Son seçim gösterdi ki…
Demokrasi tarihindeki en baskıcı ortamda gidilmesine rağmen…
Adil ve eşit bir kampanyadan söz edilmemesine…
Muhalefetin hapse tıkılması, kalan unsurların da etkisizliğine karşın…
AKP tek başına iktidar olacak oyu alamadı.
“Güven” tazeleyemedi.
**
Hangi sonucu kriter kabul ederseniz edin:
İl genel meclisinde partinin oyu yüzde 41.
Ortağı MHP’nin oyu ise 18.81
Bahçeli’nin altını çizdiği de bu.
**
Onca devlet gücü, tek sesli medyası…
Polisi, savcısı, iç ve dış görünen/görünmeyen desteği yetmedi.
Erdoğan’ın oyu yüzde 50’nin çok altında kaldı.
Büyükşehirleri kaybederek yüzde 40 civarı oyuyla mutlu da olamadı.
**
Onun için 1 Nisan’dan itibaren artık farklı bir siyasi denklem var.
Erdoğan’ın “4.5 sene seçim yok, başkan benim” vurgusunu sık yapması, bu denklemi yok sayma çabası.
Ülkeyi yönetme derdi yok, enkazı paylaşacak müttefik de bulamıyor.
Partisine eskisi gibi hakim değil.
**
Erdoğan tayfası…
Başka zaman olsa, yeni parti hazırlığındaki kadroyu üç günde çiğ çiğ yerdi.
Tık yok.
Çaresizce seyrediyorlar.
Bir zafere ihtiyaçları var, fena halde.
Bunu İstanbul seçimini yenileyerek elde etmeye çalışıyorlar.
**
Erdoğan o kadar sıkıştı ki…
Görünmez ortakları birden bire ortaya çıkıverdi.
Adını ister ‘Ulusalcı’ koyun, ister ‘Avrasyacı’ deyin.
Oda TV yayınlarını yakından izleyin, safların nasıl sıklaştığını görürsünüz.
Tutuklanan eski emniyetçiyi savunan Sedat Ergin’in yazısını kimlerin paylaştığına dikkat edin.
Erdoğan’dan hazzettikleri yok, onunla iş görmeye ihtiyaçları var.
Bunun için, deşifre olmayı göze alıp açıktan “Emperyalizme karşı ille de Erdoğan” yazıları, tweet’leri peşi sıra geldi.
Renklerinin bu kadar bariz açığa çıkmasından hoşnut değiller, lakin başka çare de yoktu.
Erdoğan sıkıştı ve hayat öpücüğüne ihtiyacı var.
Seçim gecesi AKP’yi yalnız bırakan, “Türkiye ittifakı” çıkışına anında mesafe koyan Devlet Bahçeli de yardım çığlığına koşanlar arasında.
Saflaşmadan saflara, saflaşmaya, safları sıklaştıranlara bakarak fotoğraf çekebilirsiniz.
Şifre çözmeye ne hacet.
**
AKP’deki kıpırdanmayla bitirelim:
Gül, Davutoğlu, filan…
İkisinin de karnı şiş.
İlkinin cumhurbaşkanlığı süresi kısaltılmaya çalışıldı, tekrar aday olmasına engel olundu, partisine dönmesine bile set çekildi.
İkincisi henüz tek başına iktidara gelmişken, başbakanken azledildi.
İlki bir dönem daha cumhurbaşkanlığı yapmak, ikincisi de yine parti lideri ve başbakan olmak istiyor.
Bu gazla yürüyorlar.
Erdoğan’ın yüzde 40’ından ne koparabilirlerse ona bakıyorlar.
Boşuna atarlanmayın, sizinle işleri yok.
Tarih zaten haklarında hükmü vermiş:
Koskoca birer ömrü heder!