İbrahim Said Öner henüz 21 yaşında. Anne ve babası 30 aydır cezaevinde. 8 ve 16 yaşlarında iki kız kardeşi ile bir süre anneannesinin yanında kalan üç kardeş, şimdi de KHK’lı teyzelerinin yanında kalıyor. Ağabey Öner yetkililere sesleniyor: “Babamızı bırakmasanız bile bari annemizi tahliye edin. Ev hapsi mi olur, adli kontrol mü olur…”
SELAHATTİN SEVİ-KRONOSNEWS
Meryem ve Osman Öner çifti, üç yıl önce evlerini polisler bastığında neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Oğlu ve iki kızı da evde olduğu halde polisler uzun namlulu silahları göstermekten çekinmediler. Bütün aileyi polis merkezine götürdüler. Günün sonunda çocuklar serbest kalmıştı ama hem anne hem de baba tutuklanmıştı.Kendisinin ve kardeşlerinin o travmayı atlatamadığını söyleyen İbrahim Said Öner (21), “Aylarca, geceleri kabusla uyandık. O günlerde beş yaşında olan kardeşim Sema sadece ablası Betül Rabia yanında olursa odasında uyuyabiliyor. Annem ve babam tutuklandıktan sonra bir buçuk yıl küçük bir ilçede anneannemlerle kaldık. Şimdi ise teyzemde kalıyoruz. 30 aydır ayrı kaldığımız annem ve babam serbest bırakılsın, en azından annem ev hapsiyle veya adli kontrolle yanımızda olsun.” diyor.
ANNESİNİN YAKALANDIĞI HAFTA ÜNİVERSİTE SINAVINA GİRDİ
Evlerine baskın yapıldığı, anne ve babasının gözaltına alındığı hafta üniversite sınavına giren İbrahim Said Öner, sadece 120 binlik bir dilime girebildiğini söyleyerek o günden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını anlatıyor. Kendisine ‘obsesif kompulsif bozukluk’, ‘anksiyete bozukluğu’ ve ‘öfke kontrolü sorunları’ teşhisinin konulduğunu belirten Öner, yaşadığı zor günleri şöyle anlatıyor:
“Depresyon ve panik atak hastasıyım. Üniversite sınavına tekrar hazırlandım. Sınav esnasında atak geldiğinden dolayı dikkatimi toplayamadım. Daha sonra stresten dolayı midemde ülser ve bağırsak sıkıntıları meydana geldi. Bunlarla alakalı da ilaç kullanıyorum. İlaçlarla ayakta durabiliyorum.”
KARDEŞİ 16 YAŞINDA PROZAC KULLANIYOR
Kardeşi Betül Rabia Öner’in (16) de anne ve babasının hapse girdiği yıl TEOG sınavlarına hazırlandığını ve Sağlık Meslek Lisesi’ni kazandığını belirten İbrahim Said Öner, konuşmak istemeyen kardeşine tercüman oluyor:
“Annem ve babamın hapiste olduğu duyulunca dedemlerle birlikte kaldığımız küçük ilçede herkes bize cephe aldı. Okulda büyük sıkıntılar çıkardılar. Kardeşim de okuldan soğudu, kaydını alarak açık öğretim lisesine kayıt yaptırdı. Şimdi oradan devam ediyor. O da benim gibi depresyon hastası, ‘prozac’ dahil kullandığı bir çok ilaç var.
Babamların tutuklandıkları sene küçük kardeşim TEOK’a girecekti, sınav senesiydi. Annem babam tutuklanınca kardeşimde ciddi dikkat dağınıklığı oldu. Sınava hazırlanamadı, psikolojisi bozuldu. Sema da ana sınıfına gidiyordu.”
Beş yaşında hem annesinden hem de babasından kopartılan Sema Öner (8) ise okulun ilk yılı çok zorlanmış. “Annemi ve babamı çok özledim, artık gelmelerini istiyorum.” diyen küçük Sema, ağabeyi ve ablası ile birlikte zorlu bir süreçten geçiyor. Doktorlar, “Yaşı biraz büyük olsa ona da ilaç vermemiz gerekecek. Ama çok küçük.” diyormuş. Küçük kardeşim Sema okula gitmek istemedi. Zorla, alıştıra alıştıra götürdüler. Zaten annem ve babam tutuklanınca anneannem ve dedem bize baktı. Kendi evimizi topladık, dedemlerin evinde boş bir yere koyduk, eşyalarımız üç senedir orada duruyor.
