Geçenlerde Türkiye’yi ziyaret eden Malezya’nın 92 yaşındaki başbakanı Mahathir Muhammed ülkesine döndükten sonra gençlerle buluştuğu bir toplantıda “Türkiye kadar bilgiye susuz olun. Genç Malezyalılar Türkiye’ye gitmeli. Türk dilini öğrenmeli. 10 yıl orada çalışmalı. Döndüklerinde Türkiye’den getirecekleri ile Malezya’da değişiklikler olacağını düşünüyorum.” demiş.
Havuz medyası bu sözleri nasıl manşete taşımadı bilmiyorum ama sağa sola pislik atmaktan belki dalgınlıklarına gelip görmemişlerdir, diye düşündüm.
Bildiğiniz gibi Başbakan Mahathir Muhammed, kendinden önceki başbakan Necip Rezzak ülkeyi iyice soyup soğana çevirdikten sonra hakkında yolsuzluk davaları açılınca ahir ömrünü ibadet ü taat ve dahi torun sevmekle geçirecekken tekrar başbakanlığa getirilmiş bir şahsiyet.
Anlaşılan Hırsız Necip’in yaptıklarını yeterli bulmamış olacak ki gençlere azla yetinmeyip Türkiye’yi örnek almalarını, yani deve, hamuduyla nasıl yutulur ve dahi üzerine daha neler yapılır yol göstermek istemiş. Bu fakir de amme hizmeti olarak “Bi nevi Malezya gençliğine kıyağımız olsun.” mukabilinden araya kaynayıp unutulmasın deyü bazı tavsiyeleri yazdı, hem ne demişler “Söz uçar, yazı kalır.”
· Ey gençler öyle üniversite diploması peşine falan düşmeyin. Bir noter ayarlamak diploma için kafidir. Onunla gerekirse “başkan” bile olursunuz. 10 yıl keyfinize bakıp “görgü ve kültür“ünüzü artırın yeter.
· Zengin olmak için sermaye olarak bir “yüzük” yeter. Sonra İsrail’e küfredip İslamcı görünmek ama perde arkasından deniz ticareti yapmak gerekir, bir de ortam bulunca “van minüt” patlatırsan dadından yenmez.
· Bir makama gelince hemen eş, kardeş, elti, görümce, bacanak demeden nerede boşluk varsa hemen akraba-yı taalukatı işe al ki o garibanlar da sebeplensinler.
· Yaptığın en başarılı program bir görme engelliye ekranda dümbelek çaldırmak bile olsa sakın yılma, ileride başkanın uçağının gediklisi ve bir gazetenin genel yayın yönetmeni olabilirsin, sakın ümidini kırma, yeter ki başkanın yalakası olmaktan vazgeçme.
· Yandaşlarına iyi bak, ballı ihaleler, “çal, işlet, götür” formülüyle köprüler, otoyollar, hastaneler yap, maliyeti de devlete kakala. Deli Dumrul misali köprüden geçenden de para al, geçmeyenden de…
· 4 işleme bile beynin yetmez, adam yerine konmazken öyle bir “bıbıcım” de ki önünde akan sular durulsun, vakıflar senin itin olsun.
· Millet açken bunu çok dert etme, 1000 odalı saraylarda yaşayıp 50 bin dolarlık çantalar kullanabilirsin. Unutma “İtibardan tasarruf olmaz.”
· Dünyalığı doğrultma adına İranlı soytarıların altına paspas olmaktan çekinme. Rüşvetini baştan al ama dikkat et, o kadar parayı ayakkabı kutularında falan saklama, bir kasa al kendine, cimrilik etme.
· Olur da hırsızlık yaparken suç üstü yakalanırsan dert etme, “Kapılarını kırdırıp” polis, hakim, savcı demeden at hepsini içeri, kanunu sonra çıkarırsın. Rahat ol.
· Muhalif kimse varsa “terörist” deyip tık zindana. Bebek, kadın, yaşlı fark etmez. Tıkamadıkların olursa çıkar bir kanun, at hepsini işten. Muhalif olmak neymiş, anlasınlar. “Su bile yok.” onlara.
· Olur da işler istediğin gibi gitmezse tezgahla bir darbe, işte sana “Allah’ın lütfu.” Ne istersen takıl kafana göre.
· Muhalif ne kadar gazete, tv, varsa el koy hepsine. Yanındaki çakallara dağıt gitsin. Eğer onların içinde de istediğini yapmakta ahesterevlik eden olursa bas fırçayı, bırak ağlasın köftehor telefonda, 80 yaşında bile olsa acıma.
· Her seçim öncesi “Yere hiç inmeyen milli uçaklarımızı” iftiharla anlat. Konya sanayideki bilim adamları bu iş için emrinde. Sen yapmaları gerekenleri söyle, onlar iki güne hazırlar, merak etme.
· Alın teriyle “jaguar” falan almak istiyorsan araba kullanırken youtube videosu çek, koy internete. CHP’ye sövüp araya bir de Reis güzellemesi yaptın mı gelsin paralar.
· İşine gelmezse 50 yıllık müttefiklerini satıp Rusya’ya yaltaklan, sıkıntı yok. Ama “Ayıyla yatağa giren sonucuna katlanır.” sözünü de unutma.
· Dağıtacak para biterse çök alın teriyle kurulmuş holdinglere. Önce bir kayyum ata, sonra hazineye devret gitsin. Zaten hazine de “damada” bağlı, al oradan istediğin gibi harca.
· Sen ölene kadar yönetsen iyi olur ama ne yapalım, seçim diye bir şey var. O yüzden seçimler gelince makarna, bulgur, çay, kömür falan dağıt, biraz da üç kağıtla “Adam kazandı.” derler, sen de Üsküdar’ı geçersin zaten.
· Asrın Yezid’i olsan da kendini Mehdi gibi pazarla. Arada camide görün, bir de Yasin falan patlatır, “ayn“ları da çatlatırsan peşinden gelen mallar “tüm sıfatlar“ı sende toplar.
· Sana boyun eğmeyip hırsızlığını yüzüne vuran zamanın sahibini “tekfir“le suçla. Bunun için de “sarıklı satılık taylasanlılar“dan oluşan “dallin” hocaları satın al, fetvaları havada uçuştur.
· Bir de tüm bunları yaparken her şartta sana biat edecek beyinsizler topluluğu yetiştir. Öyle ki Amerika’ya tepki olsun diye doların turşusunu kurup Iphone parçalayacak kadar salak olsunlar.
İşte Ey Malezya gençliği! Bu saydıklarımın birazını bile yapsan seni kimse tutamaz. Hem bunun için de 10 yıl Türkiye’de kalmana gerek yok. Birkaç yıl kafi. Sonra ver elini Malezya, gelsin paralar, makamlar… Hadi kolay gelsin.
yilmazhepcakar@gmail.com