Yıllar önce Çin’deki baskı rejiminden kaçan ve en son Almanya’ya iltica eden Uygur Türkü Mağfiret Aytem: Frankfurt havaalanında polise gidip sığınmak istediğimi söyledim. Kadir gecesinde Kabe’de dua edip yola çıkmıştım, özgürlüğe kavuşmak bayramım oldu.
SELAHATTİN SEVİ-KRONOS
Çin’in Şincan adını verdiği Doğu Türkistan’da milyonlarca Uygur Türkü kamplarda fiziksel ve psikolojik işkence altında. Hergün Çin yönetimin ‘radikal İslamcılıkla’ suçladığı binlerce Uygur Türkü keyfi olarak gözaltına alınıyor. İnsan hakları kuruluşları gözaltına alınan bu kişilere kamplarda Çin Cumhurbaşkanı Şi Jinping’e bağlılık yemini ettirildiğini belirtiyor.
Ailesinden en son iki yıl önce haber alan Doğu Türkistanlı Mağfiret Aytem işte o Uygur Türklerinden biri. Almanya’ya iltica eden Aytem, geride bıraktığı ülkesinde yaşadıklarını, yaşananları anlatmaya “En son 2017 yılının ikinci ayında ablamla telefonlaştım, bir daha da haber alamadım’ diyerek başlıyor ve devam ediyor:
“Ailemi aradım. Ablam Çolpan açtı telefonu. Selam verdim. “Mağfiret ne oldu” dedi. Bir şey yok abla dedim, merak ettim, nasılsınız. Ablam, kısa cümleler kuruyor, soğuk konuşuyordu benimle. “Hayırdır, hasta mısın, birisi mi öldü, kötü bir şey var da bana mı söylemiyorsunuz” dedim. Hep, “Hı, hı…” diye cevap veriyordu. Sonunda, “Kapat telefonu, bir daha da arama. Artık buluşmamız kıyamete kaldı” dedi ve ağlayarak telefonu kapattı. O günden bu yana ne ablamdan ne de ailemden diğer kişilerden haber alamıyorum.”
BİR KARDEŞİ POLİS MERKEZİNDE ÖLDÜ
1973 yılında Doğu Türkistan’ın Urumçi kentinde doğan Mağfiret Aytem’in 6 kız ve 4 erkek olmak üzere 10 kardeşi var. Babası demircilik yaparak, annesi de kilim fabrikasında çalışarak evlerinin geçimini sağlamış yıllarca. “Kız kardeşlerimden biri eceliyle öldü fakat biri öldürüldü” diyor Mağfiret Aytem. Polis merkezinin penceresinden atladı denilen ölüm için bütün ailesinin cinayet dediğini aktarıyor.
8 yıl Urumçi’de Uygur-Çin okuluna gitmiş Mağfirat Aytem… Türkistan’da bulunduğu süre içinde kumaş fabrikasında ve giyim mağazalarında çalışmış. Kendi tercihiyle başörtüsü takmaya başladığında hayatı zorlaşmaya başlamış… Aytem, zorlu süreci şöyle anlatıyor:
“Ya çalış ya işi başörtüsünü çıkar bırak dediler. Ben başörtüsünü çıkarmak istemiyorum dedim ve işi bıraktım. Polisler beni her iki günde bir karakola çağırıyordu. Kardeşlerim bana “yurt dışına çık, bunlar rahat vermeyecek” diyordu. Daha çok kalırsam başıma kötü şeyler geleceğini anladım.
DOĞU TÜRKİSTAN’DAN KAÇIŞ
2004 yılında ülkeyi terk ettim. Önce Dubai’ye geldim. Ramazan günlerini bekledim ve umre için Suudi Arabistan’a gittim. Orada kaldım bir süre. Pekin’e gidip Suudi Arabistan sefaretten oturum izni almam gerektiğini söylediler.
2005’te tevekkül edip tekrar Pekin’e uçtum. Gelmişken ailemi de göreyim istedim. Uçakta daha sıkı kontroller olduğu için iki gün süren tren yolculuğuyla Urumçi’ye (trenle iki gün) gittim, kardeşlerimle görüştüm. Yaklaşık bir ay kaldım doğduğum topraklarda. Fakat artık sokağa serbestçe çıkamıyordum. Yavaş yavaş Çin polisleri geldiğimi anlamıştı. Birkaç kere beni durdurup kimliğimi, pasaportumu da kontrol ettiler. Takip edildiğimin farkındaydım. Çabuk kaçmam lazım diye düşündüm. Pasaportumu da alabilirlerdi. Yine trenle Pekin’e döndüm. Oradan, Dubai’ye geldim. Yedi ay sonra da bir yolunu bularak tekrar Suudi Arabistan’a uçtum. Ama her şey para ve çok pahalı. 2004’te 7 bin riyale gayri resmi oturum vizesi almıştım. Dubai’de, Arabistan’da bu bir sektör olmuştu, oturum satıyorlardı. Mekke’ye döndüm. Bekardım. Oralarda hep tek başına kaldım. Malum, kadınların çalışması yasaktı. Şoförlük bile yapamıyordu. Evde yemek yaptım. Özbeklere, Araplara Uygur yemeklerini yapıp sattım. Bazı dükkanlara verdim. Aylık 200 euro kazanıyordum. Fakat kira, iki senede bir oturum için para. Oturum veren kişiler beni tehdit ediyordu: Seni şikayet ederim diyordu. En büyük korkum Çin’e teslim edilmekti.
