Uçaktayız, yanımda AKP’ye çok yakın vakıflardan birinin Türkiye’deki işlerini idâre eden bir zat oturuyor, uçak havalanacak, bekliyoruz. O sırada kapıdan içeriye yeni Başbakan Yardımcısı ve yanındakiler girdiler.
Yanımdaki zâta “Yâhu daha geçen haftalarda bu beyefendi, AKP hakkında (Hârun gibi geldiler, Kârun gibi oldular) deyip sizlere küfür etmiyor muydu ?” dedim, yanımdaki zat “Hocam bunlar siyâseten söylemiş şeyler, ben gideyim partimize geçtiği için hemen tebrik edeyim” dedi ve Numan Kurtulmuş‘un yanına koştu.
Yâni “siyâseten” yalan-yanlış konuşabilir, sövüp sayabilir, herşeyi söyleyebilirsin, kılıf hazır “siyâseten“ dedinmi herşey câiz. Hem ne olmuşki “dün dündür, bugün bugündür”
Bir iki gün evvel televizyonda Binali Yıldırım‘ı dinliyorum, herşey ayan-beyan ortada olmasına rağmen, o kadar çok, ve rahatlıkla yalan söylüyor ki her şeyin farkında olmasam, neredeyse bende kendisine inanacağım.
“Çaldılar” deyip yalan söylemiş, “siyâseten, mecbûren söyledim” deyip tekrâr yalan söylüyor. Yalanını itirâf ederken dahi yalan söylüyor.
“Siyasâl islamcılar” o kadar kolay yalan söylüyorlar ki, zannediyorum söyledikleri yalanın doğru olduğuna önce kendileri inanıyor.
Evet, AKP’liler yalanda çığır açtı.
Hele hele Erdoğan, öyle pişkin, öyle profesyonelki onu hiçbir kategoriye koyamıyorum, yalan hususunda bütün meşhûr yalancıları alt-üst edip, bütün katagorileri şampiyon olarak bitiriyor.
Zannediyorum Müseylime-i Kezzâb canlanıp gelse, AKP’lilere yalanı öğreten “şeyh-ül ekber-i kezzâb” kimse, rahle-i tedrisine oturup, ondan ders alır.
“İzzet, şeref, doğruluk” siyâsîlerde bu vasıflarla alakalı “doğru” bir çizgi olduğunu düşünmüyorum, birçoğunun lügatlarında bu kelimelerin olduğunu da zannetmiyorum.
“İzzet, şeref, doğruluk” AKP pazarında kaç para eder acaba ? Muhtemelen beş kuruş değeri yoktur.
Efendimiz (sav) “Yalanla imân aynı kalpte barınmaz” buyuruyor.
Bediüzzaman Hazretleri, “Yalan bir lâfz-ı kâfirdir.” diyerek bu hakikati bir başka şekilde ifade etmiş; onun küfrün esâsı ve nifâkın birinci alâmeti olduğunu söylemiş ve küfrün arkadaşı olan kizbden çekinmeleri için mü’minleri uyarmıştır.
Korkmasam çoğunun mü’min olmadığına hükmedeceğim.
Yine “Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Dört haslet vardır ki; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifâktan bir haslet var demektir:
• Emânet edilince hıyânet eder,
• konuşunca yalan söyler,
• söz verince sözünde durmaz,
• husûmet edince haddi aşar.” (Buharî, İmân)
“Emanet, söz vermek” buradaki yazımın konusu değil, fakat yalan, fakat yalan.
Hele birde “husûmet edince haddi aşmak” yok mu, işte buna değinmek istiyorum.
Eğer ülkemizi çok zâlim amansız bir düşmanımız işgâl etseydi, halkın %80’inin destekleyip sevdiği,
• Eğitimci
• Hukukcu
• Asker
• Polis
• Tıpcı
• Hâriciyeci
• İşadamı gibi
Bütün yetişmiş unsurlarını darmadağın eder, bu kurumları çökertir, üstüne üstlük mazlûmlarada işkence yapardı.
İşte Erdoğan ve AKP tamda bunu yapıyor. Husûmette bu kadar ileri gidilemez.
Meselâ ordumuz, Türk Ordusu tarihin hiçbir döneminde bu hâle düşmemiş, hiçbir düşmân ordumuzu bu hâle getirememiştir, fakat içine sızıp kumpas kuran zâlimler ordumuzu içler acısı hâle düşürmüştür.
