İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden işten çıkarılanlar büyük ihtimalle mahkeme yoluyla işlerine geri dönecekler. Nereye, ne zaman başvuracakları ayarlanmış bile olabilir.
Yasa gereği mecburen tekrar işe alındıklarında bu sefer eski yaptıkları işten bambaşka işlerde veya ilçelerde görevlendirilecekler, bu sefer de mobing davası açıp yine kazanacaklar. Çünkü karar verecek makam dediğimiz mahkeme ya da hakim sarayın bir şubesi, bir memuru.
Yine İBB’nin musluğunu kestiğini öğrendiğimiz vakıflar bu parayı nasıl bulacaklarını şimdiden planlamışlardır. Zaten bazı yöntemler basına da sızdı. Kredi Yurtlar Kurumu’nun olmak üzere yine devletin imkanları peşkeş çekilmeye devam edecek.
Yine büyük ihtimalle büyükşehir belediyelerinin CHP’li olanlarının İller Bankası başta olmak üzere kamu paylarında aldıkları ödenekler ceza olarak azaltılacak, yani yandaşlara belediyenin yedirmediği kadarın bedelini ödetecekler.
Zaten yakın zamanda yapılan değişiklikle imar rantı ve gelirlerininin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlandığı resmiyet kazanmıştı.
Belediye muslukları kesti diye kapanacağı iddia edilen paçavrada da yine parasızlıktan değil artık gerek kalmadığı için kapanıyor. Çünkü yandaş gazete enflasyonu var doğal seleksiyon yalakalar içinde geçerli bir durum. Kaldı ki son istanbul seçimlerinde geleneksel medyanın artık giderek öneminin azaldığı görüldü. Okumaktan ziyade seyreden Türkiye’de televizyon ve internet dışındaki medya mecraları da benzer akıbete doğru gidiyor. Hal böyle olunca yandaş patron en çok sevinenlerden biridir. Hem Berat’ın abisi Serhat’ın medya şirketlerinin yaşaması daha önemli.
‘Ne yani hiç mi bir şey değişmedi, bunlar önemsiz şeyler mi?’ diyebilirsiniz. Elbette hayır ancak devlet destekli bir mekanizmanın dişlilerini belediyelerle durduramazsınız. Tam tersi olur birincisi olmaz. Sadece Mersin Büyükşehir’in Cumhuriyet Gazetesi’nin 30 Ağustos ilavesine sponsor olması gibi şimdi biraz da bize avantalar ve istihdamda bazı kilit değişiklikler o kadar.
İstanbul seçimlerinin sembolik anlamı yukarıdaki örneklerden çok daha fazla. Para muslukları sakal kesmek babındaysa iki defa yenerek seçim kazanmak kol kesme hükmündedir ki mutlaka bunun intikamı için fırsat ve zemin yoklanıyordur. Zaten itibarsızlaştırma propagandasının yeniden bir vites attığını gözlemlemişsinizdir.
Mesela Ekrem İmamoğlu’nun ve bazı başkanların Diyarbakır’a yapacağı görevden alınan başkanlara destek gezisi sizce teröre destek kılıfına sokulabilir mi? Pek tabii ki. Bu gezi üzerinden 1453 sayfalık iddianame yazacak Hakyolcu tosunlar şimdiden ben yazarım yarışına bile girmiş olabilir. Hatta “yazılmışı burada” deyip randevu isteyenler bile olur yarın.
Erdoğan’ın karizmasını iki defa çizerek olası cumhurbaşkanlığı adayları arasında tartışmasız birinci sıraya yerleşmiş olan ve bunun da etkisi ile bir anda erken hayal ve planlar arasında kendisini bulan İmamoğlu’na hapis olmadı da 5 yıl siyaset yasağı geldiğini düşünün. Bir zamanlar Erdoğan’a geldiği gibi. Ne olacak insanlar tepki için gidip diğer adaya mı koşacak. Hayır. Demirtaş’ta olduğu gibi ah ah vah vah. ‘Daha iyi İmamoğlu’nu daha da büyütür bu tür engellemeler’ demek eskisi zamanlardaki gibi kolay değil artık bir kumar.
Peki ne yapmalı muhalefet? Muhalefetin yapabileceği çok şey var ancak muhalefette olmayan ve olan şeyler şunlar; Aslında hallerinden memnunlar ve konforlarını bozmak istemiyorlar, aralarında epey devşirme adam var, sözün artistliğini yapsalar da hapse girmekten korkuyorlar. AKP’nin zaten düşüş trendinde olduğunu görüp risk almak istemiyorlar. Bir de olası cesur, ezber bozan bir şey yaptıklarında, Erdoğan’ın çıkaracağı ve körükleyeceği şiddet ve provokasyon sarmalından ciddi ciddi korkuyorlar. Yakında başlayacak AKP’li muhaliflere bir dizi operasyon gözlerini iyice korkutacak.
Demokrasi tiyatrosunda figüran olmayı sürdükleri sürece de hep kaybedecekler çünkü oyunu yazan yönetmen onlara hep aynı rolü verecek. Biz artık oynamıyoruz demedikçe de bu sarmaldan kurtulamayacaklar. Böyle giderse zaten yönetmenin kendisi oyun bitti diyecek yakında.