39 yıl önce zorla kaybedilen ilk kişi olan Hayrettin Eren’in kızkardeşinin eli, kaybedilen son kişinin eşi Betül Zeybek’in eliyle buluştu…
CEVHERİ GÜVEN –BOLD
21 Kasım 1980: Hayrettin Eren’in turuncu renkli Murat 124 otomobili İstanbul Saraçhane’de durduruldu. Polisler Hayrentin Eren’i gözaltına aldı….
21 Şubat 2019: Salim Zeybek’in otomobili İstanbul-Edirne otoyolunda durduruldu. Polisler Salim Zeybek’i eşi ve iki çocuğunun gözleri önünde gözaltına aldı…
Birinin üzerinden 39 yıl diğerinin üzerinden 5 ay geçti. Devletin “resmen” gözaltına aldığı iki isimden halen haber alınamıyor…
Mehmet Ağar’ın İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nin başında olduğu 1980 yılında yaşanan bir kare, Mehmet Ağar’ın ekibi ve prensi Süleyman Soylu’nun devlete geri döndükleri 2019 yılında tekrarlandı.
Bir farkla… Bu kez devletin hedefindeki farklı kesimlerin elleri birleşmiş durumda…
Cumartesi Annelerinin 745. buluşmasında, 39 yıldır kardeşi Hayrettin Eren’i arayan İkbal Eren’in eli, kocası Salim Zeybek’i arayan Betül Zeybek’in eliyle birleşti…
İLK KAYIP: HAYRETTİN EREN
Hayrettin Eren, sosyalist hareket içindeki gençlerden biriydi. 12 Eylül 1980 Darbesi’nden iki ay sonra 21 Kasım 1980’de otomobili polisler tarafından İstanbul’da Haşim İşcan üst geçidinde durduruldu. Eren, gözaltına alınarak Karagümrük Karakolu’na götürüldü.
Arkadaşları gözaltına alındığı bilgisini verdiklerinde annesi Elmas Eren, karakola koştu. Görevli polisler “gözaltı defterine” baktılar ve Eren’in gözaltındaki 8 arkadaşıyla beraber Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube’ye gönderildiğini söylediler.
Polisler isminin yazdığı gözaltı defterini annesi Elmas ve babası Kemalettin Eren’e de gösterdiler.Aile, Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne vardığında “Oğlun burada yok gözaltına alınmadı” cevabı verildi. Elmas Eren ısrarla Karagümrük Karakolu’ndaki gözaltı kağıdından bahsedince polisler tarafından itilerek çamurun içine düşürüldü.
Elmas Eren ısrarından vazgeçmedi çünkü Hayrettin Eren’in otomobili “yok” denilen Gayrettepe Emniyeti’nin otoparkında plakası sökülmüş şekilde duruyordu. Bunu söylediklerinde tartaklanarak uzaklaştırıldılar. Aile sabaha kadar otomobilin önünde bekledi.
Ertesi gün tekrar Karagümrük Karakolu’na gittiklerinde tüm ailenin gözleriyle gördüğü gözaltı defterinde Hayrettin Eren’in isminin bulunduğu sayfa yırtılmıştı. Geri döndüklerinde ise otomobili artık Gayrettepe Emniyeti’nin otoparkında yoktu.Günler günleri izledi. Aile İstanbul’da kapısına dayanmadık yer bırakmadı. Ankara’ya gidip Kenan Evren’le görüşmek için her yolu denediler.
Sonunda bir gün Balıkesir’deki bir programında çok yaklaştıklarında, Evren’in yanındaki Emniyet Müdürü aileyle görüştü ve mektuplarını alıp Evren’e ileteceğini söyledi.
Bir süre sonra “devletten” cevap geldi: “Biz de Hayrettin Eren’i arıyoruz, bulursanız bize haber verin”.
Hayrettin Eren’i gözaltında Gayrettepe Emniyeti’nde gören 4 kişi resmi ifade verdi. Eren’e yapılan işkencenin de şahidiydiler. Karagümrük Karakolu’nda bulunan 8 kişi, askeri mahkemede Hayrettin Eren’in de kendileriyle birlikte olduğunu anlattılar.
Yoğun baskılar sonrası görüşebildikleri polis müdürü Mehmet Ağar, aileyi yanında Kemal isimli bir polisle kabul etti ve acılı anneye gülerek çok ağır bir kol hareketi yaptı.
Ailenin ısrarı bitmeyince yıldırma faslına geçildi. Baba ve anne ile kardeşleri Faruk, Cemile ve İkbal Eren’e yönelik gözaltı dalgaları başladı. Sonunda Faruk Eren de tutuklandı. Devlet bu işin peşini bırakmalarını istiyordu. Aile bir yandan kayıp oğullarını arıyor diğer yandan tutuklu oğullarını cezaevinde ziyaret ediyordu.
