Cemil Tokpınar-tr724.com
Geçen yıl tam Ramazan’ı yarıladığımız bir gün bir iftar davetine gidiyorduk. Arabayı kullanan ağabeye, “Hatim nasıl gidiyor, günlük cüzlerini okuyabiliyor musun?” diye sordum.
“Bu sene hatme başlayamadım hocam” dedi.
“Kur’an okumasını bilmiyorsan ya da yavaş okuyorsan çok kolay ve harika bir yöntem söyleyeyim sana” dedim. “Hem Kur’an’ı da öğretir, hatta okumanı da hızlandırır.”
“Hayır, okumasını biliyorum” diye cevap verdi. “İlk günlerde hatme başlayamadım, sonra da yetiştiremem diye saldım kendimi.”
“Olur mu abi, Kur’an ayı Ramazan’da Kur’an’sız, hatimsiz Ramazan ihyası olur mu? Bak şu anda bayrama tam 15 gün var. Günde iki cüz okusan hatmi bitirirsin. Haydi bu akşam Bismillah de.”
Arkasından birkaç dakika daha Kur’an okumanın ve anlamanın faziletinden bahsettim, teşviklerde bulundum.
Henüz Ramazanın bitmesine iki gün kala bir telefon aldım.
“Hocam, hatmi bitirdim, az önce duasını yaptık, sana da dua ettik, Allah razı olsun” diyerek teşekkür etti.
Şimdi de Ramazan’ın yarısı bitmek üzere. Aman gevşemeyelim, gerilemeyelim, hatta daha ileri derecede ihya etmek için çırpınalım. Ramazan’ın ikinci yarısı, bilhassa son on günü daha faziletlidir.
Ramazan ayında, içinde ömre bedel Kadir Gecesini bulunduğu için her günü ve geceyi adeta Kadir Gecesi gibi değerlendirirsek bin ay, yani 83 yıl dört ay ibadet etmiş gibi sevap kazanabiliriz.
Çünkü Kadir Gecesi ayın herhangi bir gününde olabileceği için her günü değerlendiren o kutlu geceyi mutlaka yakalamış ve kaçırmamış olur.
Diyeceksiniz ki, her günü ihya etmek mümkün mü?
Derecesine göre her günü ve her geceyi ihya etmek mümkün.
Ramazan’ın en faziletli ve en vazgeçilmez beş ibadeti vardır ki, bunu her gün tavizsiz uygularsak ihya için en büyük ve en zor işi başarmış oluruz. Bunların ikisi farz, ikisi sünnettir. İnfakın da hem farzı hem de sünneti vardır.
Farz olanlar: Beş vakit namazı tavizsiz ve hakkıyla kılmak ve orucumuzu tutmaktır.
Sünnet olanlar: Her gece yatsıdan sonra teravih namazını kılmak ve günde en az bir cüz okuyarak veya dinleyerek bir hatim yapmaktır.
Şimdi bunları biraz açalım.
Önce namaz sonra namaz
Beş vakit namazı her zaman kılmak zaten vazifemiz. Ama Ramazan’da biraz daha gayret, biraz daha hassasiyet göstermek, vaktinde ve cemaatle kılmak için çırpınmak gerekir. Ayrıca sonundaki tesbihatı ve duayı asla terk etmemeliyiz. Çünkü tesbihat günahların affına vesiledir; dua da bilhassa Ramazan’da çok önemli bir ibadettir.
Peki Ramazan’da namaz ve tesbihatı artırabilir miyiz?
Elbette artırabiliriz. Beş vakit namazın sünnetlerini tavizsiz kılmak, namaz içindeki sureleri, duaları, tesbihleri uzatmak mümkündür. Bir de beş vakit uzun tesbihatımızı yaparsak muazzam bir sevap elde ederiz. Bu hususta da dikkatli ve tavizsiz olmak gerekir. Yapacağımız, her namazdan sonra birkaç dakikayı tesbihata ayırmaktır.
Mademki Ramazan duaların kabul olduğu aydır, namazdan sonraki dualarımızı da artırmalıyız. Zaten kendimizin ve ailemizin, milletimizin ve bütün müminlerin sayısız dertleri ve arzuları vardır. İşte Ramazan altın fırsat! Kendimizden başlayıp tüm müminlere, hatta bütün insanlığa varıncaya kadar hayırlı dualar edebiliriz.
Namazlarımızı artırmanın başka bir formülü de günlük nafile namazlarımıza sarılmaktır. Müsait olan herkesin her zaman yapmasını tavsiye ederiz. Her zaman yapamayanlar hiç değilse Ramazan’da kuşluk, evvabin, teheccüd ve hacet gibi namazları kılarlarsa her bir rekatına bin rekat sevap yazıldığı için çok büyük sevap alırlar.
Sabah uyanan kişi nasıl olsa elini yüzünü yıkamışken bunu abdeste tamamlayıp iki veya dört rekat kuşluk namazı kılabilir.