Halbuki şerefle taşıdıkları üniformaları üzerlerinden soyulup, çırılçıplak bırakılmış şekilde resimleri cümle âleme dağıtılan, sonra da içeriye atılan yüzelli generalin sadece otuz-otuzbeş tanesi bir araya gelip kafa kafaya verselerdi ve darbe düşünselerdi, “kahraman?” görünen AKP’lilerin hepsi kaçacak delik ararlardı.
Ama yapmadılar.
Ne acı ki, Tiyatro Darbeyi kurgulayanlar kendi mâsum evladlarının boğazlarını kestirdiler.
Ne acı !
kendi diplomatına copla akla hayale gelmedik işkence yapan bir devlet erki ile karşı karşıyayız.
Erdoğan’ın Yeni Türkiye’si “Devlet Terörü” estiriyor, öz evlâtlarına soykırım uyguluyor ve maâlesef herkes susuyor.
Erdoğan, AKP, âvâneleri ve ortakları kesinlikle halkımızın-milletimizin yanında değiller.
Evet, Anadolu’nun öz evlâtlarını birer “şakî” gibi, kurguladıkları “tiyatro bir darbe” ile suçlayıp kendi “bekâ” endişelerine âlet ediyorlar.
Fakat ben şuna inanıyorum 15 Temmuz Darbe Tiyatrosu’nun gerçekleri gün yüzüne çıktığında, tarih dönüp, şakî diye adlandırdıkları insanları, büyük bir problemi, büyük bir katliamı engelledikleri ve sessiz-eylemsiz kaldıkları için tebrîk edecek.
Şahlanmış giden küheylana ( Türkiye) öyle bir canbazlıkla at gözlüğü taktılar ki, söylemek ayıp olacak ama küheylan sütçü beygirine döndü.
Şeytâni bir algı operasyonuyla halkın destekleyip, çok sevdiği bir topluluğu bir anda halkın en nefret ettiği varlıklar haline getirdiler. Tarihte bu kadar başarılı bir algı operasyonunu muhtemelen Hitler ve âvânesi yapabilmiştir.
Sebeb mi ? Onlara göre cemaât en büyük mücrîmdir. Çünkü Hizmet Hareketi, Türkiye’de kendilerine göre kurmuş oldukları düzenin dişlilerini, çarklarını kırmış, öz Anadolu insanından istemedikleri şekilde aydın insanlar yetiştirmiş ve memleketlerine sahip çıkmalarına vesile olmuştur. Kısacası hükümranlıklarına “neredeyse” son vermiştir.
Onlara göre, bu nevzuhur insanlar yok edilmeliydi. Ve bunu başardıklarını düşünüyorlar.
Yanlış duymadınız AKP kendi ülkesine en amansız işgâlcilerin verebileceği zarârı vermiş durumda.
Erdoğan ve âvânesi en önemli yıkımı “dindâr” gibi görünerek kîn ile müslümân-muhâfazakar Anadolu insanının ümîdi üzerinde yapmıştır.
Erdoğan dilindeki kizb ile Anadolu insanının geleceği üzerine kezzap dökmüştür.
Ümitlerini yıkmıştır.
Ha bu arada, Erdoğan’ın kullanım süreside bitmiştir.
Allâh zâlimi zâlimle temizler, korkarım ki Erdoğan’la maskelenmiş “yarı” Ergenekon-ik bir iktidardan,
Erdoğan maskesini kırıp atmış “tam” Ergenekon-ik “Bass” tipi bir rejime geçilecek.
Ve maâlesef milletimiz hâlâ uyuyor.
Milletimiz uyandığında iş işten geçmiş olacak.
Sonra mı ? Sonrasında bütün bu fırtınalar bittiğinde, yıkılan kurum ve değerlerimizin eski hâline dönebilmesi için, “AKP ve Ergenekon işgâlinden sonra” en az “25 yıl”çalışmalıyız.
Yazık oldu onca emek ve gayrete.
Bütün bu yıkımı yine Biz düzelteceğiz.
Yılmadan, bıkmadan çalışmalıyız, çok işimiz var.
Kadir Gecesi’ni aradığımız şu mübârek Ramazân gününde zâlimleri Rabbimize havâle ediyor, “sen bilirsin Allah’ım !” diyerek, yardımını dileniyoruz…
mansurturgutk@gmail.com