Komik bir deneyin içerisindeyiz aslında.Devlet bütün araçlarıyla bir adamı delirtmek için uğraşıyor.
Öfkelensin kendisini kaybetsin diye.
Aman ağzından bir kelime, bir cümle çıksın da madara edelim diye pusuda bekliyor.
Tetikçileriyle hergün adama hakaret yağdırıyorlar.
Trollerin yazmadığı şey neredeyse kalmadı daha seçime bir ay var, düşünün daha neler yazılacağını.
Hepimiz adamın artık nerede, ne zaman patlayacağını merak eder olduk.
İmamoğlu da epey sabırlı çıktı. Karşı tarafın ne kadar motivasyonu varsa laz damarının etkisi ile o da sabrediyor. İçinden sövdüğünü hissetseniz de asla nezaketinden taviz vermiyor. Birkaç defa anladıkları dilden konuştu, her saniye adama küfreden troller “aa ahlaksıza bak” diye tiyatroya başladılar.
Geçen gün yaptığı ve gazetesinde basılan röportajı, Erdoğan’ı eleştiriyor diye onursuzca internetten kaldırılan gazeteci, İmamoğlu için ‘maske düşmeye başladı’ diye yazı döşüyor düşünün.
İmamoğlu ekibi, ilk günden beri çok iyi yürüttükleri CHP tabanı dışındakilere asla antipatik gelmeme uğraşısını bence başarıyla sürdürüyor. Hem de Mustafa Sarıgül paçozluğuna düşmeden. İmamoğlu “siyasetçi işte son tahlilde” olayına bile gelmedi. Popülizmin bütün gerekliliklerini yerine getiriyor bu arada.
Ama bu kez işi daha zor.
AKP cenahı geçen seçimde nerede hata yaptılarsa şimdi onun üzerine gidiyor. Nerede yeteri kadar çalamadılarsa da buna dahil.
İmamoğlu tahmin edileceği gibi istisnalar hariç CHP’lilerden, HDP’lilerden ve İyi Partililerden oy aldı.
CHP’liler geçen seçimde oy vermeyenlerin de katılımı ile daha bir motive haldeler.
İYİ Partililer geçen seçimde “PKK ile el ele” ve beka gibi kara propagandaya pek prim vermemişti. Bu kez onların fikirlerini değiştirecek bir gelişme yaşanmadı. Rum çocuğu çıkışlarının İyi Parti kesiminde çok işe yarayacağını sanmıyorum. CHP’liler kadar olmasa da onlar için de İstanbul seçimleri bir şekilde taraf olarak kimlik ve PR yapabilme fırsatına dönüştü.
Gelelim kilit parti HDP’ye… Şu an HDP’lilerin fikirlerini değiştirecek bir gelişme yaşanmadı. Öcalan üzerindeki tecritin kalkmış olması bugün itibariyle İstanbul seçimlerine yönelik bir çağrı ya da bir gelişmeye dönüşmedi. HDP’lilerin bunlardan bağımsız olarak 31 Mart’taki kadar sandığa gidip gitmeyeceğini ben de merak ediyorum. Ama İstanbul’da oy verecek konuştuğum HDP’iler yine İmamoğlu’na oy vereceklerini söylüyor.
İşte soru işareti doğuran da bu. Tam da seçim arifesinde Öcalan’ı ne kadar ihmal ettiklerini hatırlayan hükümet acaba Kürtler için hangi rüşveti düşünüyor? Öcalan’ın yeni ikametgahı ile ilgili söylentiler Ankara’da konuşulanlardan. Yine herkesi ilgilendiren ceza indirimi ve af gelişmeleri de masada.
Ne kadar HDP’li sandığa gitmezse aslında o kadar Binali Yıldırım’a oy vermiş olacaklar.
Eğer Öcalan kartı masaya konur ve sessiz boykot moduna girilirse ve buna rağmen İmamoğlu yine kazanırsa bu kez Demirtaş’ın ağırlığı artmış olacak.
Tabii Kürtler için düşünülen rüşvette MHP ile olan karşılıklı menfaat dengesini de korumak mesele.
Binali Yıldırım’a oy veren AKP’liler arasında İmamoğlu için ‘yahu kardeşim adam kazandı işte” diyecek kişi sayısının çok olacağını sanmıyorum ama farkın çok az olduğunu düşünürsek bu kişilerin sandığa gitmeyerek etki etmeleri olası. AKP, propaganda makinesi marifetiyle İmamoğlu’nun mağdur, hakkı yenmiş aday olmasına imkan vermiyor.
MHP’liler son seçimde ve referandumda Cumhur ittifakına sadık kaldıkları gözlenmişti. İktidardaymış gibi hissetmenin be davranmanın tadını sevdiler. İstanbul’da çok küçük bir yüzdeye sahip MHP’de bir önceki seçimdeki kadar AKP’ye oy verilecek bir motivasyon gözlemlenmiyor. Hem de Bahçeli’nin kendisi adaymış gibi çıkışlarına rağmen.
Gelelim AKP’nin 31 Mart’ta ve sonrasında sövüp şimdi seçim zamanı “ya biz kardeş değil miydik” dediği Saadet’e. Seçim sonrası çok daha iyi görüldü ki Saadet Partisi kendi adayını çıkararak aslında Millet ittifakı içinde yer aldı. Çünkü kendi tabanı İslamcı olduğu ve güvenilmez olduğunu gayet iyi bildikleri için “Milli Görüş’ün adayı varsa ona veririz diyen” kesimi en azından frenleyebildiler. Yine seçime girerek benzer bir katkı yapacaklar.
Erdoğan’ın CHP gibi dinsiz, abdestsiz bir parti mi İstanbul’u yönetsin tarzı bel altılarından etkilenen Saadetli çıkar mı? Elbette çıkar ancak İmamoğlu şimdilik dinle diyanetle sorun yaşayacak bir izlenim bırakmadı.
İşte buraya kadar zaten herkesin bildiği şeylerden sonra görüldüğü gibi pek de sonuçların değişeceği bir istikamette gitmiyor seçim. Her ne kadar iktidar sosyal medyaya daha bastırsa, Binalı Yıldırım daha çok koşsa da.
AKP’nin “biraz daha az Erdoğan, daha fazla Binali” stratejisinin bir şeyleri değiştirdiğini görürlerse buna devam edebilirler.
Erdoğan sembolik bir ilin belediye seçimlerini kendisi için adeta referanduma çevirdi. Bir kez daha kaybettiği zaman hasar çok ağır olacak. Kendi eliyle muhaliflerine bu imkanı verdi. Kutuplaştırma ve germe hakkını 31 Mart’ta kullandı.
Bu saatten sonra bomba patlatsa işe yarar mı? Zor… Ekonomik paket açıklasa faydası olmayacak. Geriye bütün milleti kenetleyecek diplomatik krizlerden başka seçenek kalmıyor gibi. S-400 ya da Kıbrıs’ı fırsat olarak görebilir. Ama dövizin patlamasını kaldıracak ekonomi yok.
Bakalım ne çıkacak karşımıza.
Kazanırsa biraz nefes alacak. Kaybederse toplaması zor.
Seçim bundan ibaret.