Evvel zaman içinde adı lazım değil bir ülkede, çok maharetli bir hırsız varmış. En büyük zevki çaldığı eşeği boyayıp sahibine geri satmakmış. Yanında bağımsız rolü yapan, arada eşeğin kusurunu söylüyor ayağına pazarlığı kızıştıran adamlar da bulunurmuş. Hatta bazen söylediğini onaylamaya dünden razı bilirkişiler de katılırmış ekibe.
AKP’li Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün hazırladığı ‘Yargı reformu paketi’ tartışmalarını izlerken gözümde hep bu pazar sahnesi canlanıyor. İnsanların en temel haklarını çalanlar, bir kısmını -o da canlarının istediğine- geri vermek için milleti borçlu çıkarıyor. Muhalefet rolündeki partiler de ‘eşeğin aslında yetersiz olduğunu ama herşeye rağmen para verip alınabileceğini’ anlatıyor. Prof. Dr. Bahri Öztürk ve Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu benzeri uzmanlar ise eşeğin babasının şampiyon bir yarış atı olduğunu, görüntüsünün yanıltmaması gerektiğini dile getiriyor.
Alın size eşeğimizin boyanmış hali: Pasaportu devlet tarafından çalınanlara; ‘haklarında soruşturma yoksa, beraat etmişse, takipsizlik almışsa ya da cezasını tamamlamışsa ‘başvurmaları halinde kolluk birimlerince yapılacak araştırma sonucuna göre İçişleri Bakanlığınca pasaport verilebilir’ imiş!
“Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.” diyor Anayasa. Bugüne kadar kanun bile yoktu, kafalarına göre el koymuşlardı pasaportlara; şimdi anayasaya aykırı kanun çıkararak yapmak istiyorlar. Hem de hakimin masum dediğine bile İçişleri Bakanlığı isterse verecek. Hak gaspına kanun teminatı getiriyor, hırsızı karakolda işe alıyorlar.
Gelelim pazarlık kızıştıran yancılara. CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek’e göre, hakkında soruşturma bulunmayan, soruşturma olup da takipsizlik kararı verilmiş olan ve davası görülüp beraat etmiş olan tüm KHK’lıların göreve iade edilmesi şart. KHK denen ucube hiçbir medeni hukuk sisteminde yeri olmayan peşin ceza uygulaması. ‘Suçu mahkeme kararıyla kesin hükme bağlanana kadar herkes masumdur’ ilkesi, ceza hukukunda giriş cümlelerindendir. Şimdi ‘suçsuzluğunu ispat edenler masumdur’ noktasına geldik. Bunu da alabilirsek bayram etmemiz gerekiyor. Yancılar öyle diyor.
Bilirkişi de farklı değil, şu cümleler Bahri Öztürk’ün; “OHAL döneminde pasaportu geri alımlar önemli bir mevzu. Eğer haklarında iddianame yoksa ve haklarında soruşturma yoksa pasaportları iade edilecek. Herkes mağduriyetin farkında. İnsanlarımızı rahatlatacak çok ciddi düzenlemeler var. En önemli temennimiz uygulama..”
Evet eşek sizin, üstüne para istiyorlar ama hiç eşeğinizin olmamasından iyidir! Dedikleri tam da bu.
Öztürk arada baklayı ağzından çıkarmış aslında: Önemli olan uygulama. Hakim ve savcılar, mübaşirlerin bile bildiği temel hukuk normlarını ellerindeki kitapta yazmadığı için uygulamıyor değiller. Bu düzenleme ‘Büyük birader’in irade beyanı dışında anlam taşımıyor. “Teba çok huzursuz çaldıklarımızdan birazını geri verelim” tavsiyelerine uymuş gibi yapıyor. Oysa talimatı açık; verin ama çok da şımartmayın, kepçeyle aldıklarımızı kaşıkla verirken sapıyla gözlerini oymayı ihmal etmeyin. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hukukla barışma şansı yok. Sadece akan makyajını siliyor.
Gazetecilere bağışladıkları şeyler de aynı minvalde. ‘Haber sınırlarını aşmayan veya eleştiri aracıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmayacak’mış. Cebinde kalem, evinde daktilo çıkanlara da bir şey demezler herhalde! Bir de temyiz için Yargıtay’a da gitme hakkı verilecek. Cezaevine daha geç girecek gazeteciler. Hepsi bu…
Katiller, hırsızlar ceza indirimi alacak ama yardım derneğine SMS ile 5 lira yardım yapan kalp cerrahı ‘terörist’ damgasıyla yatmaya devam edecek. Çeteler dışarı, öğretmenler içeri politikası tamgaz sürecek.
CHP, REİS BEY’İ OYNATMALI…
Tam bu tartışmaların ortasında CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Necip Fazıl Kısakürek’in Reis Bey isimli piyesini repertuardan çıkardığı haberi geldi. Ekrem İmamoğlu’nun sözcüsü Murat Ongun’un açıklamasına göre AKP’li belediye zamanında da çok fazla sergilenmemiş oyun. O kadar Necip Fazıl edebiyatı yapmalarına rağmen bu tercihleri şaşırtıcı değil. AKP’lilerin adalet ve merhamet gibi kelimeleri duymak istememesi normal; kendilerine yakışan bu. İmamoğlu’nun yerinde olsam oyunu repertuara geri alır, AKP üye kartını gösterene de bedava yaparım.