Gazeteci yazar Gültekin Avcı haksız yere tutuklandığı Selam Tevhid davasından, 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yattığı 4 yıla yakın hukuksuz süre göz önüne alınarak tahliye edildi.
Ardından İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma savcısı Yasin Erkal, tahliye kararına itiraz etti. Dosya örneğine az rastlanır şekilde gece 23.40’ta itirazı incelemek üzere yetkili 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.
- Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hafta sonu nedeniyle olmadığı için dosya nöbetçi İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi heyetine sevk edildi.
- Ağır Ceza Mahkemesi dosyaya dair hiçbir inceleme yapmadan, içeriğine toplu iğne ucu kadar vakıf olmadan, yeniden tutuklama kararı verdi.
***
Gültekin Avcı hakkında ilk tutuklama kararını veren hakim de, aralarında resmen husumet olan bir isimdi. Hakim, Avcı hakkında tutuklama öncesi ‘hakaret’ davası açmıştı. Kanunda ‘aralarında husumet bulunan hakim davaya bakamaz’ maddesi olduğu halde davaya baktı ve 20 Eylül 2015’te hukuksuz şekilde hapis kararı verdi.
Avcı’ya tutuklama gerekçesi program yaptığı STV şoförü ile yaptığı telefon görüşmesinin, Selam Tevhid davası soruşturmasını yürüten polislere ait olduğu iddiasıyla alındı. Bunun yalan olduğu ortaya çıkınca da, bu suçlama külliyen düşürüldü ancak kendisi tahliye edilmedi…
Gültekin Avcı, BUGÜN Gazetesi’nde de yıllarca yazılar yazdı. STV’de programlar yaptı. Yayınlanan çok sayıda kitabı var.
28 Şubat’ta darbecilerin hukuksuz uygulamalarına itiraz ettiği için görevini bırakan, demokrat bir hukuk insanı… Sonrasında da iyi bir gazeteci ve yazar… Ne yazdığını, yazdığının suç olup olmayacağını en iyi bilen 18 yıl aktif savcılık görevinde bulunmuş bir insan…
***
Avcı, 6 köşe yazısı nedeniyle, tamamen gazetecilik yaptığı için suçlanıyor.
Suçlandığı yazılar;
“İstihbaratta Acem Hatunları” (26 Eylül 2013)
“Acem İstilası Karşısında İstihbarattan Beklenen” (30 Eylül 2013)
“Savak’tan Vevak’a İran İstihbaratı” (01 Ekim 2013)
“İstihbaratta Mut’a Operasyonları” (07 Ekim 2013)
“İstihbaratta Mut’a Operasyonları-2” (08 Ekim 2013)
“Mut’a Arşivlerinde Kimler Var?” (10 Ekim 2013)
Suçlandığı yazılar, İran’ın casusluk faaliyetleri. Habertürk ve TRT’de yayınlanmış İran’ın kadın casusu haberleri üzerine kaleme alınmış uyarı yazıları.
Bu yazıları nedeniyle, ‘’algı çalışması yapmak, örgütün amaçları kapsamında kamuoyunu yönlendirmek’’ ile suçlanıyor.
Tamamı aleniyet kazanmış hususlarda yazdığı yazdığı yazılar nedeniyle:
‘’Devletin Gizli Kalması Gereken Bilgilerini Siyasal veya Askeri Casusluk Amacıyla Temin Etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme, Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Etmek, Hukuka Aykırı Olarak Kişisel Verileri Kaydetmek, Resmi Belgede Sahtecilik, Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği, Suç Uydurma, Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme, Devletin Güvenliğine İlişkin Gizli Kalması Gereken Bilgileri Casusluk Maksadıyla Açıklama…’’ gibi AIHM kararlarına ve anayasaya aykırı ipe sapa gelmez suçlamalar yöneltiliyor.
Avcı, daha önce de tahliye edilmiş ve 15 Temmuz darbesi sonrası sudan bahaneler ile tutuklanmıştı. Avcı’nın, muta yazıları bahane, kanaatimce Ergenekon ve Balyoz’a ilişkin hukuk yazıları nedeniyle ‘intikam’ amaçlı keyfi cezalandırılıyor.
***
Avcı’nın tutuklanma gerekçelerini ve hukuksuzluğu basitçe anlattıktan sonra Ahmet Hakan’ın onun tahliyesi üzerine kaleme aldığı çirkin iftirasına gelebiliriz.
Ahmet Hakan Hürriyet’te şöyle yazdı;
‘’Gültekin Avcı denilen adam, FETÖ’den tahliye olmuş!
Dava dosyasını bilmem…
Duruşmalarında neler konuşuldu bilmem…
Neyle suçlandı bilmem…
Tahliyesine nasıl karar verildi bilmem…
Fakat bildiğim üç şey var:
BİR: Bu adam… FETÖ’nün hukuki konularda resmen ve alenen öncü kuvvetiydi.
İKİ: Bu adam… FETÖ’nün yargıya yerleşmesini sağlayan ekibin imamıydı.
Üç: Bu adam… Ergenekon/Balyoz kumpasının bir numaralı algı operatörüydü…’’
***
Yandaş medyada yazan ‘siyasal islamcı’ bir yazarın, kendisine cevap vermekten mahrum bir meslektaşına bu denli öfke ve hınç ile saldırmasının hiç bir açıklaması olamaz.
