Ülkemizin en güzide ve mübarek kurumlarının başında gelen, haliyle bu özelliği ile de bütçenin hatırı sayılır bir payına sahip olan Diyanet İşleri Başkanlığımız; yememiş, içmemiş ve biz sefil kullarına milli ve dini değerler kazandırmak uğruna oturup bir ton çizgi film izleyip kocaman da bir rapor hazırlamış.
Her ne kadar biz, onları lüks mersedeslerde gezip milletin alın teriyle yaptırdığı evlerine harami gibi çöküp müftülük konutu yapma ya da camileri siyaset meydanlarına çevirip bir partinin çığırtkanlığına soyunma gibi işler yapıyor zannetsek de demek bazen hayırlı şeylere de imza atıyorlarmış.
İşte hazırlanan bu rapora göre “uzun süre çizgi film izlemek” çocuklar üzerinde riskli davranışlara yönelme, fiziksel gelişimi kısıtlama ve yanlış beslenmeye sebep olma gibi sorunlara yol açıyormuş.
İnşallah bu raporu hazırlama adına “uzun süre çizgi film” izleyen değerli hocalarımız da bu sorunlara düçar olmamışlardır ama hazırlanan rapora bakınca sanki biraz etkilenmişler gibi geldi bana.
Şaka bir yana rapora göre “He-man, Voltran, Ninja Kaplumbağalar, Bugs Bunny ve Temel Reis” izlemek oldukça zararlıymış. Bu çizgi filmler “kötüyü yenmek için her yolun mübah olduğu“nu öğrettiklerinden hem zararlı hem de milli ve dini duygulara aykırıymış.
Hem de bu çizgi filmlerdeki “ana karakter“ler şiddet sonrası ödüllendirilen konumda oldukları için çocuğun şiddeti kabul edilebilir bir eylem olarak görmesine yol açıyormuş.
Ben psikolog değilim, o yüzden meselenin bu yönünü uzmanlara bırakıp beni ilgilendiren bölümüyle devam edeceğim.
Haberi okuyunca bende jeton biraz geç de olsa düştü. Bu Akmalların neden bu kadar şiddete meyilli, ağzı ve sütü bozuk olduklarını geç de olsa anladım, hatta neredeyse bir “aydınlanma” bile yaşadım diyebilirim. Adeta her tarafımda 100 Wattlık ampüller ışıldamaya başladı.
Tabii daha çocukluktan bu mallara dayarsan He-man’i, Voltran’ı “gölgelerin gücü“ne sığınıp “Yürütmenin başı“nı oluşturmaları gayet normal olur. Hele bir de Ninja Tosbağalar gibi “kanalizasyon“da yaşayıp “akıl hoca“nda Karamanlı bir “sıçan” olursa burnun pislikten kurtulmaz.
Alt tarafı kız kurusu “Safinaz“ın kalbini çalacağım diye “Reis” pozlarına girmelerinin sebebi de böylece anlaşılmış oldu. Ne diyelim, muhalefetteki “Kabasakal“lar boyundan posundan utansınlar.
Diyanete hazırladıkları bu faydalı rapordan dolayı teşekkürlerimi sunarken acizane bir de tavsiyem olacak. Hazır bu mevzulara el atmışken keşke şu masallara da bir bakıverseler. Hiçbiri milli ve dini değil zaten, mesela şu “Kırmızı Başlıklı Kız“.
Bir kere renk yanlış, milli rengimiz turkuvaz, o yüzden bütün kırmızı halıları falan değiştirmedik mi? Sonra başlık değil, başörtüsü olmalı. O yaşa gelmiş bir kızın öyle gece vakti ormanda falan dolaşması zaten dinen caiz değil.
Bir de şu tonton nineyi yiyen hain “kurt“u “kürt” yaptık mıydı tamamdır. Saray bahçesinin kadrolu bahçıvanı arkadaş, buna bayağıdır bozuluyor zaten. Onlar için kutsal mıymış neymiş, hatta dağda bayırda uluyan adamları bile var. El atmışken şu masalı bir değiştirseniz diye yalvarıp duruyor. Teklifi bile var. “Turkuvaz Başörtülü Bacımız“…
Artık Pamuk Prenses, Rapunzel, Hansel ile Gratel’i falan siz inceler, gereğini yaparsınız. Bunların hepsi de “dış minnaklar“ın masalları zaten. Olmazsa biz de “yerli ve milli” masallarımızı yazarız. Konya Sanayi’deki bilim adamlarına söyleyin iki günde hazırlarlar. Haydi hayırlı işler, kolay gelsin…
yilmazhepcakar@gmail.com