‘ÖZGÜRLÜĞÜ NE TÜRKİSTAN’DA NE DE ARABİSTAN’DA BULABİLDİM’
Uzun çabalardan sonra Almanya’ya ulaşan ve iltica eden Mağfiret Aytem, “Özgürlüğün ne demek olduğunu burada anladım. Ne Türkistan’da ne de Arabistan’da, ne de Mekke’de anladım” diyor: Babamın babası hürriyet görmedi, babam hürriyet görmeden, öldü. Ben 25 yıl hürriyet görmedim. Bu devlette, Almanya’da hayvanların bile itibarı var. Ne zaman öleceğimi bilmiyorum ama ahir hayatımda sadece hürriyet istiyorum. Şu hayatı istiyorum.
Kaçak yollardan vize ve oturum aldığı Çin pasaportunun süresi 2019’da biteceği için kanunen 6 ay içinde Urumçi’ye dönmesi gerektiğini, “Fakat gidince ya öldürecekler ya da hapise atacaklardı, kamplara koyacaklardı” diyen Mağfiret Aytem, Türkiye’ye gidemediğini, çünkü Türkiye’ye giden bir tanıdığının Arabistan’a geri gönderildiğini, Arabistan’ın da o kişiyi Çin’e teslim ettiğini ve bir daha da haber alınamadığını belirtiyor.
Aytem, Almanya’ya gelmesini ve ilticaya başvurma hikayesini ise şöyle anlatıyor:
2018’de artık buradan ayrılmam gerekir diye düşündüm. Bir yıl önce altıncı ayın 13’ünde Frankfurt aktarmalı Pekin bileti aldım. Beş buçuk saat Frankfurt’taydım. Doğrudan, polise gidip pasaportumu uzattım ve sığınmak istediğimi söyledim. Bütün belge ve bilgileri verdim. Uygur kimliği, pasaportu, Arabistan’daki oturma izinlerini verdim. Ramazan ayının 28’inde Kadir gecesinde Mekke’de, Kabe’de dua edip yola çıkmıştım, özgürlüğe kavuşmak bayram gibi oldu.
HEDEFİ OTOBÜS ŞOFÖRÜ OLMAK, ÇÜNKÜ…
İlk polis sorgusundan sonra kampa alındım. Essen’de mülakata tabi tuttular, her şeyi anlattım. Beni Neuss’a verdiler. Altı ay da orada kaldım. En son Münster kenti için oturma izni verdiler.
Aytem, 3 yıllık oturum almış. Almanca kursuna gidiyor. En büyük isteği otobüs şoförü olmak: Çünkü en çok otobüslerde insan görebilirim. Onlara kendimi göstermek istiyorum, onlara hizmet etmek, belki teşekkür etmek… Beni olduğum gibi kabul eden Almanya’ya belki böyle teşekkür edebilirim.
‘ABLAM, AĞABEYİM, AİLEM NEREDE?’
Şimdi, başta ablası Çolban ve 2014’te Suudi Arabistan’a gelip hac yapan ağabeyi olmak üzere bütün ailesinin hayatından endişe ediyor.
Arabistan’da ve diğer körfez ülkelerindeki oturmak için oluşturulan kefillik sisteminin ise modern bir kölelik olduğunu söylüyor. Türkistanlı ve Pakistanlı kadınlar başta olmak üzere Arap ülkelerinde yüzbinlerce köle kadının olduğunu belirtiyor: Oralarda yaşarken kapı komşumuz Araplarda bile kibir vardı. Ben yıllarca komşusuydum ama bana hep ecnebi diyordu. Almanya’da ise hürriyet ve saygı var.
ALMANYA’DA YENİ HAYAT
Almanya’da Tuygun adında bir Türkistanlı ile hayatını birleştiren Mağfiret Aytem, “O da zorlu yollardan geldi. Kırgızistan üzerinden kaçtı. Çin polislerini geldiği Oş’ta yakalandı. Çin polisleri kaçanları Oş’ta da takip ettiğinden 40 gün arkadaşlarıyla dışarı çıkmadan saklandı. Sonunda Ruslara 5 bin dolar vererek Polonya’ya kadar getirdiler onu” sözleriyle yeni hayatı ve hayat arkadaşı hakkında bilgi de veriyor.
Yine de Mağfiret Aytem’in aklı Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre milyona yakın Uygur Türkünü “yeniden eğitim” adı altında baskı kurtuğu ve kamplar oluşturduğu Doğu Türkistan’daki ailesinde. Tek isteği onların sağ olduklarını bilmek ve sadece seslerini duymak.