HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın 142 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı ana davanın duruşması, Ankara Sincan Cezaevi Kampüsü’nde başladı.Tutuklu HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş yargılandığı davanın mahkeme heyetine, “Beni Yunanistan sınırından öteye bıraksanız, kaçmam. Bizi buraya atanlardan hesap sormak için gelirim. Beni burada tutmanızda hangi kamu yararı var” diye sordu.
Demirtaş duruşmaya Edirne Cezaevi’nden SEGBİS yoluyla katılıyor.Selahattin Demirtaş’ın, tutuklu olduğu davanın duruşması saat 11:00’de Ankara Sincan Hapishanesi Kampüsü’nde başladı.Demirtaş, duruşmaya, tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi’nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılıyor.
Duruşma, bugün ve yarın olmak üzere 2 gün sürecek. HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı davanın bugünkü duruşmasını 16 avukat, 12 izleyici, 4 milletvekili ve 2 gazeteci izliyor.Demirtaş’ın ifadesinden öne çıkan bölümler şöyle:
“Aynı dönemde, TBMM başkanı seçilmiş. Bütçe kanunu ve 45 Meclis Araştırması görüşülmüş. Mahkemenin aldığı hukuksuz kararlar nedeniyle, milletin oyuyla göreve gelmiş bir parlamenter ve partimin eş genel başkanı olarak, bu faaliyetlere katılamadım. Bu zaman zarfında Genel Kurul 1.278 saat 34 dakika çalışmış. Milletvekilleri, tam 119.412 sayfa konuşmuş. Ben ise tek bir harf bile konuşamamışım. Beni tutuklu yargılayarak, TBMM’deki faaliyetlerimden alıkoydunuz. Evimden kaçırıldığım 4 Kasım 2016’dan milletvekilliğimin seçimle bittiği 24 Haziran 2018 tarihine kadar TBMM Genel Kurulunda 205 birleşim, bin 197 oturum yapılmış.”
“Strasbourg’da, tam da olması gerektiği gibi, bir tarafta Adalet Bakanlığı’nın yetkilileri, bir tarafta ben ve avukatlarım. Burada da olması gereken bu. Adalet Bakanlığı’ndan temsilciler, Külliye’den temsilciler, savcılık makamına otursaydı gerçekçi bir görüntü oluşurdu. Bu mahkemedeki dosya, çok daha kapsamlı bir şekilde, biz ve Adalet Bakanlığı tarafından, karşılıklı olarak masaya yatırılacak. Orada ilk kez gerçek muhataplarım, Adalet Bakanlığı var. Burada siz [mahkeme heyeti] varsınız ve sanki yargılama yapılıyormuş gibi oluyor. AİHM bir kararında, tutukluluğumun siyasi faaliyetlerimi engellediği, siyasi amaçlarla olduğunu tespit etmişti. 18 Eylül’de Strasbourg’da, AİHM Büyük Daire önünde bu dava tekrar görülecek. Gözlerimizi yaşartacak kadar adalet uygulanıyor Ankara Adliyesinde. Sanki ben bu şekilde tutuklu yargılanıyorum da, Türkiye’deki bütün dosyalarda tutuklu yargılama esas olarak kabul ediliyormuş gibi sanılmasın. Tutanağa geçmiş olayım. Ali Babacan’la ilgili soruşturma talebi konusunda, Bülent Arınç’ın TV’de yaptığı, savcılara yönelik adeta tehdit içeren açıklamadan bir gün sonra, soruşturmaya yer olmadığı kararı verildi.” Tabii ki benim ailem de partim de CİMER’e [Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi] başvurmadı, başvurmayacak. Ama mahkemeye CİMER üzerinden, hatta başka kanallar üzerinden, davamla ilgili perspektifler geliyordur. Ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, CİMER üzerinden aileye bilgi verilmesi için yazı yazıyor. Dolayısıyla Türkiye’de yargı, öyle sanıldığı gibi tutukluluğu esas olarak kabul etmiyor. Gerektiğinde, böyle işliyor işte. CİMER bu dilekçeyi, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderiyor. Başsavcılık, dilekçenin geldiği gün, tahliye talebinde bulunuyor. Mahkeme aynı gün, daha yargılanması başlanmamış olan güvenlik personelini tahliye ediyor. Daha bir kaç ay önce Diyarbakır’da bir parkta, Recep Hantaş isimli bir genç, bir güvenlik personeli tarafından hiç yere öldürüldü. O güvenlik personelinin çocuğu, babasının serbest bırakılması için CİMER’e bir mektup yazıyor. Tutuklu yargılama, sadece siyasi davalarda esas haline gelmiş durumda. Tecavüzcüler, hırsızlar, gaspçılar ve özellikle güvenlik personeliyle ilgili davalarda, yargı çok hassas. Mahkeme beni, hukuka aykırı bir şekilde tutuklu olarak yargılıyor. Tutuklu yargılama esas, tutuksuz yargılama istisnaymış gibi bir hava yaratılıyor.”