Akşam namazını kılan bir kimse zaten abdestli iken 2 veya dört rekat evvabin namazı kılarsa muhteşem bir ecir alır.
Ancak burada çok önemli bir husus var: Maalesef Ramazan’da kıymeti bilinmeyen, hakkı verilmeyen, ihmal edilen veya aceleye getirilen ibadetler, akşam ve evvabin namazı, tesbihat, dua ve aşr-ı şeriftir. Oysa zamanımızı biraz daha planlayıp dikkatle kullanırsak hepsini de yapabiliriz. Unutmayalım ki, boşa geçirdiğimiz, boş sohbete veya uzun çay keyfine daldığımız her an, her rekatı bin rekat yazılan namazları ya kaybettirir ya da kalitesini düşürür, kabul edilecek duaları da ihmal ettirir.
Gelelim teheccüde. Nasıl olsa sahura kalkmışız. Sofra hazırlanırken abdest alıp iki, dört veya sekiz rekat teheccüd namazı kılsak ahiretimize büyük bir azık göndermiş oluruz. Zaten sabah namazı için alacağımız abdesti öne çekmiş ve birkaç dakikamızı Rabbimizle geçirmeye harcamış oluruz.
Çok önemli bir husus: Bazı kardeşlerimiz Ramazan geceleri kısa olursa hiç uyumuyor. Uyumadığı için de teheccüt kılınmaz sanıyor. Oysa vakti girdikten sonra uyunmasa da teheccüdü kılabilirsiniz. Nitekim İmam-ı Azam geceleri hiç uyumaz, gündüz birkaç saat uyurdu. 40 yıl yatsı abdestiyle sabah namazını eda eden ve her gece bin rekat namaz kılan bu ibadet âşığının teheccüt kılmaması mümkün mü?
Yine günün müsait bir vaktinde hacet namazı kılarak dünyanın dört bir yanındaki mazlum, mahpus, mağdur ve masum kardeşlerimize ve ailelerine dua etsek nasıl olur? İnanın acı çeken kardeşlerimizin ıztırabına beş dakika şahit olsak hacet namazını hiç terk etmeyiz. Onlara dua etmezsek kardeşliğimizin ne anlamı kalır?
Oruca devam ve kalite
Ramazan’ın özel ibadeti olan orucu tavizsiz bir şekilde tutmamız gerekir. Mümkün mertebe hastalık, yolculuk gibi durumlarda bile bazı tedbirler alarak oruç tutmanın yolunu bulmak çok güzel olur. Her biri bin oruç olarak yazılan bu ibadet bizim affımız ve kurtuluşumuz için büyük bir fırsattır. Oruç bize zahmet değil, rahmettir. Çünkü Peygamber Efendimizin (s.a.v.) “geçmiş günahları affettiren” üç ibadetten bahsetmiştir. Bunlar, oruç, teravih ve Kadir gecesini ibadetle geçirmektir. İşte bu üç altın fırsatı, bütün zorluklarına katlanarak, nefsin oyununa gelmeden, tavizsiz ve kaliteli bir şekilde değerlendirmeliyiz.
Orucu ailece tutmak, hatta küçük çocukları bile teşvik etmek, mümkünse ödüllendirmek gerekir. Bütün Ramazan’ı üstelik uzun yaz günlerine rastladığı halde oruçlu olarak geçirmeye başlayan, dokuz-on yaşlarında çocuklar gördüm. Demek ki başarılabiliyor.
Bu arada orucun kalitesini arttırmak için eli, dili, ayağı, gözü, kulağı, hatta hayali bile günahtan uzak tutmak için gayret etmek lazımdır. Orucu bozan yiyecek içecek gibi maddî şeylere dikkat ettiğimiz kadar, orucun kalitesini bozan yalan, gıybet, harama bakmak gibi günahlardan da kaçınmak büyük kârdır.
Teravih 20 bin rekat yazılır
Ramazan ayını hakkıyla ihya etmede teravih namazının büyük bir yeri vardır. Çok coşkulu ve lezzetli bir namaz olan teravihi de tavizsiz bir şekilde kılmak gerekir. Yolculukta, hastalıkta, yorgun ve uykusuz günlerde, misafirlikte mutlaka bir çözüm bulur, ebedî hayatımız için 20-30 dakikayı ayırabiliriz.
Yolculuk esnasında vasıta içinde, hastalık ve yorgunluk durumunda oturarak, iftar misafirliklerinde bulunduğumuz yerde cemaat yaparak teravihimizi eda edebiliriz. Ramazan yeme içme ve boş sohbetler yapma ayı değildir. Maalesef mükellef iftar sofralarında yemeğe uzun zaman ayırıp, arkasından saatlerce sohbet edip yatsıyı evde kılma bahanesiyle cemaatsiz bırakmak, teravihi de feda etmek akıl kârı değildir.
