Birleşmiş Milletler’in (BM) mayıs ayı sonunda Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile Malezya polisinin ortak çalışması sonucunda Türkiye’ye iade edilen İsmet Özçelik ve Turgay Karaman’ın başvurusu üzerine verdiği kararı hukukçular euronews’e değerlendirdi.
Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi hukukçu Öykü Didem Aydın’a göre söz konusu kişilerin Türkiye’ye getirilme işlemi keyfi bir müdahale değil. Kerem Altıparmak’a göre ise ‘kararın üzerine dayandırıldığı sözleşme’ Türkiye için bağlayıcı nitelik taşıyor.
BM İnsan Hakları Komitesi, 28 Mayıs 2019 tarihli kararında “FETÖ üyesi’’ oldukları iddiasıyla 2017 yılında Malezya’da gözaltına alınarak Türkiye’ye teslim edilen akademisyen İsmet Özçelik ile Time International School Müdürü Turgay Karaman’ın özgürlüklerinin ihlal edildiğini belirtmişti. Bu kişilerin serbest bırakılması çağrısı yapan Komite, Ankara’ya kararın uygulanması için 180 gün tanımıştı.
Keyfi müdahale yok ancak insan hakları ihlali var
Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Aydın, Malezya’dan Türkiye’ye getirme işleminin keyfi müdahale olarak görülmediğini ancak sanıklar hakkında sonradan yapılan işlemlerin insan hakları ihlali olarak kabul edildiğini ifade etti.Aydın, “Medeni ve Sosyal Haklar Sözleşmesi’nin 9. maddesinin 1, 2 ve 3. bentleri ihlal edilmiş. 12 Mayıs’ta Türkiye’ye getirilen ve 23 Mayıs’a kadar gözaltında tutulan başvurucular, 11 günlük gözaltı sonrası yargıç önüne çıkartılmış. Burada bir yargıç önüne çıkarılmada gecikme söz konusu.” dedi.
İsmet Özçelik’in kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla ilgili, “Türkiye Barolar Birliği’nin yardım etmediğine dair iddiası olmuş. Kendilerinin Türk ceza adaleti konusunda bilgi sahibi olmadığını söylemiş. Bu iddia üzücü.” ifadelerini kullanan Aydın, sanığın bu nedenle Anayasa Mahkemesine başvuramadığını belirttiğini söyledi.
Komite ayrıca, iç hukuk yollarının tüketilmemiş olmasıyla ilgili de değerlendirmede bulundu. Türkiye’nin savunmasını yetersiz bulan komite, Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak bireysel başvurunun süreci gereksiz yere uzatacağı sonucuna vardı. Komite böylelikle, bu dava kapsamında bireysel başvurunun etkili bir iç hukuk yolu kabul edilemeyeceğine karar verdi.
Avukat Öykü Didem Aydın konu hakkında, “Başvurucuların görüşlerinde 3 önemli nokta var. İlk olarak Anayasa Mahkemesi’nin kararnamelerle ortaya konulan önlemlere bakmaya yetkili olmadığı, ikincisi sürecin makul olmayan şekilde uzatılabileceği, üçüncüsü ise Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapmak için yeteri derecede hukuki yardım alamayacakları iddiaları var. Komite ayrıca başvurucuların Anayasa Mahkemesi’ne başvurmasının süreci çok uzatacağını da kaydetmiş.” dedi.
Türkiye kararı uygulamazsa ne olur?
Özçelik ve Karaman’ı serbest bırakmaya çağıran komite, Türk makamlarının ayrıca tazminat ödemesini kararlaştırmıştı. BM bunun için Türkiye’ye 180 gün mühlet tanıdı.Kararın Türkiye’de icrasına dair tartışmalara da değinen Aydın, “AİHM kararlarında bu sorun olarak ortaya konuldu. Uluslararası hukukun BM düzeyinde biz bir parçasıyız. Bu kararın bilinmesi, uluslararası hukuk gözünden bir yaptırımdır. Bir devletin insan haklarına dayalı olması Türkiye Cumhuriyetinin ait olduğu sistem içinde önemli bir konu ve Türkiye’nin itibarı için önemlidir ve önemli olmalıdır.” ifadelerini kullandı.
Kerem Altıparmak: Kararın üzerine dayandırıldığı sözleşme Türkiye için bağlayıcı
Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı Kerem Altıparmak, BM İnsan Hakları Komitesi’nin Medeni ve Siyasal Haklara ilişkin uluslararası sözleşme kapsamında kurulmuş olduğunu belirterek, “Bu komite diğer yetkilerin yanında bizim yarı yargısal dediğimiz yetkiler de kullanıyor. Yarı yargısal dememizin nedeni, bir mahkeme ve nihayetinde bir mahkeme kararı niteliğinde hüküm vermiyor. Bununla birlikte yürüttüğü usul bir yargılamaya çok benziyor. Çünkü tarafların görüşlerini ve delillerini topluyor. Ve nihayetinde sözleşmeye uygun bir karar veriyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası merciler tarafından verilen kararların ‘bağlayıcılığı’ tartışması, tutuklu yargılanan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması için AİHM tarafından verilen karar sonrasında da gündeme gelmişti.
Bu tartışmaları hatırlatan hukukçu Altıparmak, “Yargı mercilerinin yada yarı yargısal yetki kullanan mercinin kararlarının bağlayıcılığına iki ayrı perspektiften bakmak lazım. Uluslararası hukuktaki değeri ne ulusal hukuktaki değeri ne? İnsan Hakları Komitesinin uluslararası hukukta nasıl bir sonuç doğuracağı meselesini bir tarafa bırakıyorum. Türk hukuku için Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi bağlayıcı. O sözleşmeye göre de sözleşmeyi yorumlamaya yetkili olan İnsan Hakları Komitesi.’’ dedi.
‘Ulusal mahkeme, iç hukukta uygulamıyorum diyemez’
Altıparmak ayrıca, “İnsan Hakları Komitesi, Türkiye’nin yaptığı yargılamada Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin ihlal ettiğini saptamış. Bu demektir ki mahkeme, ulusal yasayı sözleşmeyle çelişecek bir şekilde yorumlamış ya da ulusal yasa sözleşmeyle çatışıyor. Bu durumda Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca sözleşmeyi uygulamanız gerekiyor. Ulusal mahkeme, bu karar uluslararası hukukta bağlayıcı değil o yüzden ben içeride uygulamıyorum diyemez.” açıklamasını yaptı.
İnsan Hakları Komitesi kararının Türkiye’deki benzer dosyalar için etkisini de değerlendiren Altıparmak, “Otomatik bir sonuç doğurmaz ama bununla birlikte bu kararların sunulduğu mahkemelerin yapması gereken, kendi dosyalarının neden BM İnsan Hakları Komitesinin karar verdiği dosyadan farklı olduğunu ve neden Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’ne uygun olduğunu açıklamaktır.’’ diyor. euronews.com