12 Eylül’ün üzerinden 39 yıl geçti.Darbe döneminde yaşanan insan hakları ihlalleri Türkiye için onarılmaz bir utanç vesilesi.BBC, DW, EuroNews, yıldönümü nedeniyle bir çok belgesel yayınladı. Özellikle BBC Türkçe’nin belgeselleri o dönemde çekilmiş. Bir fırsatını bulup, mutlaka izleyin. Sonuna kadar izlemeyi mideniz kaldırırsa tabii…
12 Eylül’ün Türkiye’de halen tam olarak bilindiği ve yaşanan insan hakları ihlallerine halkın tam olarak vakıf olduğunu düşünmüyorum.
Şayet bilinseydi, bugün iktidar eliyle uygulanan ‘sivil darbe’ye halkın tepkisi farklı olurdu diye umuyorum.
***
12 Eylül’de 650 bin kişi gözaltına alındı.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.
Tüm sivil örgütler, sendikalar, partiler kapatıldı.
39 ton kitap ve dergi yakıldı.
927 film yasaklandı.
İşkence sistematik şekilde uygulandı. 171 kişi işkenceden hayatını kaybetti.
49 kişi idam edildi…
35 bin kişi kamu görevinden ihraç edildi.
120 akademisyen üniversiteden atıldı…
12 Eylül’de, insan hakları ihlalleri Devlet Güvenlik Mahkemeleri zulme hukuk kılıfı giydirildi.
***
Aradan 39 yıl geçmiş. Bugün de AKP iktidarı eliyle ‘sivil darbe’ icra ediliyor.
Kitlesel cezalandırma, bu kez atanmış Sulh Ceza Hakimleri eliyle icra ediliyor.
KHK ile 150 bin insan kamudan atıldı.
6 bin akademisyen üniversiteden uzaklaştırıldı.
700 bin insan ‘silahlı terör örgütü’ suçlamasıyla soruşturuluyor.
400 bin insan gözaltına alındı.
250 bin insan hapis yatırıldı.
500 bini aşkın insanın pasaportları askıya alındı.
2 bin 500’e yakın özel okul, üniversite, dernek ve hastaneye el konuldu.
Bini aşkın özel şirkete el konuldu. Gasp edildi.
200’ü aşkın medya kuruluşu KHK’lar ile kapatıldı.
300’ü aşkın medya çalışanı tutuklandı.
Binlerce kitap yasaklandı, tonlarca kitap yakıldı.
12 Eylül’den farksız, hatta daha büyük bir ‘beyin göçü’ yaşanıyor.
İşkence yine sistematik uygulanıyor. 100’ü aşkın insan cezaevinde kötü muamele ve tedavi hakkının elinden alınması nedeniyle hayatlarını kaybetti.
Loğusa anneleri, küvezdeki bebekleri haklarında kesinleşmiş bir ceza olmadığı halde, anayasaya aykırı olarak hapse attılar.
Adil yargılama yok, savunma hakkı verilmiyor…
***
12 Eylül askeri darbesine ‘devleti kutsayan’ halk destek vermişti.
Şimdi de, iktidarı kutsayan önemli bir halk kesimi siyasi aidiyet duygusuyla yaşanan sayısız insan hakları ihlallerine gönüllü destek veriyor. Kitlesel cezalandırmaları, evrensel insan hakları ihlallerini görmezden geliyor.
12 Eylül’de Evren’in sahip olduğu yetkilerden, bugün Erdoğan’ın sahip olduğu yetkiler farksız.
‘Askeri darbe’ ne kadar kötü ve hukuksuzsa, ‘sivil darbe’ de aynı şekilde hatta yer yer ondan daha fazla kötü ve hukuksuzca eylemlere imza atıyor.
İnsanlar, başkentin ortasında ‘siyah transporter’lar ile kaçırılıyor. Aylarca, ‘Çiftlik’te işkence görüyor. Sonra da bir şey olmamış gibi, ’’polise teslim oldular’’ denilip ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmeden tutuklanıyor.
KHK ile ihraç edilenler, mahkemelerden ‘beraat’ etmelerine ve ‘geri dönüş kararı’ aldırmalarına rağmen uygulanmıyor.
Yüzbinlerce kişi, eşleri hakkındaki soruşturma gerekçe gösterilerek, evrensel insan hakkı olan ‘seyahat özgürlüğü’nden mahrum bırakılıyor.
***
Devlet, adeta kodlarına işlemiş şekilde, 40 yıl önceki insan hakları kıyımcısı kimliğine dönüyor. Halk da 40 yıl önce olduğu gibi, yaşananları alkışlayıp, insan hakları ihlallerini görmezden geliyor.
12 Eylül askeri darbesi ne ise, bugün yaşanan sivil darbe de aynı şey.
Ne yazık! Yaşanan onca acıdan kalıcı bir şeyden ders çıkarmamışız.
İleri demokrasi deyip, iktidarın dönüp dolaşıp ülkeyi geriye götürüp durduğu istasyon yine 12 Eylül!