2003’ten beri ülkeyi idare eden AKP’nin bütün dönemlerinin aynı olduğu iddia edilemez.İlk dönemlerinde AB reformlarını gerçekleştiren, Kürt ve Alevi açılımlarını yapmaya çalışan ve ekonomide devraldığı krizden çok daha iyi performans gösteren bir partiydi.
Kimler desteklemedi ki? Kimler partide görev almadı kimler kabineye girmedi?
AKP’nin bu isimleri ve desteği kendisini meşrulaştırmak için kullanmış olması bu kişileri bağlamaz. Eğer bu kişiler gerçekten kötü niyetli kişiler olsaydı şu an küpü doldurmak için yine aynı pozisyonda olurdu. Kaldı ki epey sayıda onursuz yazar çizer ve siyasetçi takımı bütün geçmişlerini inkar edercesine kapıkulu olmayı tercih etti.
28 şubat zihniyeti ve vesayetin meşru siyasetin önünü kesmek için çıkardığı anti demokratik engeller ve ülkede gerçekleştirdiği kanlı olaylar sebebiyle bile desteği hak eden bir partiydi.
Şimdi o destekle güçünü pekiştire pekiştire bir diktatörlüğe evrilmiş olması o zaman iyi niyetle destek verip sonra bundan vazgeçenleri bağlamaz. Ülkenin o zamanki mevcut kurumlarının ki bunların başında meclis ve yargı geliyor, böyle bir gidişatı engellemek için yeterli olmadığını gösterir. O zamanki muhalefetin sefilliğini ve nelerden medet umduğunu hiç saymayıp bütün faturayı zamanında AKP’yi destekleyenlere çıkaranlara hiç prim vermemek lazım.
Bugün en fanatik muhalifler arasında 367 gibi bir garabeti, 27 Nisan muhtırası gibi bir müdahaleyi savunan kalmadı. Ama o günlerde hararetle bunların sözcüğünü yapıyorlardı. AKP eğer o zamanki ayak oyunlarına muhatap kalmasaydı hiç bu kadar güçlenmeyecek ve taraftar da bulamayacaktı.
Mesele çok basittir desteği hak ettiği zaman destek vermişsindir ama yoldan çıktığını gördüğün zaman da desteğini çekersin. Bunu kimi daha önce fark etmiştir kimi diğerlerinden sonra. Ancak gidişat belli olduktan sonra hala desteklemişsen suç ortağı olmuşsundur.
Tekrar edersek esas mide bulandırıcı olan AKP’ye haksızlık yapılırken bu işlere destek olup şimdi Erdoğan bir diktatörlük kurduğunda ona destek verenlerdir ki bunlar çekilen suyun üstünde sırıtıyorlar. AKP’nin işbirliği yaptığı karanlık ve derin uçlarının peşi sıra Erdoğan’a can suyu açıklamaları her şeyin kısa bir özeti.
Geminin su aldığını görüp, batıp tamamen kaybolmaktansa yeni filikalara yeni kayıklara atlamak için pozisyon alanlar var. Bunların hemen hepsi omurgasız, çıkarı bozulduğu için ya da istediği rantı elde edemediği için ya da küskünlük içerisinde olduğu için bu şekilde davranıyor.
Bu rejime destek verenler o ya da bu sebepten dolayı desteklerini geri çekiyorlarsa ve hele ki yargının tamamen Erdoğan’ın köpeği olduğu bir zaman diliminde bir risk alarak yapıyorlarsa önce ele sopayı alıp dövmekten ziyade -ki eşek sudan gelene kadar dayağı hakettikleri bir gerçek- bunlara alan açmak gerekiyor.
Zaten Erdoğan İstanbul seçimlerinden sonra bizzat onlarla uğraşacağı için sana bana gerek kalmadan çok sevdikleri rejimin tadına varacaklar.
Bir zamanlar CNN’de çalışırken en aşağılık yayınları yapıp asla istifa etmeyi düşünmeyip onursuzca kovulduktan sonra o zaman söyleyemediklerini söyleyenle bir zamanlar şu-bu görevleri almış ıskartaya çıkmış Yeni Şafak yazarının zerre miktar farkı yoktur. Biri yine mahalle desteği ile gazeteci muamelesi görürken diğerine tukaka yanlıştır. Her iki tipolojideki insanlar aynı oranda omurgasız ve konjenktürel insanlardır. O sebeple kişi kişi dövmek yerine “Bu bile artık savunamaz halde, bu bile şimdi konuşmaya başladı” şeklinde olayın kendisini görmek gerekiyor.
Türkiye eninde sonunda bu rejimden kurtulacak. Bunun emarelerinin görüldüğünü düşünüyorum. Erdoğan’ın hanedanlığını ve diktatörlüğünü sürdürecek ve yaşatacak kaynakları yok.
Türkiye’nin esas meselesi bu kurtuluşun barışçıl bir şekilde mi yoksa Allah korusun kanlı bir şekilde olup olmayacağıdır. Son İstanbul seçimlerinin iptal olması göstermiştir ki Erdoğan ne pahasına olursa olsun koltuğu bırakmamak için her yolu deneyecek.
Suça bulaşmışlar, yargılanacaklar hariç gemiden ayrılmak isteyenlere alan açmak gerekiyor.
“Vay biz ne yapmışız tüh tüh, şöyle yanlış yapmışız şöyle zulümlere alkış tutmuşuz, Allah bizi kahretsin”. Böyle bir şey olmayacak. Her davranışını rasyonelleştirmek isteyen insanoğlu bahane üzerine bahane üretecek. Çok önemli değil. Çünkü bahse konu olan insanların bir değeri yok. Şu an insanların zulüm gördüğü, hayatını kaybettiği ve haksız yere hapislerde çürüdüğü iklimin değişmesi için bu rejimin güç kaybetmesi gerekiyor. Gidişini hızlandıracak her gelişmeyi geçmiş kantarına koyarsak bir adım ilerlemek mümkün değil.
Türkiye bu rejimden kansız bir şekilde kurtulmalı. Aksi takdirde bu rejimin yıktıklarını tamir etmekten çok daha zor günler yaşanacak.
Ülkedeki sosyolojinin değişmesi en çok destek verenlerin en çok söven ve mağdur hale gelmesi ile de ilgili.