‘Günümüz Türkiyesi’nde bir bakanlığın karıştığı bir skandalda esas sorumlu kimdir? Bakanın kendisi midir yoksa her şeyde tek karar verici, her şeyi kontrol etme hastası ve pek tabi kendisinden habersiz bir kuruş işin dönmesine izin vermeyen Erdoğan mıdır? Bakanların bir iradesi varmış gibi mi yapmalı?
Elbette tek adamlık kurduysan her şeyin faturasını senin ödemen gerekir ki ama bir adam tek başına bu kadar kötülük yapamayacağı için ne kadar işbirlikçisi varsa hepsi birden sorumludur. Bu rejimle iş tutan, bu rejimi destekleyen herkes.
Kimse istifa edecek kadar onurlu olmadığı için mi yoksa zaten sekreterden öte bir şey olmadığı için bir kaç gün sonra unutulacak bir olaydan dolayı koltuğu neden kaybetsin mi? Burası Türkiye, o da biliyor bir iki gün konuşulur sonra bambaşka bir gündem yaşanacak ve unutulup gidecek.
İzmir’deki orman yangınlarından sonra Bakan Pakdemirli’nin açıklamaları dünya liderliğine koşan ülkemizin aslında ne kadar zayıf ve aciz olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Her iki ihtimal de birbirinden korkunç.
Bakan diyor ki 6 uçak var 3’ü güvenli değil diğer üçü de yağ akıtıyor uçamaz halde. Bu korkunç bir skandal.
Türkiye’de orman yangınlarının ne zaman sıklıkla yaşandığını, ne zaman büyük tehlike arz ettiğini bilmek için çok büyük dairelere ihtiyaç yok. Sadece bizde değil bütün bölgemizde aynı durum. Yaz aylarında havaların sıcak ve toprağın kuru olduğu zamanlarda. Yani 3 ay bilemediniz 4 ay. Ve her yaz büyük orman yangınlarının yaşandığı da coğrafyanın kaderi kundaklama olmasa dahi. Hatta aşağı yukarı nereler olduğu da tahmin edilebilir.
Bu uçakların varsa hazır olmaları yoksa kiralanmaları veya temini zor bir şey değil. Ama belli ki buna hiç kafa yorulmamış. Çünkü hesap verilebilirlik diye bir şey yok. Çünkü buna kafa yoracak en tepedeki de en aşağıdaki de seçimle yatıyor seçimle kalkıyor. Beka diyor zeka yoksunu. “Bu canına yandığımın uçakları neden kalkmıyor?” diye ne hesap soran var ne de hesap veren. Çünkü kimse liyakata göre orada değil. Kimseyi de görevden alamaz bakanım çünkü kimseyi o atamadı.
Türkiye gibi hızla yeşil kaybeden bir ülkede büyük bir yangın zamanı söndürme uçakları bozuk olduğu ortaya çıktığı için istifa edecek hiç kimse yok, karakter meselesi, o da yok malum. Üstüne üstlük dayılanan, uçaklar orda yiyorsa kendine güvenen varsa gitsin uçursun terbiyesizliği ve pişkinliği var.
Bakın burası çokomelli nevinden bakanın ‘resmi’ özgeçmişinden bir cümle paylaşıyorum. “Deniz kaptanlığı, pilotluk ve amatör telsizcilik hobileri vardır. Milletvekillerinin 3 yabancı dil bilmesi gibi değilse aynı zamanda pilot olan bakanın uçakları uçamıyor. Lan insan hobi olarak uçurur bir tanesini. Bir de utanmadan diyor ki çocuğuma yedirmediğim şeyi başkasına sunmam. Şaka gibi, daha geçen gün hastalıklı etleri yurtdışından ithal eden bakanlık kendileri değilmiş gibi?
Peki, Türkiye 3-4 yangın söndürme uçağı alamayacak bir ülke mi? Elbette değil. THY’nin hiç ihtiyacı olmadığı halde alımlarına bakıldığında, Erdoğan’ın 3 oda bir salon, ferah, artı sinema salonu artı konferans salonu artı kafeterya iki katlı jetine baktığımızda neredeyse bunların çerez parası.
İş para tura işi değil. Türkiye’nin kötü yönetilmesi meselesi. Ve maalesef bu kötü yönetimleri her zaman bu tür felaketlerde ve can kaybı yaşanan kazalarda görüyoruz. Çok daha büyük fatura daha henüz gelmedi.
İstanbul’daki sel felaketi ile ilgili olarak İmamoğlu’na karşı yapılan Bodrum taarruzu dahi ayrı bir utanmazlık. İmamoğlu’nun esnafı ziyaret ettiği haberin ham ajans videosunu seyrettiğinizde bir esnaf diyor ki “Sayın başkanım iki yıl önce aynı felaketi bire bir yaşadık”. Düşünebiliyor musunuz iki yıl önce ortalamanın üzerinde bir yağmur yağıyor ve Eminönü sular altında ama hiç bir şey yapılmıyor ki aynı olay yeniden yaşandığında yeniden felaket oluyor. Karadeniz’de yine sel olsa yine evler yıkılacak yine insanların öleceğini bilmemiz gibi.
Her Allah’ın günü seçim atmosferiyle yatar kalkarsan elbette kimse de işini yapmaz. Sen bu kadar bekanı düşünürsen sen gidince gidecekler de sadece bunu düşünür. Hiçbir bakanın, hiçbir bürokratın ve muhalefet dahil kimsenin kendi işini yapmadığı ve bundan dolayı hesaba çekilmediği bir ülke.
Bazı Avrupa ülkelerinde aylarca hükümet kurulamıyor ülkede yaprak kımıldamıyor her şey tıkır tıkır işliyor çünkü bir devlet geleneği var, sistem var, bürokratların siyasetten bağımsız işine gücüne bakması var.
Pek büyük bir ihtimalle Pakdemirli ilk revizyonda bakanlığını kaybedecek. Epey sabıkası oldu. Ama gidişinin sebebi çapsızlığı olmayacak; Çapsızlığının artık taşınamayacak hale gelmesi ve lidere artık zarar vermeye başlaması…