Egemen Bağış, çarpık ve köksüz ilişkilerle ayakta durmaya çalışan Erdoğan Düzeni’nin sembol kişilerinden; paralı askerlerin öncü birliğinden. Kamuoyu onu 1 Mart Tezkeresini Meclis’te savunduğu gün tanıdı. AKP’nin siyasi geleneğinden gelen birini bulamadığı için Erdoğan tarafından kürsüye çıkarılmıştı. AKP’lilerin pasif direnişiyle ABD’nin Irak işgalini Türkiye üzerinden gerçekleştirme hayali suya düştü.
Muhalefetin geniş muhtevalı eleştirilerine karşı Bağış, ergen münazaracı kıvamında cevaplarıyla dikkat çekti. Reklamın kötüsü olmaz mottosu bir kez daha gerçek oldu ve Bağış siyasi kariyerinin ilk basamaklarını çıkmaya başladı.
Siyasete atılmadan önceki 10 yılı ABD’de geçirdiği için aşina bir yüz değildi. Bir rivayete göre ANAP’tan milletvekili olmak istiyordu ancak bağlantısı Erkan Mumcu AKP’ye geçince o da taşınmak zorunda kaldı. Bulunduğu ortama uyum konusundaki eşsiz kabiliyeti sayesinde kısa sürede yasaklı Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın gözdeleri arasına girdi.
Erdoğan’ın siyasi yasaklarını kaldırmak üzere Batı nezdinde yapılan lobi çalışmalarında ön saftaydı. Başbakan gibi ağırlanan Erdoğan’ın hemen yanıbaşında ve tercümanıydı.
Bağış, kötü bir tercüman ama iyi bir sır küpüydü ve bu yüzden tercih ediliyordu. Bugün hâlâ gözde olmaya devam ediyorsa küpünde bekleyen sırların katkısıyladır. 2003’te Davos’ta George Soros’la gerçekleşen görüşmenin fotoğrafı sözünü ettiğim ilişkiyi yansıtan önemli karelerden biridir.
17 ARALIK’IN ŞIMARIK ÇOCUĞU
Egemen Bağış’ı iki fotoğraf üzerinden anlatmak gerekseydi; Soroslu olan dışında ikinci tercihim TBMM’de çekilmiş bir kare olurdu. 17 Aralık Yolsuzluk Soruşturmasının oylanıp ‘Yüce Divan’a gönderilmelerine gerek yoktur’ kararının verildiği günden bahsediyorum. Bağış’ın kibirli ve şımarık bir çocuk gibi zarfı fırlattığı kare… ‘Ben sırtımı sağlam yere dayadım, parlamento da yargı da bana hesap soramaz’ cakası satarken haksız olmadığı kısa sürede anlaşıldı.
Erdoğan Bayraktar’ın ‘herşeyi talimatla yaptım’ itirafında da görüleceği üzere yolsuzluklar Başbakan’ın bilgisi ve talimatıyla yapılıyordu. Dolayısıyla Erdoğan herşeyden önce kendini kurtarmaya çalışıyordu. Ama Bağış’ın diğer üç bakandan farklı ve imtiyazlı muamele gördüğü de açıktı. Bayraktar gibi Zafer Çağlayan ve Muammer Güler de naftalinlenip depoya kaldırıldı; Bağış ise Çekya’nın Başkenti Prag’a büyükelçi atanıyor.
17-25 Aralık yolsuzluk skandalına rağmen kazanılan 31 Mart 2014 yerel seçimlerinden sonra Erdoğan balkonda iki mesaj verdi. Bütün ailesini çıkararak partinin bundan sonra alacağı şeklin ilk adımını attı. O gün balkonda olan AKP’lilerin çoğu ya tasfiye oldu ya da ikinci plana itildi. Balkondaki ikinci sürpriz Egemen Bağış’tı. Yolsuzluğa adı karışan bakanlardan sadece o, bu imtiyazı elde etmişti. Ve hâlâ balkon kadrosunda olduğu görülüyor.
Erdoğan başka platformlarda da bu ayrıcalıklı durumu yaşatmıştı gözdesine. Mesela o günlerde yapılan TÜMSİAD genel kurulunda konuşmasından sonra anons ettirip sahneye çağırttığı isimlerden biriydi. Salondan en büyük alkışı o aldı desek yeridir. Bu alkış çok manidardı zira o kuruluş Menzil Tarikatına mensup iş adamlarının kurduğu bir oluşum. Yolsuzluk sebebiyle istifaya zorlanmış bir bakan ve üstüne Kuran’la alay eden konuşmaları biliniyor. Ve bir tarikatın toplantısında en yüksek alkışı alıyor. Durumun vahametinin anlaşılması için olayın diğer aktörünün başına geleni söyleyeyim. Ses kaydının ortaya çıkmasının ardından Bağış’ın ‘Bu bakara iyi makara’ konuşmasını yaptığı Metehan Demir, Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilciliği görevini ve CNN Türk’teki Parametre programındaki yorumculuğu kaybetti. Bir yanda tarikat öbür yanda AKP’nin yıllarca ‘din düşmanı’ diye lanse ettiği Aydın Doğan.
Dindar bir hayat sürmediği halde pazarda alıcısı olduğu için Google’dan ayet bulup paylaşan; milliyetçi olmadığı halde kafatasçı denilebilecek bir söylemle gerçek milliyetçilere tur bindiren bir topluluk türedi. Ve kârlı olduğu görüldükçe sayıları da pişkinlikleri de artıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi CHP’ye geçince ortaya dökülen bilgilerden biri de Bağış’ın özel şoförünün maaşının 13 yıldır ödenmesi olmuştu. Normal bir ülkede büyük skandal olabilir ama bizde ‘çerez parası’. Adam, devleti mafyalaştıran organizasyonun önemli çarklarından biri ve ülkeyi temsilen Prag’a gidiyor. Aslında fena bir tercih değil mevcudu en iyi yansıtan örneklerden biri. Reza Zarrap kendine yazık etti, hazır rüşvetle de olsa vatandaşlığı almışken Saray’da güzel bir koltuk ayarlanırdı oysa…