YORUM | ERHAN BAŞYURT
Gazeteci Can Dündar’ın eşi Dilek Türker Dündar, 3 yıldır keyfi şekilde pasaportu verilmediği için oğlunu ve eşini göremiyordu.
‘MİT TIR’ları manşetiyle iktidarın Suriye’de radikal gruplara yasadışı silah sevkıyatını ortaya çıkaran Can Dündar, ‘casusluk’ ile suçlanıyor. Hapis yattı. Silahlı saldırıya uğradı. Serbest kalınca da yurt dışına çıktı.
Eşi Dilek Dündar, hakkında hiçbir suçlama olmadığı halde, eşine karşı ‘rehin’ ya da ‘esir’ tutuluyordu. Tam 3 yıl iktidar, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ile teminat altına alınan ‘seyahat özgürlüğü’nü geri vermedi.
Dilek Dündar, yasadışı yoldan doğal hakkını hakkını kullanarak pasaportsuz yurtdışına çıkmış.
Ailesiyle buluştuktan sonra dün şu tweeti attı:
‘’Onlar anayasaya uymadılar, ben üç yıl yasalara güvenmenin bedelini, ailemden uzak kalarak ödedim. Sonunda ANNELİK HAKKIMI KULLANDIM ve aileme kavuştum. Umarım en kısa zamanda Türkiye hukuka, ayrı düşen tüm aile mensupları birbirine kavuşur…’’
Geçmiş olsun Can Dündar!
Tebrikler Dilek Türker Dündar!
***
Türkiye’de Dilek Dündar’ın konumunda, yani keyfi bir idari kararla pasaportları iptal edilmiş 500 bini aşkın insan var.
Büyük çoğunluğu hukuki bir karar olmayan keyfi bir idari tasarrufla KHK ile atılanlar veya KHK ile kapatılan kurumlarda çalışanlar ve eşlerine ait…
Yakın zamanda kanser tedavisi olmak için yurt dışına çıkmasına izin verilmeyen Prof. Haluk Savaş’a yapılanlar ortada. KHK ile atılmış, mahkeme hakkında beraat vermiş ama pasaportu kendisine verilmedi. ‘’9 aydan az ömrüm kaldı…’’ diyerek sosyal medya da kampanya başlattı da, sonrasında ‘istisna’ olarak kendisine yasal hakkı olan pasaportu verildi.
Prof. Savaş, ‘’Ben Meriç’ten kaçmayacağım. Burada bağıra bağıra öleceğim…’’ demişti…
Ancak herkesin uğradığı hukuksuzluklar aynı şekilde etkili sosyal tepki uyandıramıyor.
Onlar da Dilek Dündar gibi ‘annelik haklarını’, ‘doğal haklarını’ kullanarak ya Meriç’ten ya Ege’den ya da çok daha tehlikeli yollardan, mayınlı arazileri kullanarak yurtdışına kaçıyorlar…
***
3 yılı aşkın süredir yurt dışındayım. İnanılmaz hikayelere ve dramlara şahit oldum.
Meriç’ten geçerken çoçuklarıyla birlikte boğulan KHK’lı aile, Ege’den kaçarken çocuklarıyla birlikte boğulan KHK’lı aile…
3 yıldır, yeni doğmuş bebeğini göremeyen KHK ile atılmış bir akademisyen…
3 yıldır eşi ve çocuklarından uzak gazeteci meslektaşlarım…
Oğlunun, eşinin, annesinin, babasının cenazesine katılamayan gurbette ‘hapis’ garipler…
Eşi ve çocukları bir ülkede, kendisi ayrı ülkede 3 yıldır buluşamayan çiftler…
Anne babasından görüntülü görüşme ile istenen, nişanları ve düğünlerinde en mutlu günlerinde tek bir aile ferdi dahi bulunmayan yurtdışında master veya doktora yaparken KHK ile atılmış genç kızlar…
Bir odada ailece mülteci kampında kalmak zorunda olan yine de şükreden mağdurlar…
Pazarda tencere satan profesörler, bulaşık yıkayan üst düzey bürokratlar…
***
Evet, yurt dışına çıkmayı başarmak bir dert, hassaten yaşı ilerlemiş insanlar için yurt dışında tutunmak, dil öğrenmek, adapte olmak ayrı bir dert…
Ancak özgürlük, anne-baba ve çocukların bir arada olması ve hukuksuz şekilde tutuklanmayacaklarını bilmeleri, iktidarın otoriter uygulamalarına kolaylaştırıcı olmama duygusu tek tesellileri…
***
Tüm bu dramlar, Avrupa’da Amerika’da az çok yayınlanıyor. Biliniyor.
Utanç tablosunun mimarı AKP, yaptığından utanmadığına göre, eseriyle övünç duyabilir… Ne kadar övünse azdır!!!
***
Güzelim Türkiye’yi, Esed’in Suriyesi, Saddam’ın Irak’ı haline getirmeyi başardılar…
‘Muktedir’ oldular, ‘derinler’ ile sarmaş dolaş oldular istedikleri her hukuksuzluğu ve keyfiliği uygulayabiliyorlar…
Euronews son olarak haber yapmış. Türkiye’de sadece 15 Temmuz sonrası kaçırılan ve devletin hesap vermediği 13 insan var…
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, gözü yaşlı ailelerin dramını Meclis’e taşıdı. Ancak iktidar kapı duvar…
Hukukun bir gün geri dönüp kendisinden bunca hukuksuzluğun hesabını sormayacak gibi pervasız ve duyarsız davranmaya devam ediyor.
***
İktidar ne kadar görmek istemese de, dünya Türkiye’de yaşanan tüm bu hukuksuzlukların farkında.
AİHM’in arka arkaya verdiği ihlal kararları var. Yurt dışından kaçırılan öğretmenlerin iade edilmesi kararları var.
BM İnsan Hakları Komitesi’nin Malezya’dan kaçırılan Turgay Karaman/İsmet Özçelik ile ilgili kararları var.
Sıradaki on binlerce başvuru da karar verilmesini bekliyor.
Türkiye’nin yeniden ‘işkenceci devletler’ listesine girmesi ve yargının bağımsızlığının yok edilmesi nedeniyle başvuruların büyük çoğunluğunun Ankara’nın aleyhine sonuçlanacağı açık…
Evet, bu utanç tablosu iktidarın eseri!
Yaptıklarından utanmadıklarına göre, insan hakları ihlalleri ve hukuksuzluklarıyla gurur duysunlar!
Uyanmak ve hukuka dönmek yerine, katlettikleri hukukun bir gün kendilerini de biçmesini beklesinler…
Yaşanmışlıkların süzgecinden süzülüp bugüne kadar gelen iki ata sözünü, iktidara hatırlatalım;
‘’Ayarını bozduğun kantar, bir gün seni de tartar…’’
‘’Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner…’’
www.tr724.com