“SENDEN OĞLUMUN TEK BİR KEMİĞİNİ İSTİYORUM”
Elmas Eren’in ömrü oğlunu aramakla geçti. Bir seçim öncesi 12 Haziran 2011’de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumartesi Anneleri’ni kabul etti. Elmas Eren, Erdoğan’a da anlattı tüm derdini ve “Oğlumun tek bir kemiğine bile razıyım. Senden oğlumun mezarını istiyorum” dedi. Erdoğan’ın bir süre sonra 12 Eylül rejimini yeniden inşa edeceğini ve yeni zorla kaybedilmelerin mimarı olacağını bilmeden.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 24 Aralık 2014 tarihli kararında Hayrettin Eren dosyasıyla ilgili zaman aşımından takipsizlik verdi.Hayrettin Eren, Mehmet Ağar tarzının ilk kurbanı olarak kayıtlara geçmiş durumda. Zorla kaybedilme olaylarından ilki Hayrettin Eren vakası olarak biliniyor. Kaybedildiğinde Mehmet Ağar İstanbul Emniyeti’nde terör müdürüydü. Elmas Eren de ailenin geri kalanı da Hayrettin Eren’in kaybedilmesinden Mehmet Ağar’ı suçluyor.
İnsan Hakları Derneği’nin kurucularından Elmas Eren’in ömrü Galatasaray Meydanı’nda Cumartesi Anneleri’yle birlikte kayıplarını arayarak geçti. Ailenin geri kalanları da öyle…
“MEHMET AĞAR’IN GERİ DÖNÜŞÜ”
İkbal Eren 745. haftada yine Cumartesi Anneleriyle birlikteydi. Bu kez yeni kayıplar için biraradaydılar.Gökhan Türkmen, Yasin Ugan, Özgür Kaya, Erkan Irmak, Mustafa Yılmaz ve Salim Zeybek, 2019 yılı Şubat ayında zorla kaybedildiler. Kimi ailesinin gözü önünde, kimi komşularının bakışları arasında, kimi işe giderken başlarına çuval geçirilerek Siyah Transportera bindirilerek kaçırıldılar.
Salim Zeybek onlardan biriydi. 21 Şubat’ta Edirne’ye giderken kalabalık ve silahlı bir grup tarafından aracı ateş açılarak durduruldu. Kendilerini “polis” olarak tanıtan ve polis kimliği gösteren kişiler Salim Zeybek’i eşi ve çocuklarının önünde bir araca bindirerek götürdüler.
Eşi Betül Zeybek, aylardır kocasını arıyor. Tıpkı Eren ailesi gibi çalmadık kapı, yapılmadık başvuru bırakmadı. Bir dedektif gibi delil toplayıp hatta kriminal inceleme yaptırıp savcılığa sundu. Aldığı tek yanıt “kocan devletin elinde” oldu.
İnsan hakları savunucularıyla birlikte mücadelesini sürdüren Betül Zeybek, diğer 5 kayıp yakınıyla birlikte Cumartesi Anneleri’nin kendileri için yaptığı 745. Hafta buluşmasındaydı.
Acısı taze olan 6 kayıp yakını gibi o da konuşmasında duygularına hakim olamadı. Gözyaşları yanaklarından süzülürken eliyle birleşen İkbal Eren’in eliydi.Gözaltında kaybedilen ilk kişinin yakınının eli; gözaltında kaybedilen son kişinin yakınının eliyle buluştu. Tarihi fotoğrafta, birbirinden çok farklı iki insanın ortak acısı ve ortak direnişi vardı.
Değişmeyen ise Mehmet Ağar’ın devlete tekrar geri dönüşüydü. Erdoğan Rejimi’nin 15 Temmuz’a giden yolda kurduğu ittifaklar, “Allah’ın lütfu 15 Temmuz”un ardından daha da berraklaştı.Mehmet Ağar’ın halefi Süleyman Soylu İçişleri Bakanlığı koltuğuna otururken, Ağar’ın oğlu da AKP saflarından milletvekili oldu. Uzun zamandır kızakta bekleyen Ağar dönemi polis müdürleri ise Emniyet’in en önemli pozisyonlarında.
Ve Türkiye, tekrar zorla kaybedilme girdabında. Şimdi hedefte Gülen Cemaati var. 2016 yılından beri 28 zorla kaybedilme olayı yaşandı. Devlet cephesinde değişen tek şey; Beyaz Torosların yerini Siyah Tranporterların alması…
Elmas Eren oğlunu şu an hapiste olan Sırrı Süreyya Önder’e anlatırken; “Hayrettin daha şuncacık çocukken bile yaptığı işi yüksünmeden kabul eder, yapmadığını da öldürsen kabul etmezdi. Mutlaka işkencede yapmadığı bir işi kabul etmesini istemişlerdir Hayrettin’den. O da kabul etmeyince kıymışlardır evladıma” demişti.
Salim Zeybek’i elinde tutan “devletin” ne şekilde ve neyi kabul ettirmeye çalıştığı ve akıbetinin ne olacağı ise Cumartesi Anneleri’nin birleşen ellerine verilecek desteğe bağlı.
İkbal Eren’in sözleriyle söylemek gerekirse: “Benim babam, dedem Ermeni aydınlara, 1915’lere sahip çıkabilseydi, Sebahattin Alilere sahip çıkabilseydi kardeşim Hayrettin Eren kaybedilmezdi. 80’lerde kaybedilen Hayrettin Eren’e de sahip çıkılsaydı 90’larda Hasan Ocak’lar kaybedilmezdi. Herkes hak arayanın yanında olsun.”