Kamu görevi yapan kişilerin aldıkları maaş(lar) ile ilgili sorulan sorular karşısında verdikleri cevaplar aynı nitelikte.Bir tanesi merak edenleri edepsizlikle suçlamıştı. Ülkeye ettiği hizmetlerden bahsetmişti. Liderine yaptığı güzellemelerle de süslemişti.
4 maaş aldığı iddia edilen bir belediye başkanı ‘Sanıldığı kadar çok almıyorum” dedi pişkinlikle.
Ailece malı götürenden koca olanı terörle yapılan mücadeleden bağımsız dış politikaya uzanan bir potpuriden sonra -sanki bunlarda bir başarı varmış gibi- sahibinden alıntı yaparak topunuz gelin türü komiklikle cevap verdi.
Zevcesi, Habil ve Kabil’den başlayıp uzun uzun ‘bakın nasıl da akademisyenim öyle değil mi’ diye kafa ütüledikten sonra yine kocası gibi sahibine güzellemenin ardından sabrımızı sınamayınla bitirdi.
Çok basit bir soruya, basit bir cevap vermek dururken hamaset salatası.
Bu durumun sadece medyatik ya da göz önünde olan kişilerle sınırlı olduğunu sanmayın.
Küçük bir örnek, son yerel seçimlerde muhalif belediye başkan adaylarına en çok hakaret eden ve bir nevi trollük yapanların mevcut belediye çalışanları arasından çıktığını fark etmişsinizdir.
Geçmişte patronlar arası medya savaşları yaşanırken köşe yazarlarının nasıl canavar gibi sağa sola küfürler savurup patronlarını savunduklarını anımsarsınız. Meselenin daha doğrusu herkesin bildiği sırrın aslında ne olduğu aynı köşe yazarları diğer gruba transfer olduğunda bu sefer de eski patrona ateş etmeye başladığında ortaya çıkmıştı. Şimdinin yandaş basınındaki dünün akbilli yazarkasaları hem çapsızlıktan hem de amatörlükten eskiler gibi zekice yapamıyor bunu.
İtalya’da insanlara aş ve iş verdiği, devletin sağlamadığı güvenliği sağladığı, ihanet edenleri infaz ettiği gibi nedenlerle kanun gücü ile mafyayla mücadeleye girildiğinde özellikle Sicilya halkından neredeyse hiç destek görülmediği üzerine epey bir külliyat var. Öyle ki bu model bir çok ülke mafyasına model olmuş ayak takımı ve tetikçileri iyi beslemek ve hatta halka sempatik görünmek için hayır işlerine katkı sağlamak bir nevi büyük mafyaların alışkanlığı haline gelmiştir.
Bizdeki mafya liderlerinin dernek ve vakıf çalışmalarını ve hayır işlerini bu kategoriye koyabilirsiniz.
Bizim mafya ile bambaşka bir sorunumuz var. Türkiye’nin kendisi mafya tarafından yönetiliyor.
Devlet sokak ortasında adam kaçırıyor, kimsenin bilmediği yerlerde insanları aylarca tutuyor, işkence yapıyor ve kimse bir şey yapamıyor. İstediğini içeriye atıyor, istediğini tahliye ediyor yine kimse müdahale edemiyor gibi çok aşikar örnekleri anlatmayacağım.
Bizdeki mafya devletinin üzerine kurulu olduğu düzen tahmin edileceği gibi suç kardeşliği ya da suç ortaklığıdır. Kimsenin kimseyi satamadığı, eğer bir yerden gedik açılırsa çorap söküğü gibi hepsinin geleceğinin bilindiği.
“Ben senden fazla köpeklik yapıyorum senin eve nasıl dört maaş girer de bana bu kadarı layık görülür” diyemez mecbur savunmak zorundadır. Kapılar arkasında kuyu kazmak ayrı. Eğer bu sayfayı alenen açarsa “sen zamanında nerede oturuyordun şimdi nerdesinden başlayıp bankadaki paraya kadar” uzun bir kirli çamaşırlar serisi dökülür ki kimse bu riski almaz. İkisi de tasfiye olur.
Doğal olarak suç örgütünde yer alan insanların suça bulaşması, suç işleyecek tıynette olmaları ya da kullanılacak bir açıklarının olması olmazsa olmaz bir şeydir. Geçmişten sabıkalı ne kadar kirli bürokrat varsa bugün tepe noktalarda olması gibi. Zamanında ya da bugün tertemiz bir şekilde buraya giren bir insan eğer hala oradaysa kesin denecek bir tahminle ya suç işlemiştir ya da korkuyordur. Zaten devamlı bir düşman önlerine konularak her zaman bu korku ve tetikte bekleme hali canlı tutulur.
Mafya tarafından yönetildiğimiz için ülkedeki insanlar için durum şudur: Ya onlara çalışanlar vardır ya da diğerleri. Ya haracını ödeyeneler vardır ya da haracını ödemeyenler. Onlara çalışmayanlara aman verilmez, haracını ödemeyenler zaten iş yapamaz.
Tetikçileri için yargılanamaz, hakkında dava açılamaz diye kanun çıkarmaları boşuna değildir. Kendileri için suç işleyecek insanları koruma ve kollama asla ihmal edilecek bir şey değildir. Görevden alınan bile bir yerlere yerleştirilir.
Mafyanın en önemli kozu eğer kendilerine bir şey olursa başka bir mafyanın etkin olacağı ve bu sebeple has adamların tek tek tasfiye olacağıdır. Bu yüzden lidere yakın adamların pervasızlığı ve kanun tanımazlığı zaman zaman liderlerini bile şaşırtacak seviyededir. Çünkü aslında dillerinden düşürmeseler de liderden çok kendilerini korumaktadırlar. Liderle kendi kaderlerini bu denli bir görmeleri liderin en çok istediği şeydir. Bunun en alta kadar sirayet edip etmemesi meseledir.
Mafyanın karınlarını doyurduğunu sanan saf zannedilen kitle aslında her şeyin farkındadır. Günün birinde güç dengesi değişir korkusu işlenen suçlara karşı ya sessizlik ya da amigoluk şeklinde kendisini gösterir. Ama bir günde satacak olanlar yine onlardır çünkü güce taptıkları için yeni güç kimdeyse pozisyon almak zor değildir.
Devletin imkanlarını kullandığı için sınırsız kaynağa sahip olduğu ve yenilmez zannedilen mafya devletin en zayıf noktası da en büyük mafya olmasından gelir. Haraçları toplayamadığı, paranın suyunu çektiği ya da hiç ummadığı bir dış darbe aldığı zaman mekanizma aksar. Hesaplaşmaların, infazların ve satışların önüne geçilemez. Zaten işlerini yaptığı için destekleyen diğer büyük gruplar bozulan çarkın sürmesi için devreye girer bu da işleri zorlaştırır. Ve sonuçta kullanılıp atılanlardan dün yere göğe sığdıralamadığı halde bugün en fazla yuhalananlara, kirli çamaşırların hepsinin birden ifşa olduğu, herkesin kendisini kurtarmaya çalıştığı kaos yaşanır.
Siyasetin doğası da boşluk kaldırmayacağı için ya makyajlanmış yeni çete gelir ya da devri sabık ilan eden biraz ehveni. Kimi durumlarda çeteler birbirini yok ettiği için hiç umulmadık başka aktör bir anda alır yürür. Hukuk ve demokrasi olmadığı sürece sadece çeteler gelir gider. Diğerinin aldığı para züğürtlerin çenesini yormaya devam eder.