenlerde var, fakat çoğunluk itibari ile kazanıyoruz. Türkiye’dekilerin hal dili konuşuyor. Çok küçük şeylerle çok büyük muvaffakiyet elde ediyorlar. Hal dilinin gücü yüzde doksan, kal (konuşma) dilinin gücü yüzde on. Fırtınalar dinince hal dili ile ekilen ve karlar altında büyüyen tohumların çiçek açtıklarını göreceğiz.
Dünyada farklı mevsimler vardır.
Türkiye’de dört mevsim.
Aynı şey bu Hizmet içinde geçerli.
Bazen kış, bazen bahar, bazen yaz, bazen güz ile karşılaştı ama Allah’ın inayet ve keremi ile hep var oldu ve sonunda muvaffak oldu. Nifak, küfür ve haset ittifakının son on yıldır topyekun taarruzuna rağmen hala ayakta olması bu hizmetin en büyük kerametidir.
Bazı yerlerde binalar gasp edildi fakat Allah gönüllerde diriltti.
Bu daha mühim.
EGOSUNU DİZGİNLEYEN KÜHEYLANLAR
Bir gün Gazali gibi diyeceğiz.
İyi gibi gördüğümüz şeyler de muvaffak olamadıysak, meğer Hz Latif daha büyük ve daha güzel dünyevi ve uhrevi mükâfatları vermek için bizi cebri lütfu ile başka şeylere yönlendirmiş. Bunu egosunun esiri olanlar anlamaz. Fakat egosunun dizginlerini eline alıp onu küheylanlar gibi koşturup sabredenler için hedef her onların zaman görüş alanı içindedir.
Onlar, karşılaştığı her sıkıntıyı nefsi terbiye için bir kamçı, kalben ve ruhen Allah’a yaklaşmak için bir vesile bilir, istikameti koruyup ve sabır ile sahile doğru yelken açarlar.
Gazali ile başladık, Mevlana ile bitirelim. “her sabah kapını ya bir nimet ya da bir bela veya dert çalar. Sen ikisinide güler yüzle karşıla, içeri al ve onunla mutlu olmaya çalış.” İşte o zaman Üstadın tabiri ile belanın yüzüne gülersen, eder tebeddül, o da küçülür ve sana güler. yucelsalih@yahoo.com