ANNESİ DE BABASI DA İLAHİYATÇI
Annesinin ve babasının 1997 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun olduklarını söyleyen İbrahim Said Öner, “Annem sağlık meslek lisesi mezunuydu. 1992’de üniversiteye başladığında gündüz okula gidiyor, akşamları da Erzurum Numune Hastanesinde ameliyat hemşiresi olarak çalışıyormuş.” diyerek yapılan haksızlığa isyan ediyor:
“Annem Kur’an kursu öğreticisiydi, Diyanet İşleri’ne bağlı olarak çalışıyordu. Babam da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak çalışıyordu, din kültürü öğretmeniydi. İkisi de ilahiyat mezunuydu, ilahiyat mezunu olanlardan terör örgütü üyesi çıkarmaya çalışıyorlar. Sadece tanık ifadeleri ve milletin ne kadar doğru olduğu belli olmayan beyanıyla… Elle tutulur hiçbir şey yok, somut bir şey olmamasına rağmen 30 aydır içerideler.”
‘ONLARLA ARKADAŞ GİBİYDİK’
“Anne ve babasıyla ilişkilerinin çok özel olduğunu kaydeden Öner, “Annemle ve babamla arkadaş gibiydik. Aramızda herhangi bir mesafe, soğukluk yoktu. Özellikle babam aramıza mesafe koymazdı. Her şeyi beraber yapardık. Hep bana arkadaşım gibi davranıyordu. Her şekilde yardımcı oluyordu. Annem ha keza…” diyor. Fakat en küçük kardeşi Sema annesine çok bağlıymış: “Annem çalışırken normalde evde kendi bakıcısı olmasına rağmen bakıcısıyla bile kalmıyordu, annemin iş yerine gidiyordu.”
“Annemizi babamızı istiyoruz, haydi babamızı bırakmasanız bile annemizin tahliye olmasını istiyoruz. Ev hapsi mi olur, adli kontrol mü olur bir yol bulsunlar.” diyen İbrahim Said Öner, “30 aydır çekmediğimiz sıkıntı kalmadı. Hastayız artık, kullandığımız ilaçlar ayakta tutuyor. Bulundukları ilde annem kadar yüksek ceza alan yok. Annem kadar uzun tutuklu kalan yok. Bu neredeyse kişiselleşti, bir aileye zulüm var.” diyor.
Yalnız kaldıktan sonra önce anneannelerinde kaldıklarını söyleyen Öner, “Daha sonra teyzemin yanına geçtik. Orası hem daha büyük bir şehirdi hem de teyzemle aramız çok iyiydi. Teyze anne yarısıdır derler ya teyzem de öyleydi. Daha samimiydi, daha fazla ilgileniyordu. Kardeşlerimle arası çok daha iyiydi. İkinci sınıfta Sema toparladı, küçük kardeşim Betül açık öğretim lisesine devam ediyor. Dışarıdan bitiriyor ama derslerine çalışıyor, üniversiteye girmek istiyor. Salmıyor.”
TEYZE DE KHK’LI, ENİŞTESİNİN MAAŞI İLE 6 KİŞİ GEÇİNİYOR
Öner, şöyle devam ediyor:
Teyzem de ihraç edildi. Eniştem bir asgari ücretle hepimize bakmaya çalışıyor, üç kişi onlar üç kişi biziz, toplam altı kişiyiz.Annem babam Kilis’te tutuklular. Bulunduğumuz yere üç saat mesafedeler. Biz sadece aylık açık görüşlere gidebiliyoruz. Her hafta gidemiyoruz, hem uzak, hem de maddi durumumuz elverişli değil.
BABAM BABASININ CENAZESİNE KATILAMADI
İbrahim Said Öner, babasını ve annesini polis eve almaya geldiği zaman dedesinin ve babaannesinin kendilerinde kaldığını ifade ederken bir aile dramını da duyuruyor:
Dedem ve babaannem hasta ve yaşlı oldukları için babamlar bakıyordu. Polisler geldiğinde onlar da bizim evdeydi. Dedem o durumu görünce hastalandı, yoğun bakıma alındı. Sonra da babama üzüntüsünden vefat etti zaten. Babam cenazesine bile gidemedi. Babasının cenazesine gidememesi hâlâ içinde bir ukdedir.