Doç. Dr. MAHMUT AKPINAR-TR724.COM
Erdoğan’ın mutlak güç ve yetki sahibi olduğu Türkiye hızla çöküyor. Ekonomistlerin dediğine göre en geç bir yıl içinde ülke dibi görecek.
Fatura, tahribat bütün çıplaklığıyla ortaya çıkacak! Erdoğan’ın altı boşaldıktan sonra Meclis aritmetiğinin ve bazı dengelerin değişmesiyle Erdoğan ya yalnızlaşıp etkisizleşecek veya bir şekilde koltuk altından çekilecek!
Erdoğan er veya geç, bir şekilde gidecek. O koltuk kimseye kalmadığı gibi, ona da kalmayacak!
Peki, Erdoğan sonrası ne olacak?
Bir diktatörlük denemesinden sonra ülke gerçekten herkese adil davranan, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan, hukukun işlediği, çoğulcu ve katılımcı, liberal bir demokratik düzen kurabilecek mi?
Ucube bir “Partili Başkanlık” sisteminden tekrar parlamenter sisteme veya denge-denetimin, kuvvetler ayrılığının olduğu demokratik bir forma dönülebilecek mi?
Yoksa yeni gelen kişinin bu güç ve yetkilerle Erdoğanlaşmasını mı bekleyeceğiz? Hala kutsanan, “kurtarıcı” görülen liderlerde mi arayacağız ülkenin düze çıkmasını?
Erdoğan kolay veya zor, rızayla veya yakıp yıkarak gidecek! Ama sonrasına dair tablo net değil. Toplumda güçlü bir demokrasi ve adalet talebi görünmüyor. Maalesef muhalefet partileri ve liderleri de Erdoğan’ı eleştirirken popülist davranıyor; soğan-patates üzerinden muhalefet ediyor. Soğana, patatese yapıldığı kadar, ekonominin çökmesine etki eden adaletsizliğe, hukuksuzluğa, zorbalığa, soyguna vurgu yapılmıyor. Bazıları zulüm, baskı, adaletsizlik vurgusunu korkudan yapamıyor; bazıları ise Erdoğan’la gizli-açık ortaklığından, beklentisinden yapamıyor. Erdoğan gitse bile Erdoğan’ın oluşturduğu olağanüstü yetkilere sulanan, mevcut yetkilerin üzerine oturup “Yeni Diktatör” olmayı arzulayan çok kimse çıkacak gibi görünüyor.
Ülkede hala her klik, her grup kendi rejimini kurma, ayrıcalıklarını koruma peşinde. Mevcut halde güçlü-hakim görünenler elde ettiği adaletsiz konumu terk etmemek için çabalarken, eski statükonun mensupları tekrar gücü ele geçirme rüyaları görüyor. Kemalistler yeni bir Kemalist düzen kurma derdinde. Ergenekoncular devletin derin damarlarını canlandırmak için çoktandır Erdoğan’la iş tutuyor. Erdoğan’ın altından sandalyeyi çekip tek güç odağı, belirleyici olacağı günü bekliyor.
Toplumda neredeyse hiçbir grup/kesim herkesin hakça, eşitlik, adalet ve huzur içinde yaşayabileceği bir Türkiye’ye hazır ve razı değil. Herkes intikam alma, ötekini imha, kendi grubunu hakim kılma peşinde. İnsanlar fazlasıyla parçalanmış ve ayrışmış durumda. Kimse ayrıcalığından taviz vermeyi, rahatını, rantını paylaşmayı düşünmüyor. Böyle olunca da Erdoğan’ın gitmesi çok şeyi değiştirecek gibi görünmüyor.
Seküler kesim, AKP üzerinden bulaştıkları yolsuzluk, haksızlık ve görgüsüzlük nedeniyle dindarlara, cemaatlere, tarikatlara çok kin biriktirdi. Eğer devran dönerse İslamcı görünümlü Erdoğan gidecek, bu defa Kemalist, ulusalcı başka bir Erdoğan gelecek! Fırsat bulurlarsa daha önce yapageldiklerinin çok ötesinde baskıya, zora, tahammülsüzlüğe dayalı bir düzen kurmak isteyecekler. Bunun alametleri, sinyalleri satır aralarından, yorumlardan seziliyor.
Erdoğan’ın gitmesi tek adam düzeninin sona ermesi, baskı ortamının kalkması, gerginliğin azalması için şart. Ama insan haklarına, evrensel ilkelere, demokratik değerlere, hukukun üstünlüğüne, eşitliğe dayalı bir kamu düzeni kurmak için ne kadar hazırız ve kararlıyız belirsiz!
Bir Kürdün bir Türk kadar, bir Alevinin bir Sünni kadar önemli ve değerli olduğu bir yapı kurabilecek miyiz?
Buna hazır ve razı mıyız?
Laiklerin dindarları aşağılamadığı, dindarların laikleri dışlamadığı bir toplum inşa edebilecek miyiz?
Kolay para, konum kazanmaya alışmış olanlar bunları terk edecek mi? Yeni gelecekler makamları konumları kendine yontmaktan vaz geçecek mi?
Sosyal adaleti temin edecek, herkese insanca yaşam imkanı sunabilecek miyiz? Yoksa başka birileri de “Devlet malı deniz..” diyerek kalınan yerden semirmeye-sömürmeye devam mı edecek?
Toplumda Erdoğan’dan bıkkınlık, AKP’den yılgınlık var; ama demokratik bir yönetim, hukukun üstün olduğu bir rejim arayışı, arzusu ne kadar güçlü?
Tek tek kendi iç dünyamızda değerlendirmesini yapalım. Türkiye’de gerçekten demokratik, hakça bir düzen mi istiyoruz, yoksa birey ve grup olarak bize ayrıcalık sağlayacak bir yönetim mi?