‘’Dava dosyasını bilmem… Neyle suçlandı bilmem…’’ itirafında bulunup, sonrasında hakaret ve iftira hakkını nereden buluyor?
Avcı’yı ‘’yargı imamı’’ ilan ediyor. Bu nasıl bir aymazlık. Delilin nedir? İftira bir alçaklıktır.
Ergenekon ve Balyoz konusuna gelince, herkes sizin ile aynı düşünmek zorunda mı? Siz Ergenekon ve Balyoz’u tasvip ediyorsunuz diye, herkes savunmak zorunda mı?
Ergenekon ve Balyoz davalarının ‘avukatı’ Erdoğan’dı ve bu davacı olarak AKP yer alıyordu. Yandaş medyada yazıp, tutuklu bir gazeteciye iftira atmak size ne kazandırıyor.
Cumhuriyet’te çalışan gazeteciler, Sözcü yazarları da aynı şekilde ‘FETÖ’ uydurması ile yargılanıyor. Hapse atılıyor. Onların özgürlüklerini savunan ‘gazeteciler’in, Gültekin Avcı, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Mümtazer Türköne’ye sıra gelince, ifade ve fikir hürriyeti yerine ‘hak ettiler’, ‘salıverilmesinler’ demeleri çifte standart bile değil, iki yüzlülük ve samimiyetsizliktir.
Oysa Ahmet Hakan, AKP Gençlik Kolları Başkanı’nın yönlendirmesiyle dövüldüğünde, linç girişimine maruz kaldığında bizler O’nun hakkını da BUGÜN’de savunduk. Bugün de benzer bir saldırı halinde savunmaya devam ederiz.
Gazetecilik, suç değildir. Farklı düşünmek, zenginliktir. Demokrasi ve özgürlükler, farklı düşünenin de fikrini açık ve serbestçe yazması ile mümkündür.
Ahmet Hakan, Avcı’dan özür dilemeli ve talihsiz iftiralarını düzeltmelidir. Geçmişte Avcı hatalı bile olsa (ki ben öyle düşünmüyorum), Ahmet Hakan’ın bugün yaptığı iftirayı mazur kılmaz.
***
Ahmet Hakan’dan bir gün sonra Cem Küçük’te benzer bir yazı kaleme aldı Türkiye Gazetesi’nde…
Küçük diyor ki;
‘’Söylenenlere göre bazıları hariç Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden döner diye şirketler geri veriliyor. Çünkü şirketlerin elde ettiği kâr ve malları FETÖ eliyle kazandıklarını ispat etmek gerekiyormuş. FETÖ’cü olduklarını bildiğimiz insanlara şirketlerinin iade edilmesi ayrı bir garabet…
Bir uyarım da cezaevindeki FETÖ’cülerle alakalı. Ortalama bir FETÖ’cü 6-7 yıl ceza aldı. 10 yıl ve üstü alanlar da var. 15 Temmuz’a katılan askerler, bazı polis şefleri, yargı mensupları ve imamlar hariç 2022’ye kadar peyderpey içerideki FETÖ’cülerin çoğu tahliye olacak.
İçeride 10 bin kişi hariç 40 bin kişi dışarı çıkacak. Bazıları kinli çıkacaktır ve intikam isteyecektir.
Devlet denilen aygıt bir tehlike vuku bulmadan onu bertaraf eden yapıdır. Vücudun bağışıklık sistemi gibidir. Bağışıklık çökerse sonradan alınan tedbirler anlamsızdır…’’
***
Küçük diyor ki, AİHM kararları da olsa hukuksuzca iş adamlarının malları gasp edilmeli.
Hukuksuzca hapis yatırılan insanlar da, hapisten çıkrıktan sonra da takip edilip işlevsiz kılınmalı…
Hukuk yok. Vicdan yok. Hınç ve öfke nöbeti. Yaptıkları hukuksuzlukların bir gün gelip ayaklarına dolanmasından kaygı var. Bu da onları daha da saldırganlaştırıyor…
***
Ne garip Ahmet Hakan ile ‘kanlı bıçaklı’ olduğu Cem Küçük mesele Cemaat olunca aynı çizgide buluşuyor. Birbirlerinden farkları kalmıyor.
Cem Küçük Ahmet Hakan’a, “Eskiden Aydın Doğan’ın köpeğiydin, şimdi ise bizim köpeğimizsin. Sahibin değişiyor ama her devir sen bir köpeksin” demişti.
Ahmet Hakan da tırsak bir cevap verip, ‘’Senin gibi FETÖ’cülük yapmadım… Senin gibi tetikçilik yapmadım… Senin gibi alçaklık yapmadım… Senin gibi operasyonlar çekmedim…’’ cevabı vermişti.
Birbirlerine ‘’FETÖ’cü’’, ‘’köpek’’, ‘’alçak’’ diyen iki yazar aynı çizgide…
Ahmet Hakan’ın başını elleri arasına alıp, din adamı babasından aldığı terbiyeyle, kendisini sigaya çekmesi, ‘’Ben ne yapıyorum, nerede yanlış yapıyorum’’ demesi ve Avcı’dan özür dilemesi gerek.
Bakalım Ahmet Hakan bu erdemi gösterebilecek mi?