EMİNE EROĞLU- TR724.COM
Ney gibi inleyen gönüllerden.
Hikâyeyi de dinle, şikâyeti de.
Madem ki insansın, işitmenin mesuliyetinden azade değilsin. Duydukça değil, sustukça ölüyorsun.
Hapisteki binlerce insanın hikâyesini dinle. Onların ailelerinin, çocuklarının hikâyesini. KHK ile işinden atılanların. Bir şaki gibi ihbar edilenlerin. Tüm kapılar yüzlerine kapatılanların. Çoluk çocuk fişlenenlerin. Rızıkları kesilenlerin. Tek çaresi kaçmak olanların. Bir belirsizliğe yelken açanların. Tuzağa düşürülenlerin. İftiracı olmaya zorlananların. İşkence görenlerin. Ölüme terk edilenlerin, katledilenlerin…
Üç aylık bebeğini kucağından Meriç’in sularına düşüren annenin öyküsünde duy, evrenin tüm annelerinin acısını. İnsan kaçakçılarına para yetiştiremediği için çocuklarından birini yanına alıp diğerini geride bırakan babanın yüreğinde topla tüm hüzünleri. Hapisteki anne babasına ziyarete giden çocukların peşine takıl da gör, gözsüzlerden gizlenenleri…
Altında kalır, ezilirim diye korkma! Mazlumun sesine kulak vermediğin için zalimin şamatasında boğuluyorsun.
Güce tapıcıların gulgulesi tüm sesleri boğsa da,” kalp kulağı” kelimeleri ateşinden tanır.
Kimin sesinde ıstırabın ateşi yoksa ondan yüz çevir.
Kapalı kapılar ardında kurduğun cümleler seni kekemelikten kurtarmıyor. “Ayarlı vicdanlar” gibi bazılarının acılarına ses verip bazılarının acılarına kulak tıkamak da…
Günahın içinden yol bulmuş küfre gider gibi gidiyorsun bahanelerin içinden zulme. Sustukça ve mazeret ürettikçe zalimin rengine boyanıyor, gün geçtikçe ona daha çok benziyorsun.
Düne ait kelimeleri dünde bırak. Cesur ol ve bugün bize dünü unutturacak şeyler söyle.
Zulme verilecek cevabın yoksa sen de yoksun.
Var olmayı seç!