Teravihe devamda tavizsiz olmak gerektiği gibi hakkıyla kılmak hususunda da titiz olmak icab eder. Namazı aceleye getirmeden, huzur ve sükun içinde, tadil-i erkan ile kılmalıyız.
Mümkünse her rekatta bir sayfa ile hatimle kılmak güzeldir. Ama acele ederek yanlış veya çok hızlı okumak uygun değildir. Sakin ve huşu ile kılmak esas olmalıdır. Bunun için kısa surelerle veya her rekatta bir ya da birkaç ayet okuyarak kılınabilir.
Teravihe çocukları ve gençleri mutlaka teşvik etmek, onları sıkmamak için de gerekirse kısa okumak, tadil-i erkana zarar vermeden namazı hafif tutmak gerekir. Hatta onları teşvik için birtakım sürpriz ikram ve hediyeler verilebilir.
Mesela, teravihe gelen çocuklara ve gençlere girişte bir numara verilse, namaz bitiminde kura ile herkese hediyeler (çikolata, şekerleme, kuruyemiş, içecek, oyuncak vb.) dağıtılsa hem ibadet edilmiş, hem de teravih meşru bir şölene dönüştürülmüş olur. Böyle bir uygulama onları namaza cezb eder. Masum çocuklar ve gençlerin bulunduğu ortamlar feyizlenir, onların duaları kabul olur.
Kur’an ayında Kur’an’ı okumak ve anlamak
Her Ramazan okuyarak veya dinleyerek en az bir hatim yapmak gerekir. Bu hususta da tavizsiz olmak lazımdır. Eğer hâlâ hatme başlamamışsak şöyle düşünelim: Kur’an okuyanlar topluluğunu manevî bir orduya benzetelim. Onlar Rabbimizin huzurunda resmigeçite giderken bizim geride kaldığımızı hayal edip ağlayalım ve mutlaka cüzlerimizi okuyalım.
Okumasını bilmeyen veya yavaş okuyan kardeşlerimizin şevkleri asla kırılmasın. İnşallah en kısa zamanda Kur’an okumasını öğrenmek için gayret etsinler. Kur’an’ı bir günde öğreten sistemler var.
Peki şimdi ne yapacaklar? Ya bizzat canlı bir mukabeleye katılacaklar veya internetten görüntülü Kur’an hatmini takip edecekler. Bir telefondan veya bilgisayardan internete girip sırasıyla “Kur’an Hatmi 1. Cüz, 2. Cüz…” diye yazdıklarında hem ses hem görüntü gelecek. Daha güzel takip edebilmek için sesi yavaşlatmak da mümkün.
Böylece hem hatim yapmış hem de Kur’an okumamızı geliştirmiş oluruz. Bazı alimler bu şekilde okumakla hatim olmaz deseler de, onlara karşı görüş belirten ve hakim olacağını söyleyen alimlerimiz var. Ben “OLABİLİR” diyenleri tercih ediyor, en kısa zamanda bizzat okumayı öğrenmeyi de tavsiye ediyorum.
İnfak kardeşliğimizin gereği
Ramazanda her ibadet gibi kısaca infak dediğimiz muhtaçlara yapılacak maddî yardımlar da bin katıyla ödüllendirilir. Fakirlere, öğrencilere, muhacirlere, dostlara iftar programı yapmak, himmette, muavenette kendi sınırlarını zorlamak, hatta aşmak rahmet ayı olan Ramazan’da paha biçilmez fırsatlardır.
Üzerine zekat farz, fıtır sadakası vacip olanlar zaten bunları yerine getirmekle çok büyük hayırlara vesile olacaklardır. Ancak bunlarla yetinmeyip daha ötesine geçmek, kırkta bir değil, belki yüzde 25, hatta yüzde 50 vermek sahabelere arkadaş olacak himmet ve muavenet kahramanlarının yapacağı güzelliklerdir.
Böyle zor bir zamanda mahrumiyetlerin, ıztırapların tahammül ötesi yaşandığı bir süreçte imkanı az olanlar bile bu infak yarışına katılıp kendini cehennemden kurtarmaya bakmalıdır.
Buraya kadar saydığımız ibadetleri farklı şekillerde süslemek ve kalitesini arttırmakla birlikte, farklı evrad ve ezkarlarla sevabımızı çoğaltmak Ramazan’ı idamlık bir mahkumun affı beklediği gibi bekleyen Ramazan âşıklarının yapacağı işlerdir.
Böylesi ihya edilen bir Ramazan’ın her köşesinde bucağında mutlaka farklı şekillerde Rabbimize sunulan dualar olmalı, yüreğimiz dünyanın farklı coğrafyalarındaki mazlumların acısıyla yanmalı, gözlerimiz Allah için ıztırapla ağlamalı, yüreğimiz ve dilimiz dua dua çağlamalıdır.
Şimdi söyler misiniz, böylesi bir Ramazan ihyasına kilitlenen bir mümin Kadir Gecesini kaçırır mı?